Kısasa kısas!

Halil KONUŞKAN

Biz Türkler uzun zamandır, emperyalist ülkelerin “böl-parçala-yönet” taktiklerinden şikayetçi olup dururuz.

İyi de, böyle biz şikayete hakkımız yok! Çünkü, ahlaksız bir uygulama olsa bile bu emperyalist ülkeler uluslar arası ilişkilerin ve emperyal vizyonun gereğini yapıyorlar.

Bizim esas kızmamız gereken, kendi idarecilerimiz.

ABD yıllardır, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki bölücü oluşumları desteklerken, Irak ve Suriye’yi bölüp parçalama taktiklerini sahaya sürerken, bizim çok bilmiş idarecilerimiz neredeydiler?

Bugün Suriye kendi bölük pörçük olmuş, ama yıllarca bize yönelik olarak bölücü terör örgütünü destekleyen Suriye’ye karşı harekete geçmek için 20 yıl bekleyen yöneticilerimiz neredeydiler?

Yine bugün parça parça olan ve iç barışı önemli ölçüde zedelenmiş olan Irak, bize su üzerinden posta koyarken bizim uzun süre sessiz kalan idarecilerimiz neredeydiler?

Ermeni terör örgütüne en mühim desteği veren, bölücü terör örgütüne ülkesini yuva haline getiren ve en son Afrin harekatı başladıktan sonra bizi BM’ye şikayet eden Fransa’ya karşı caydırıcı ve ikna edici bir tedbir geliştiremeyenler yıllarca ülkemizi yönetenler değil mi?

NATO müttefikimiz olmasına rağmen bize sattığı silahları terör örgütüne karşı kullanmamızı istemeyen ve Afrin harekatı başladıktan sonra leopard tanklarının yedek parça dahil satışını durduran Almaya’ya karşı “Ey!” efelenmelerinden başka elimizden ve dilimizden ne geldi?

Uluslar arası ilişkilerde kimse sizi sözünüz ile anlamaz, uygulamalarınız, gücünüz ve iradeniz kapsamında anlar.

Bu sebeple şimdiye kadar yürütülen dış politika konseptimizi toptan değiştirmeliyiz.

Bu çerçeve de bizim üzerimizde “böl-parçala-yönet” taktiği uygulayanlara karşı artık bizim de aynı yöntemi uygulamamız gerekiyor. Yakın çevremizde ki rakiplerimize karşı hemen, uzak hedeflerimize yönelik olarak ta ileriye dönük programlar geliştirmeliyiz.

Örneğin, yıllardır Pire kentinde teröristleri üslendiren Yunanistan’a karşı; Girit, Güney Epir, Güney Makedonya ve Yanya bölgelerinde “böl-parçala-yönet” taktiğini biz uygulamalıyız. Girit ahalisi, kendilerini Yunan saymaz, bunu kaşımalıyız. Hatta, Atina ve Isparta arasında ki tarihi rekabeti bile alttan alta körüklemeliyiz. Öyle ki, kendileri ile uğraşmaktan bizimle uğraşmaya vakit bulamasınlar.

Bizim ülkemiz üzerinde bölücü yatırımlar yapan Fransa ve Almanya’nın kendi fay hatları mevcuttur. Bu konuda en kırılgan olan Fransa’dır. Fransa’da; Korsikalı İtalyanlar, Provence’li İtalyanlar, Bretonlar, Alses Loriennie Almanları, Wallonlar, Flamanlar, Katalanlar, İspanyollar, Basklılar gibi yerli etnik öbekler olduğu gibi, onlarca ülkeden gelip Fransa’ya yerleşmiş olan göçmenler vardır. Bunlarında ötesinde güney Fransa’da yaşayanlar Fransızcanın ocia lehçesini konuşurlar ve kuzeye göre nispeten farklı bir kültür geliştirmişlerdir. Niye bunları kaşımayalım ki?

Almanya’da özellikle Bavyera ve Saksonya tarihte ayrı devletler oldukları için bu bölgelere yönelik derin faaliyetler içinde olmamızda gerekmektedir.

Yani kısaca; kısasa kısas politikası uygulamalıyız. Bizi ayrıştırmaya çalışanları ayrıştırmaya çalışalım ki; bizi ayrıştırmaya fırsat bulamasınlar.