Mahcubiyet

Murat YAZAN

Zeki Demirkubuz’un “Masumiyet” filmini izleyenleriniz vardır.

Günümüzün gerçeği “Mahcubiyet”

Kendini mahcup hissedenler, utananlar…

Salgın sürecinde işlerinden olan, evine ekmek getiremeyenler mahcubiyet yaşıyorlar. Eşlerinin, çocuklarının yüzüne bakamıyorlar.

İşkur sırasına girenler yanlarından geçenlerin bakışlarına maruz kalıyorlar. O kuyrukta olmakla dar gelirli ve işsiz olduklarını ilan etmiş oluyorlar. Mahcubiyet…

İş yerleri kapanan işverenler hem çalışanlarına hem mal sahiplerine mahcuplar.  Kiralarını ödeyemiyorlar, maaş ödeyemiyor, sigorta yatıramıyorlar.

Mal sahiplerinin bir kısmı kendilerini kira almadan döndürmeye çalışıyor ancak bazılarının tek geçim kaynağı aldıkları kiralar. Kiracılarını “ne zaman ödersiniz” diye ararken kendilerini mahcup hissediyorlar.

Birden fazla çocuğu olup da sadece bir cep telefonu olan ebeveynler derse giremeyen çocukları için kendilerini mahcup hissediyorlar.

Apartman kapısına postacının yapıştırdığı, isim de içeren “icra belgesini muhtardan alın” çıkartması, mühürlenen elektrik, su, doğalgaz saatleri, midibüsle gelen icra görevlileri insanları mahcup ediyor.

Mahalle esnafına veresiyesi artan vatandaş kendini mahcup hissediyor. Onlardan borcu tahsil etmek isteyen ve kirasını ödemekte zorluk çeken esnaf da öyle.

30’lu yaşlardaki evlatlar 60’lı yaşlardaki anne babalarından para isterken kendilerini mahcup hissediyorlar. Anne baba da kıt kanaat geçindiği emekli maaşını evlatlarıyla paylaşırken onlara üzülerek…

Bu mahcubiyetlerin bazı acı sonuçlarını yaşadık. İnsanlar kendilerini kamyonlarının kasasına asarak intihar ettiler. Bazıları aileleriyle birlikte siyanür içerek intihar ettiler. Bunlar kolay kararlar değil, kimse kâfirlikle, dinsizlikle suçlamasın! Evladına pantolon alamadığı için gururuna yediremeyip intihar eden babalar var bu ülkede.

Bunun adı “ÇARESİZLİK”!

Sadece iktidar kendini mahcup hissetmiyor. Onlara göre her şey güllük gülistanlık, uçuyoruz, kaçıyoruz, Almanya bizi kıskanıyor…

Bir sosyolog olarak uyarı görevimi yapmak istiyorum!

Bireysel sıkıntılar toplumun geneline yayılırsa tavırlar kişisel olmaktan çıkar, toplumsal olmaya başlar. Ve kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan insanları dizginlemek kolay olmaz. TSK’nın elindeki tankı, topu da bu nedenle İçişleri Bakanlığı’nın hizmetine veren yasayı tam da bu sivil hareketleri engellemek için çıkardığınızı düşünüyorum.

Öldürmek yerine yaşatmayı seçin, bu ülkenin canı yanmış vatandaşları üretmeye, çalışmaya devam etsinler.

Çok zor değil!