Meral Akşener: Uluslararası hukukta 'tiksindirici borç' diye bir kavram vardır

Bu kavram, dış borç alan ve bunu milletinin menfaatine harcamak yerine, kendi kişisel ikbali için harcayan liderler için kullanılır.

TİKSİNDİRİCİ BORÇ!!! 
Sayın Erdoğan kendini, kanal adı altında, otoyol viyadüğü temeli atma etkinliklerinde dile getirdiği, tahkim üzerinden, milletine para ödetme fantezileriyle oyalayadursun, uluslararası hukuka göre, kazın ayağı pek de öyle değil.
Arkadaşın bol maaşlı danışmanları bunları bilmez; o nedenle, sorumlu siyaset anlayışımız gereği, kendisini biz uyaralım.
Uluslararası hukukta, “tiksindirici borç” diye bir kavram vardır.
Bu kavram, dış borç alan ve bunu milletinin menfaatine harcamak yerine, kendi kişisel ikbali için harcayan liderler için kullanılır.
Bu liderler, iktidardan düştükten sonra, o borcun, ülkedeki vatandaşlardan değil, borcu alan liderlerin, kişisel harcaması olarak kabul edilerek, o kişinin, bizzat kendisinden tahsil edilmesini söyler.
Alexander Nahum Sack tarafından geliştirilen doktrine göre, bir borcun, “tiksindirici borç” olarak kabul edilmesi için, 3 şart var:
Bir;
Borcu veren kişinin bilgilendirilmesi.
Bu yapılmış mı?
Evet.
Biz, Millet İttifakı olarak, bu görevi yerine getirdik.
Her fırsatta, yerli-yabancı tüm kurumları uyardık.
 
İki;
Borcun halkın rızası dahilinde alınmamış olması.
Bu şart oluşmuş mu?
Oluşmuş.
Medya üzerindeki iktidar kontrolüne rağmen, kamuoyu araştırmaları, milletimizin büyük çoğunluğunun, bu projeye karşı olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, Kanal İstanbul için, ayrı bir referandum yapılmamış ve halkın onayı da alınmamış.
Yani milletin rızası alınmamış.
 
Üç;
Borcun, halkın menfaati için kullanılmaması.
Mevcut ekonomik değerlendirmeler, Türkiye’nin, işsizlik, enflasyon ve kişi başına düşen milli gelir gibi parametrelerde, kendi sınıfındaki ülkeler arasında, en kötü performansı gösterdiğini söylüyor.
Peki Kanal İstanbul Projesi, hali hazırda çalışan ve değer üreten firmaları ayakta tutmayı veya milletimizin refah seviyesini yükseltmeyi amaçlıyor mu?
Hayır.
Projenin, bölgede arsa kapatanlar ile malum müteahhitler dışında, milletimizin refahına ve insani gelişmişlik düzeyine, yapacağı bir katkı var mı?
Yok.
Dolayısıyla bu şart oluşmuş mu?
Bu şart da oluşmuş.
Ez cümle, Sayın Erdoğan;
Hiç heveslenme, bu parayı milletimiz ödemeyecek.
“Tiksindirici Borç Doktrini’ne” göre, Milletimize inat olarak yaptığını, bizzat kendin itiraf ettiğin, bu projeden doğan şahsi borcunu, eğer paran varsa, bizzat sen ödeyeceksin.
Yani, şayet birisi, bir parayı söke söke alacaksa, hiç kusura bakma, senden alacak.
Nitekim, şimdiye kadar, söke söke verdiğin, kapitülasyon tadındaki nice tavize bakınca, şimdiden para biriktirmeye başlasan iyi edersin.
Benden söylemesi.
 
Bu vesileyle, buradan sizlerin aracılığıyla, Kanal İstanbul için avuç ovuşturan, projeye dahil olmak isteyen, yerli ve yabancı bütün finans kuruluşlarını ve müteahhitlik firmalarını, bir kez daha uyarıyorum.
Bütün bu veriler ışığında, bu “tiksindirici borcu”, milletimizden değil, bizzat Recep Tayyip Erdoğan’dan isteyeceksiniz.
Paranızı, onun şahsi hırslarına veriyorsunuz, geriye de, bir zahmet, kendisinden alacaksınız.
Geçmişte, Ekvador ve Haiti’de yaşanan benzer süreçlerin, nasıl sonuçlandığını incelemenizde, büyük fayda görüyorum.
Kanal İstanbul’la ilgili atacağınız adımları da, bu gerçeğin bilinci ile atmanızı, özellikle tavsiye ediyorum.
Sonra siz üzülürsünüz.
Uyarmadı demeyin.”