Müessif protesto eylemi!

Mehmet YILMAZ

“Bu gün 23 Nisan, neşe doluyor insan” demeyi çok isterdim ama diyemiyorum. Bir burukluk kaplıyor içimi. Bu gidişin sonu nereye? Hoyratça kullanılan bu nefret söylemleri ve ötekileştiren dil, çoğumuzu olduğu gibi beni de derinden etkiliyor ve “neşe doluyor insan” diyemiyorum.

Neşeli olmak istiyoruz. Huzur içerisinde kardeşçe yaşamak istiyoruz. Ama olmuyor, olmuyor! Nefret dolu söylemleriyle bu milletin arasına nifak tohumları eken siyasetçiler, umutlarımızı, hayallerimizi çalmaya, geleceğimizi karartmaya devam ediyor. Bu dil her geçen gün bizi birbirimizden daha da uzaklaştırıyor. Böyle devam edemez.

Bir taraftan zaman, “kızgın demiri soğutma zamanı” deniyor, diğer taraftan yapılan açıklamaların bırakın demiri soğutmayı, demirin ateşini daha da artırmaya çalıştığını görüyorsunuz. Kızgın demir soğutulmak isteniyorsa, gerçekten de soğutulmak isteniyorsa herkes söylediğine dikkat etmeli, sözlerinin nasıl bir sonuca doğuracağının farkına varmalıdır.

Ankara Çubuk’ta şehidimizin cenaze töreni sırasında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimi için “müessif protesto eylemi” demek, ne derece doğru bir yaklaşımdır. Bu bir “müessif protesto eylemi” değil, düpedüz organize bir linç girişimidir. Hiç kimse bu eylemi küçümseyemez, hafife alamaz. Korumalar Kılıçtaroğlu’nu o eve götüremeselerdi sonucun ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz? Oradaki bir kadının “evi yakın” demesine ne diyeceksiniz? Nasıl izah edeceksiniz?

Şehidin ailesi, yakınları, komşuları, köylüleri bu kadar acı içinde iken, bu acıyı paylaşmaya gelen bir lidere, dışardan gelerek bu saldırıyı yapanlar neye hizmet etmektedir? Bu saldırıya bir protesto eylemi denebilir?

Bu saldırı manipülasyona dayalı bir algı yönetimin toplumu nereye getirdiğinin bir göstergesidir.

Kemal Kılıçtaroğlu’nun HDP ve dolayısıyla PKK ile ittifak yaptığı algısı oluşturulmaya çalışıldı.

Bu olayın azmettiren seçim sathı mahallinde kullanılan nefret söylemleridir.  Millet İttifakı'nın HDP ve PKK ilişkilendirilmeye çalışılması,  “illet-zillet” kelimelerinin yakıştırılmasıdır. Meydanlarda yazılı ve görsel medya kanalıyla sürekli düşmanlığın pompalanmasıdır.  En son Güneş gazetesinin attığı manşettir. Güneş gazetesi attığı manşetle şehitlerin sorumlusu olarak Ekrem İmamoğlu’nu göstermiş, bu manşetle Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırının fitili ateşlenmiştir.

Şehitlerimiz Ezan gibi, Bayrak gibi, Vatan gibi, İstiklal Marşı gibi, Atatürk gibi ortak değerimizdir. Bu değerlere hiç birimiz diğerimizden daha yakın ya da uzak değiliz. Bu değerler hepimizin ortak değerleridir. Hiç kimsenin bu değerler üzerinden takiyye yapmaya hakkı yoktur.

Asıl beka sorunu siyasi çıkarları uğruna birliğimizi tehlikeye atılmasıdır.

Bir millet acıda, kederde, sevinçte, mutlulukta birleşebiliyorsa millettir. Herkesin farklı görüşleri, farklı inançları olabilir. Farklı kökten geliyor olabilirler. Önemli olan ortak geleceğe, ortak kararlıkla yürümektir.

Türkiye Mutabakatı kurulacaksa artık herkes ne söylediğinin ve ne yaptığının farkında olmalıdır. İnsanlarımız arasına nifak tohumu ekecek söz ve davranış sahipleri bu saatten sonra vatanseverlikten bahsedemez. Vatanseverlik, insanları ayrıştırıp uzaklaştırmak değil, kucaklayıp birleştirmektir...