Meral Akşener’den Erdoğan’a ‘yerli aşı’ uyarısı: Bu sefer altında kalırsın

İYİ Parti lideri Akşener, "Erdoğan'ı uyarmak istiyorum. Yerli aşı meselesinden siyaset devşirmeye çalışıp da böyle önemli bir sürecin baltalanmasına müsaade etme. Bırak Sağlık Bakanlığımız süreci olması gerektiği gibi yürütsün. Bu konuyu da algı operasyon

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Yerli corona virüsü aşısında başlayan 3. faz çalışmaları için memnuniyetini dile getiren Akşener, “Böyle önemli bir sürecin baltalanmasına müsaade etme. Bilim Kurulu, bilim insanları süreci olduğu gibi yürütsün. Milletimiz yerli aşıyı bekliyor, bunu da algı operasyonuna kurban edersen altında kalırsın” ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

YERLİ AŞI AÇIKLAMASI

"Sözlerimin başında yerli aşımızın 3. faz testlerine başlanmasından dolayı duyduğum memnuniyeti belirtmek istiyorum. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Umarım, 3. faz deneyleri başarıyla sonuçlanır.

Dün akşam iktidarın havuz medyasında yapılan yoğun propagandayı gördükten sonra Erdoğan’ı uyarmak istiyorum yerli aşı meselesinden siyaset devşirmeye çalışıp da böyle önemli bir sürecin baltalanmasına müsaade etme.

Bırak Sağlık Bakanlığımız süreci olması gerektiği gibi yürütsün. Bu konuyu da algı operasyonuna kurban edersen bu sefer altında kalırsın.

Türkiye maalesef 19 yıldır geçmişini bilmeyen, geleceğini de göremeyen bir iktidar tarafından yönetiliyor.

“YAZIKLAR OLSUN SİZE”

*Sözüm ona bu fevkalade muhafazakar arkadaşlar Bosnalı kardeşlerimize kin kusan eski Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik için PTT’ye hatıra pulu bastırdılar. Boşnak düşmanı Dodik’in hatıra pulu bastırma peşindeler. Bu sözde muhafazakarlığa bakar mısınız? Yazıklar olsun size.

Bosna’daki soykırımı reddeden birine hatıra pulu bastırmak soykırımı unutmaktır. İnsanlık suçunu unutanların, insanlığın gönlünde yeri olamaz. O pullarda kullanılan mürekkep değil, Müslüman kanıdır. Bu yanlıştan derhal dönün, o pulları vakit kaybetmeden imha edin.

Milletine verdiği sözleri unutan, milletine yabancılaşan bir iktidar ömrünü tamamlamış demektir. Hele ki bu iktidar çıkıp milletine yalan söylüyorsa uzatmaları bile tamamlamış demektir. Böyle bir iktidarın en azından utanması gerekir.

“MÜDÜRE 11, DANIŞMANA 5 MAAŞ”

Maalesef ne Erdoğan da ne arkadaşlarında utanma göremiyoruz. Hizmet siyaseti yaptıkları masalını her fırsatta anlatmaya devam ediyorlar.

Mesela nice yetenekli gencimiz iş bulamazken, müdürlerine 11, danışmanlarına 5 maaş vermeye devam ediyorlar. Beş müteahhitte para aktarmaya utanmıyorlar.

Milletimize pandemi şartlarında 10 milyar liralık desteği rica minnet verirken, beşli çetenin vergi borçlarını tek kalemde silmeye utanmıyorlar.

“MKE’Yİ PEŞKEŞ ÇEKMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Tank-Palet’i peşkeş çektikleri yetmiyormuş gibi MKE’yi özelleştirmeye çalışıyorlar, hazırlanıyorlar. Sözüm ona muhafazakarlar ama talan etmedik, satmadık bir şey bırakmadılar.

AK Parti ve ortakları için birinci öncelik saray sefasının sürmesi. Erdoğan’ın aklı içeride düşman edip dışarıda dost oldukları ile meşgul. Bunun son örneği Afganistan meselesi.

ABD, Afganistan’dan çekiliyor ama aklı oradaki havaalanında kalıyor. İç politikada ABD’ye etmedik lafı kalmayan sayın Erdoğan devreye giriyor ve bu işe gönüllü oluyor. Yani bir anlamda, “Dostum Biden sen rahat ol biz bu işi üstleniriz” diyor. Buradan sayın Erdoğan’ı aklını başını almaya davet ediyorum.

Bu anlamsız göreve aday olurken para pul konuşmanın manası yoktur. Sayın Erdoğan, Afganistan’ı kim bu hale getirdiyse bırak o toplasın. Biden’a söylemen gerekenleri söyleyemedin, söylememen gerekeni de büyük bir iştahla söylüyorsun.

ABD’li askerin canını kurtarmak için kendi askerinin canını feda etmekte bu kadar hevesli olma. Böyle diplomasi olmaz. Bu maceraya atacağın kınalı kuzuların ayağına taş değerse senden biliriz, hesabını da senden sorarız.

“SAYIN ERDOĞAN FAKİRLE OYNAMA BE GÜNAHTIR”

O kadar acı ki, bu kürsüye kim çıkıyorsa o insanların peşine düşülüyor. Acaba ne buluruz o insanları lime lime yapabiliriz gibi bir tavır içindeler. O kadar üzgünüm ki… Adana’da çiftçiler beni durdurdular. Bir soğan ve karpuz üreticisi. Karpuz üreticisi olan kardeşimiz, canı yanan çiftçi feveran etti.

Ben hem yerel basına hem bizimle gelen arkadaşlarımıza bu arkadaşın söylediklerini yayınlamayın dedim. Başına iş geleceği için. Biz yayınlamadık. Biz o çiftçimizi perdelemeye çalıştık.

O kadar üzüldüm ki gitmişler, çökmüşler o arkadaşımızı, kardeşimizi A Haber denilen ‘kanal’ günlerce konuşturup televizyondan vermişler. Sayın Erdoğan fakirle oynama be, günahtır.

Onları korkutma. O günlerden geçtin sen. Babalarımızın o gece eve yiyecek ekmek getiremediği bir neslin çocuklarıyız biz ne çabuk unuttun?

Kendisi Biden’ın ne dediği ile ilgilenirken biz Bitlisli esnafımıza kulak veriyoruz. Kendisi yeni kankalık peşinde koşarken biz Afyonlu kardeşlerimizi dinliyoruz.

Kendisi Türkiye’nin değiş şahsının çıkarlarını korurken biz yüz binlerce kamu çalışanın toplu sözleşmesine kafa yoruyoruz. Mağdur ettiğin binlerce insanı gör. Sen önce Afyon’un merkezinde kentsel dönüşüm adı altında çökmeye çalışılan Afyon’un ‘kupon arazisi’ diye gördüğünüz o çökme işini gör.

Küçük ortakla kafa kafaya vermişsiniz bu eğri düzeni nasıl ayakta tutarız diye hesap yapıyorsunuz. Ne hukuk ne de ahlak tanıyorsunuz. Ne insafınız, ne de vicdanınız kalmış.

“HEPSİNİ REZİL ETMEZSEM NAMERDİM”

İki gündür sayın Lütfü Türkkan’ın meşhur çiftliği üzerinden gagalanıyoruz. Bir basın mensubu arkadaşımız, konuşma yapmaya girerken soru sormak istedi.

Sayın Türkkan’ın açıklamaları var ben onlara girmeyeceğim ama onun karşılaştığı sistemin sonuçları olarak bizzat ben kim nerede ne yapmışsa takipçisi olmazsam, hepsini rezil etmezsem namerdim. Hadi bakalım. Yıkıldı mı kardeşim hepsi?

Ben sayın Erdoğan’ın yanındaki pek çok insanın eviyle ilgili birçok şey çıktı ağzımızı açmadık. Çünkü tarihi eser meselesinin nasıl yürüdüğünü biliyoruz. Üzerinde tepinebilirdik. Para ile pulla alakası olmayan bir şahıs olarak şimdi yandınız.

“YANLIŞ ENERJİ POLİTİKALARI”

AK Parti iktidarının, yeşil ve sürdürülebilir olmayan, yanlış enerji politikaları nedeniyle, Türkiye'nin kaynakları verimsiz kullanılıyor. Bakın size bir örnek vereyim; Ülkemiz tarihinde, enerji tüketiminin en yüksek olduğu tarih, 3 Eylül 2020 günüdür. O gün Türkiye, 49 bin 556 megavat elektrik tüketti.

Türkiye'nin, 97 bin megavat kurulu gücü olduğu düşünüldüğünde, ortada 45 bin megavatlık bir fark var. Bu da üretimdeki verimsizliğin göstergesidir.20 yıl öncesine kadar, yalnızca kamuya ait santrallerimiz vardı. Son 20 yıldır, özel sektörün de devreye girmesiyle, enerji santrallerinde arz fazlası var.

Arz fazlası olan bir piyasada, fiyatların düşmesi beklenir değil mi? Peki, ekonomi gurusu Sayın Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'de öyle mi oldu?

Maalesef hayır. Çünkü bu süreçte, kamunun denetim gücü zayıflatıldı, enerji üretimi adeta, denetimden yoksun bir şekilde, özel sektöre devredildi. Bugün, özel şirketler, istediği yere, istediği güçte santral yapabiliyor.

Devletse, bu kontrolsüz işlere alım garantisi vererek, israfı katlıyor. Bugün, elektrik tüketimimize baktığımızda, ülkemizin kurulu gücü yeterli durumda. Ancak, alım garantileri dolayısıyla, yeni yeni santrallerin açıldığını görüyoruz.Üstelik bu garantiler de, dolar bazında veriliyor.

AK Parti iktidarı, mesela kömür santrallerinde, 16.76 sent, biokütle santrallerinde, 15.3 sent, güneş enerjisinde, 13.1 sent, nükleer santral için de, 12.35 sent alım garantisi veriyor.

Peki sonuçta ne oluyor? Devlet, vatandaşa 40 kuruştan sattığı elektriği, bir firmanın santralinden, 101.8 kuruşa satın alıyor. Yani tükettiği elektrik için, milletin cebinden, 40 kuruş değil, aslında 101.8 kuruş çıkıyor.

Bir başka örnek; Hani şu milletimize küfreden bir müteahhit var ya, mesela devlet, ona devredilen santralden, elektriği 50 kuruşa alıyor.

Oysa, devlete ait santrallerde, elektriğin üretim maliyeti, 29 kuruş. Aradaki fark da, aldıkları onca ihaleye rağmen bir türlü doymayan, 5'li çetenin kurduğu, enerji firmalarının kasasına giriyor. Olan yine milletin hazinesine oluyor. Uzun lafın kısası, üretimdeki beceriksizlik, tüketimdeki soygunla taçlandırılıyor.

“TEZGAHA BAKAR MISINIZ?”

Bu düzen böyle gitmez. Bu düzen böyle gidemez. Biz böyle büyük bir soyguna, seyirci kalamayız. Dava arkadaşlarım; Şimdi de ne yapıyorlar biliyor musunuz? Dalaman'da, çiftçilerimiz için hayati önemde olan, Akköprü Barajı'nı satmaya hazırlanıyorlar.

Milletin olan barajı özelleştirecekler, sonra da dolar üzerinden alım garantisi verip, aradaki farkı yine milletin sırtına yükleyecekler.

Tezgaha bakar mısınız? El insaf kardeşim, el insaf! Ne doymaz bir iştahınız varmış. Milletin santralini satıp, aynı santralin elektriğini, 3-5 katına millete fatura edeceksiniz. Böyle arsızlık, böyle utanmazlık olur mu? Ayıptır, yazıktır, günahtır.

Bakın; Son 3 yılda, elektrik üretmeyen santrallere bile, 7,2 milyar lira para aktarılmış. Bu santraller, yerli desen yerli değil, çevreci desen, çevreci de değil.

Ancak, vatandaşın kullanmadığı elektriği, yine onlara ödeten bu santrallerin, tek bir özelliği var: O da yandaşların olmaları. Bu olağanüstü başarılı enerji politikaları, ve Sayın Erdoğan'ın, sözde hizmet siyaseti sayesinde, ülkemizde pahalı elektrik, öyle büyük bir sorun haline geldi ki;

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin, son Ekonomi Şûrası raporunda, Türkiye'nin her ilinde, sanayicimiz, tüccarımız, elektrik faturalarından dert yanmış. Sadece faturalardan mı? Hayır. Kesintiler de büyük sorun. Üreticilerimiz de, hane halkı da, hem israfın, hem de kesintilerin bedelini ödüyor.

Mesela; bölge sakinlerinin, gıyabında DEAŞ diye öfkeyle andığı, Dicle Elektrik, 2018-2019, döneminde 954 milyon lira teşvik alıyor. Peki bu teşvik niye veriliyor?

Bölgedeki kayıp kaçak miktarı azalsın, elektrik dağıtım hizmeti, doğru dürüst yapılabilsin diye. Ama ilginçtir; teşvikten önce, kişi başına elektrik kesintisi, 1271 dakikayken, teşvik sonrasında, bir anda iki katına çıkarak, 2433 dakika oluyor.

Dicle Elektrik tek örnek değil. Osmangazi Elektrik bir başkası. 2019 yılında, 1 milyar 265 milyon lira teşvik alıyor. Teşviği aldığı gibi de, bölgede elektrik kesintileri başlıyor.

1070 Dakika olan kesintiler, 2300 dakikaya çıkıyor. Birçok firma için tablo aynı. İşte size Ak Parti iktidarının teşvik anlayışı. Vatandaşın sırtına vergileri, ateş pahası elektrik faturalarını yükleyin, sonra teşvik adı altında, soygunculara dağıtın, bir de üstüne milleti karanlıkta bırakın. Allah ıslah etsin.

Rezalet bununla bitiyor mu? Elbette bitmiyor. Öyle eğri bir düzen kurmuşlar ki, her şey bizlerin aleyhine işliyor. EPDK, yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, bildiğiniz gibi, elektrik tarifelerini ve firmalara verilecek teşvikleri belirlemekten sorumlu.

İktidarın rant iştahı ve düzenekleri, tüm kurumları sarmış. Buradan da pis kokular yükseliyor. Mesela; EPDK Tarifeler Daire Başkanı olan kişi, 2021 yılının tarifesini ve verilecek teşvikleri, Ocak ayında belirleyip, Mart ayında istifa ediyor. Sonra ne oluyor dersiniz? Bir elektrik şirketinde, üst düzey yönetici olarak işe başlıyor.

Bir başka grup başkanı da, Şubat ayında istifa edip, bir başka şirkette yönetici oluyor. Yine EPDK'de çalışan bir uzman, bir başka elektrik şirketine, müdür olarak transfer oluyor.

İşe bakar mısınız? Ocak ayında, verilecek teşvikleri belirleyenler, hemen sonrasında, bu paraları alacak şirketlere, yönetici olarak gidiyor. Sonra vatandaş, “Bu faturalar ne böyle?” diye sorunca, iktidardakiler kızıyor. Kızamazsın kardeşim, kızamazsın.

“YAZIKLAR OLSUN”

Böyle kepazelik olur mu? İş etiği kavramının, bu arkadaşların lügatında olmadığını zaten biliyoruz. Ama artık ahlakın da, Beştepe'nin yanından yöresinden geçmediğine ibretle şahit oluyoruz.

Böyle kirli bir tezgahtan ne çıkar? Çıksa çıksa, vatandaşa yüklü fatura çıkar. Çıksa çıksa, zengin olan bürokrat, ihya olan yandaş çıkar. Çıksa çıksa, haram çıkar, günah çıkar. Yazıklar olsun.

İYİ Parti iktidarında Türkiye, bu ucube sistemden ve milletine sırtını dönmüş bu çarpık zihniyetten kurtulacak. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'le birlikte, Türkiye'yi, akılcı bir yönetim anlayışıyla tanıştıracağız. İnanın, iktidarın bize reva gördüğü bu çile, kaderimiz değil.

Zorluklarınızı görüyoruz, dertlerinizi biliyoruz. Çözümlerini ürettik, üretmeye de devam ediyoruz. Kadrolarımız, planlarımız, projelerimiz hazır.İYİ Parti olarak biz hazırız. Siz sandıkta yetkiyi vereceksiniz, biz geleceğiz ve Türkiye'ye iyi geleceğiz. Çünkü önce millet, önce memleket diyeceğiz.

Gerisi, Türkiye'nin zenginliğiyle hallolacak. Bütün mesele, bu zenginliği kimin, nasıl paylaşacağı. Haramzadelerin hortumunu kestik mi, gerisi kolay.
Biz geleceğiz, ve milletimize hakkı olan zenginliği sunacağız. Bundan şüpheniz olmasın.

İktidarın bacası alev almış, panik her geçen gün büyüyor. Panik arttıkça, çirkinlikler, yalanlar, iftiralar, saldırılar artacak. Varsın artsın. Bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur. Bizim yolumuz, millet yoludur. Bu kutlu yolda, durmak yok. Bu kutlu yolda, dönmek yok.

Bu kutlu yolda, vazgeçmek yok. Varsın iktidar, abuk sabuk konularla, gündemi meşgul etsin. Varsın küçük ortak, her hafta kürsüde, kendini paralasın.

İstedikleri kadar ağlayıp, sızlansınlar. O sandık, er ya da geç ,milletin önüne gelecek, millet iradesi, er ya da geç, tecelli edecek. Onlar istedikleri kadar kaçsın. O sandık gelecek ve Sayın Erdoğan'la ortakları, tıpış tıpış gidecek. Hazır olun."