Meral Akşener’den çok sert ‘Gezi Davası’ kararı tepkisi

İYİ Parti lideri Akşener, Gezi Parkı Davası'nda Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet diğer sanıklara ise 18'er yıl hapis cezası verilmesine çok sert tepki gösterdi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu.

Gezi Parkı davasına değinen Akşener, “Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak. Varsın olsun. Çünkü her devirde, bu vatanın; Bekçiliğini yapacak gençleri de olacak. Vahdeti'lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal'leri de olacak. Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran çapulcuları da olacak. İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan, işareti namus! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret” ifadelerini kullandı.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

"Bugün bu yüce Meclis’in çatısı altında buluşabiliyorsak bunu 102 yıl önce bir araya gelen o kutlu iradeye borçluyuz.

Bugün saraylarda oturup milletin gerçeklerinde bihaber gezenlere, milletin hakkına girenlere karşı çıkıyorsak bunu 102 yıl önce Ankara Ulus’ta yeryüzündeki tüm saraylardan daha görkemli olan o mütevazi binada yeniden alevlenen demokrasi öykümüze borçluyuz.

23 Nisan’ı içimizdeki tüm burukluklara rağmen yine kutladık. Neşemizi çalanlar, Cumhuriyet coşkumuza yine dokunamadı. Atatürk’ü kıskananlar, ona duyduğumuz sevgi karşısında yine orta yerinden çatladı.

Millet, vatan ve egemenlik bir araya gelmezse ortada devlet yoktur. Bugün milli birliğimiz AK Parti iktidarı eliyle gün be gün zayıflatılıyor. İnsanlarınız gün be gün ayrıştırılıyor.

Milletimizin kendi vatanında yabancı hissetmesi isteniyor. Tüm bunlar bir tek adamın iktidarı sürebilsin diye gözümüzün içine baka baka yapılıyor.

Bugün vatan topraklarımız türlü yağmanın ve peşkeşin içinde parsel parsel satılıyor. İktidar, iktidarda kalabileceği her bir gün adına kapalı kapılar ardında Anadolu’yu rehin ediyor.

Kimi zaman da müflis tüccarın evini, barkını satması gibi nereden üç kuruş alacaklarsa ona satıyorlar.

Büyük Türk Milleti bugün kronikleşmiş derin bir devlet krizinin içindeyiz. Öfkemizi de umutlarımızı da kırgınlıklarımızı da yeniden tesis etmek, hukuk ve adaleti tek parola yapmak için kullanmak mecburiyetindeyiz. Dün 1920’lerin tarihsel eşiğinde önümüzdeki imtihan buydu.

6’LI MASA AÇIKLAMASI

Siyasette durduğumuz yerler farklı, vaatlerimiz farklı, gündem karşısında aldığımız tavırlar farklı hatta çoğu zaman söylemlerimiz de farklı ama tüm farklılıklarımıza rağmen Türkiye için ortak görüşlerimiz var.

Bu ucube sistemin Türkiye’yi taşımayacağı konusunda fikir birliğine sahibiz. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in esasları konusunda fikir birliğine sahibiz.

Rantı, yolsuzlukları, hırsızlıkları engellemek için Siyasi Ahlak Yasası çıkarılması konusunda fikir birliğine sahibiz.

Mesela Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda fikir birliğine sahibiz. Demokrasinin işletilmesi, Türkiye’nin bir hukuk devleti olması konularından fikir birliğine sahibiz.

Biz İYİ Parti olarak ant olsun ki egemenliğimize yeniden sahip çıkacağız. Millet ile devlet arasındaki bağı yeniden güçlendireceğiz.

23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak kutlanması Atatürk’ün çocuklara verdiği değerden kaynaklanır.

Çünkü Ulusal Egemenlik hedefi ancak milli şuurun nesilden nesile aktarılmasıyla mümkündür. Milletçe çocuklarımıza değer vermemizle mümkündür.

Atatürk daha o yıllarda çocuklarımızın ne kadar önemli ve değerli olduğunu gördüğünden tarihte ilk kez yalnızca çocuklara özel bir günü Meclis’imizin kuruluş günüyle özdeşleştirmiş, bayram olarak kutlanılmasını istemiştir. Gazi’nin daha 1920’lerde ortaya koyduğu vizyonun bugün neresindeyiz?

"PEKİ YA ÇOCUK GELİNLER"

TÜİK’in Beşinci Çocuk İş Gücü Araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de çalışan 5-17 yaş grubundaki çocuklarımızın sayısı 720 bin.

Okulunu terk etmek zorunda kalan çocuklarımızın sayısı da maalesef azımsanmayacak kadar fazla. Ya çocuk gelinler?

TÜİK’e göre son 10 yılda 381 bin 418 kız çocuğumuz evlendirildi. Mendil kapmaca oynamak yerine mendil satan, oyuncak bebeği yerine kendi bebeğiyle oynayan çocuklarımız var.

Cinsel, fiziksel, duygusal istismardan koruyamadığımız çocuklarımızın sayısı son 10 yılda 700 kat artmış.

Bugün Cumhuriyetimizi kuran iradenin, çocuklarımıza dair koyduğu o vizyonun, işte bu kadar uzağındayız.

1921 yılında, Çocuk Esirgeme Kurumu'nu kurarak, savaşta babasını, ailesini kaybetmiş, yetim çocuklarımıza, kol kanat geren, o kapsayıcı devlet anlayışının, işte bu kadar uzağındayız. Bugün maalesef, Atatürk'ümüzün çocuklarımıza verdiği değerin, işte bu kadar uzağındayız!

Tam da bu nedenle, bugün aramızda, Çocuk Esirgeme Kurumu'nu ortaya çıkaran o anlayışın, günümüzdeki temsilcilerinden biri var.

Bay Kriz’in sözüm ona ustalık döneminin başyapıtı olan bu ibretlik tablo gençlerimizi nasıl etkiliyor biliyor musunuz? Bir cam düşünün berrak, tertemiz bir cam.

İşte gençlerimiz yurt dışındaki yaşıtlarının hayatlarını, yabancı ülkelerde olanları bu camın arkasından tüm çıplaklığıyla görüyorlar.

Gördüklerine erişmeye çalıştıklarında o cama çarpıyorlar, canları yanıyor, ruhları sıkılıyor. Onlar o camın arkasındaki hayata ulaşmak için çabalamaktan asla vazgeçmiyorlar.

Bugün ne yazık ki gençler için AK Parti’nin Türkiye’sinde yaşamak demek hayattaki her şeye o camın arkasından bakmak demek.

GEZİ DAVASI AÇIKLAMASI

Millet iradesinin önünde, hiçbir güç duramaz. Ak Parti'nin, insanlarımızı ayrıştırıp,bir millet yerine, iki düşman topluluk oluşturma siyasetinin, bir parçası olarak; 27 Mayıs 2013 tarihinde, İstanbul'da ağaçların sökülmesiyle başlayan olaylardan bugüne, 9 yıl geçti.

Bu 9 yıllık sürecin, her bir anı, müstemleke valisi gibi, ülke yöneten bir zihniyetin kararları, ve sömürge şirketi gibi, ülke yağmalayan bir rantiye oligarşisinin, uygulamalarıyla geçti.

"GEZİ BİR DURUŞ, BİR DİRENİŞTİR"

Gezi; başlangıcından, Bay Kriz'in, türlü provokasyon ve müdahalelerle, rayından çıkarmasına kadar geçen süreçte; ülkücüsünden solcusuna, dindarından sekülerine, kadınından erkeğine, gençlerimizin, o dönem, yaklaşık 10'uncu yılında olan, müstemleke rejimine karşı sergilediği, bir duruş, bir direniştir.

Türk gençlerinin bu direnişi, Ak Parti'nin, FETÖ ile el ele verip, milli egemenliğimize kastetmesine karşı yapılmıştır. Bu direniş, çaresizlere ümit olmuştur.

Cumhuriyetimizi, tek bir adama mahkûm etmek isteyenlere karşı, adeta bir duvar olmuştur. Ve o duvar, Sayın Erdoğan ve avaneleri eliyle, rayından çıkartılana kadar da, dimdik durmuştur.

Gençlerimiz, uğruna ölecekleri vatanları, Sayın Erdoğan'ın inşaat baronlarına, peşkeş çekilmesin diye; gurur duydukları devletleri, bir grup meczubun elinde parçalanmasın diye; çok sevdikleri Türk Milleti'nin geleceği, tehlikeye düşmesin diye; bu direnişi gerçekleştirmiştir.

"GEZİ KELİMESİNDEN HEP KORKMUŞTUR"

Bu yönüyle Gezi direnişi, Türk Gençliği için, yalnızca bir protesto değildir. Aynı zamanda, millî şuurun da, ayağa kalkmasıdır.

Atalarından aldıkları yetkiyle, derde düşen milletin, gözünü açma mücadelesidir. Kafa yapısı, özgürlüğe, milli birliğe, hukuk devletine, gönlü de, vatan sevgisine yabancı olan Sayın Erdoğan'ın, Gezi direnişine, iyi gözle bakmasına imkan yoktur. Bu sebeple, “Gezi” kelimesinden hep korkmuştur.

Bu sebeple, rayından çıkartmak için, elinden geleni yapmış ve başarmıştır. Bu sebeple, bugün bile, âdeta yemin etmiş gibi, şahsi bir intikam kovalamaktadır.

Aradan geçen 9 yılın sonunda, geldiğimiz noktada; Bugün, milletimizin her bir ferdinin, çeşitli bahaneler ve keyfi kararlarla, düşman ve hain ilan edildiği; siyasetin, farklılıkların ve her türlü düşüncenin, bir fare tuzağına hapsedildiği; millet ve memleket soyulurken, garibanın, kuru ekmeğe mahkum edildiği; adına da, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen, bir istibdatın içindeyiz.

Ama bilinmelidir ki; hiçbir gayrimeşruluktan, yasallık türetilemez. Akıl ve vicdan sahibi, hiçbir Türk evladı, istibdata boyun eğmez.

Şanlı tarihimizin, her dönemi ,“Yaşasın Hürriyet, Kahrolsun istibdat!” diye haykıran, cesur vatan evlatlarıyla doludur.

Nitekim dün, “Saray Tiyatroları” eliyle galası yapılan, Osman Kavala davası,toplum vicdanına ve millet varlığına hançer vuran, binlerce yargı trajedisinden, sadece bir tanesidir.Yasama ve yürütmenin yanında, yargı yetkisinin de, saraydaki şımarıkların, nargile masalarına çerez edildiğinin, bir başka önemli kanıtıdır.

Sayın Erdoğan, aklınca, aylarca üst perdeden beylik laflar ettiği, rahip Bronson davası ile,
neredeyse kendisini, savcı ilan ettiği, Kaşıkçı davasında, milletin yargı egemenliğini, alenen ve utanmadan satmasının, sadakasını vermiştir.

İşte o nedenle bugün, meselemiz, Osman Kavala değildir. Çünkü Osman Kavala, mevcut yasalarla, zaten aklanmış, mahkeme bile bunu kabul etmiştir.

Bugün meselemiz; milletimizin her bir ferdinin, kısıtlanamaz, devredilemez, engellenemez temel haklarının, hürriyetlerinin, insanca yaşama arayışının, ve buna dair umut ve hayallerinin elinden alınmasıdır.

Bugün meselemiz; iktidar araçları ve devlet organları eliyle, paramparça edilen, yabancılaştırılan, mayası ve özü değiştirilen, 1920 yılında, bu çatı altında birleşmiş bir millet ile, onun vatanını ve devletini, bu ucube zihniyetten kurtarma meselesidir.

Bugün meselemiz; istibdat karşısında, hürriyet için dik durabilme meselesidir.

Çünkü, 1908'de istibdata karşı koyan ruh neyse, Gezi de odur.

31 Mart'ta, meşrutiyeti yıkmaya kalkışan darbecilerin, karşısında duran irade neyse, Gezi de odur.

Demokrasi için seferber olan, o günün Türk Gençleri neyse, ağacına, parkına ve heykeline sahip çıkan, Gezi'deki Türk Gençleri de odur.

"MUTLAKA YENİ DERVİŞ VAHDETİ’LER ÇIKACAK"

Türk modernleşmesinin önünde, her zaman engeller olacak. Her devirde, mutlaka yeni Derviş Vahdeti'ler çıkacak.

Her devirde, bizi bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahlarımız olacak. Varsın olsun. Çünkü her devirde, bu vatanın;

Bekçiliğini yapacak gençleri de olacak. Vahdeti'lerin karşısına dikilecek, Mustafa Kemal'leri de olacak. Topçu Kışlası hayallerine kapılanların karşısında, dimdik duran çapulcuları da olacak.

İşte o nedenle buradan, bir kez daha ilan ediyorum: Parola vatan, işareti namus! Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm! Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret!"