Korksan ne, korkmasan ne?

Kerim YILMAZ

Sorunu anlamak yerine durumu kurtarmak çabası ile hamasi nutuklar beyhude. Ekonomik krizi tetikleyen veya derinleştiren başkaları olsa bile sebebi kötü yönetimdir. Şu papaz meselesi de yeni değil adam 2 yıldır içeride. İşin sadece algı oluşturma aparatı ve görünen tarafı. Esasen Türk ekonomisinin herkesin bildiği ve iktidarın da yapacağı reformlarla çözeceğini hep ileri sürdüğü yapısal sorunları var. Özelleştirmeyle başlayan kamunun üretim imkan yoksunluğu, dış borçlanmayla hormonlu büyümüş özel sektörün düştüğü ödeme zorluğuyla birleşince çöküş başladı.

 

Bugün Türkiye'nin hem el’an hem de uzun vadeli yabancı yatırıma yani dövize ihtiyacı var. Beş yıl öncesine dek kolay bulunurken getirisi olmayan alanlara (inşaat) gömülen döviz borçlarının vadesi dolmuş ve çevrilemez hale gelmiştir. Kamuya ait gelir getirici işletmeler de yok olmuştur. Geleneksel üretim sektörü tarım ve hayvancılık bitmiş ve artık herşey için döviz ödemek zorunda kalmışız.

 

Bizim Allah’ımız var (amenna) da hakikat şu ki her kalem için acil döviz ihtiyacımız var,  bize de döviz vermiyorlar. Bunu dış güçlerin düşmanlığı vs ile açıklar ahalinin bir kısmını da inandırabilirsiniz belki. Lakin işe yaramaz, yaramadığı da artık aşikar. İlaveten başka bir sorunumuz daha var. Hepimiz biliyor ve yaşıyoruz artık otokratik bir yönetim var ve ekonominin kuralları yerine kafasındaki ilkel kabulleri dayatarak yol almaya çalışıyor.

 

Demokratik işleyiş olmadığından yönetimin denetimi de yok. Günlük fikir, aylık yön değişimleriyle yalpalayan iktidar tutarsız politika ve söylemleriyle ekonomide paradan daha önemli olan güveni yok ediyor. Petrol veya doğal gaz zenginliğine sahipseniz demokratik değerler ve işleyiş, hukukun üstünlüğü ekonominiz açısından önemli olmayabilir. Dış dünyadakiler enerji için sana muhtaçtır ve alırlar. Ama bizim yok.

 

Ekonomimizin dengeli ve devamlı olması ihracata, kısa dönemli fonlara, uzun vadeli doğrudan yatırımlara ve ne yazık ki kallavi dış borçlanmaya dayanmaktadır. Bütün bunları şıp diye çözme imkanımız kalmadı. Büyüdük, güçlüyüz kimse bir şey yapamaz döviz artışından korkmuyoruz gibi ahmakça lafları bir yana koyup gerçekçi olmak durumundayız. Düne kadar bizden borç istedi mavrası kestiğimiz İMF kapısına dayanmadan moratoryum ilan edip borçların vadelerini uzatıp, içeride mümkün olan herşeyi üretmeye başlamalıyız.

 

Seçimler yeni olduğuna ve kısa vadede iktidar değişimi de olamayacağına göre, mevcudun israftan kaçınıp yerli üretimi destekleyen planlı bir model yapıp derhal harekete geçmesinden başka çare yoktur. Aksi halde giderek derinleşecek ekonomik zorlukları ve dış borç krizini hayati önemde siyasi tavizlerle aşmaya mecbur kalırız. Cuma hutbelerinde hamasi nutuklarla dövizdeki artıştan korkmadığını anladık ama, sonuçlarından kork bence.