KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TOPLUMSAL ETKİSİ

Prof. Atila BİTİGEN

İstanbul şehir mimari ve yapısı insanın kültüre etki ediyor. Tabii karşılıklı etkileşim mevcut şehirlerinde ruhu var ve içindeki insanlara sirayet ediyor. Fetih öncesi İstanbul taş binalardan oluşuyor yıkılmaya dayanıklı sağlam istilaya karşı kalın surların içinde yapılmış. Fetih sonu büyük İstanbul depremi sonrası ise depreme daha dayanıklı ama yangına açık ahşap az katlı konaklar yapılmış. Konak hayatı ile üç kuşağın birlikte yaşadığı büyük geniş aile yaşantısı daha sosyal olarak aktif düzenli birlikte yaşam için kurallar gelişiyor.Cumhuriyet ile köyden kente göç mesken ihtiyacı mecburen büyük katlı apartmanlar inşa ediliyor.Konaklar yıkılıp kat karşılığı Müteahhide verilecek konaklar yok olurken apartman çoğalacak.Eski İstanbul da çok zengin dahi hususi araba almayı görgüsüzlük sayıp almazken.Şimdi her evde kişi adedi kadar özel araba mevcut.Apartmanlar şimdi kentsel dönüşümle yıkılıp daha büyük daha lüks rezidans yapılıyor.Bina yaşam biçimimizi ve aile yapımızı değiştiriyor çekirdek aile az çocuklu dede ve nine yerine evcil hayvan beslenen yalıtılmış çoğul yalnızlıkların yaşandığı sessiz izole yaşam alanları haline geldi. Kayserili hikâyeci edebiyatçı Emir Kalkan şehir ve insanının ruhunun sindiğine biri birine benzediğine dikkat çeker. Şehirler insanlara benziyor derdi. Ya güzel oluyorlar ya çirkin. Ya suskun ya cıvıl cıvıl . Ya suskun ya hodbin. İçinde yaşayanların ruhları siniyor şehirlere. Güzel insanların şehirleri de kendileri gibi güzel oluyor' diye anlatır Emir Kalkan. İnsan nasıl bedeni ruhu varsa şehirlerin de tarihi dokusu yaşayan canlı ruhu vardır. Emir Kalkan Kayseri özelinde köyden şehre göçle gelen hızlı büyüme metropolleşmeyi bunun insan hayatı üzerine etkisini en iyi güzel betimleyen edebiyatçıdır. Onun köyden kente göçün ve yalnızlaşama ve yabancılaşmayı dile getirmesi muhteşemdir. Çok katlı binaları, iş hanları, yüzlerce fabrika, binlerce atölye, dükkan, mağaza, market, altgeçitleri, üstgeçitleri, yer altı çarşıları, dev siteleri, dev iş merkezleri, ile çağdaş, modern, kocaman bir metropol oldu. Ancak büyümenin kaçınılmaz sonucu eski sıcaklığını da yitirdi. Güler yüzü, sevecen yüzü ,rind yüzü kayboldu. Hep koşturan ,mekanik ,melankolik ,birbirine yabancı ,tıknefes bir insana döndü. Çağdaşlık böyle oluyor galiba; kalabalıklar, koşuşturmalar ve sevdasız, cezbesiz, coşkusuz, mekanik bir hayat. Her şey yapay ve kuru. Ve geçerli tek şey para'. Turgut Cansever Türk İslam mimarisi ve şehirleri İslamcı belediyeler eli ile tarumar edildi tecavüze uğradı yıkıldı der.Cansever, mimari anlayışında geçmişle bağ kurarken, değişimi gözlerimizi kapamayı kastetmiyor. 'Değişen hayatı değişmez hale getirdiğiniz zaman sizin yaptığınızla, yaşayanlar arasında bir kopukluk ve savaş ortaya çıkar.

Dolayısıyla ya değişim yok sayılır ya da değişmeyen insanların hayatı küçültmeye, verimsizliğe yahut ıstıraba mahkûm edilir.

O yüzden bence yerel yönetimler ve şehir planlamacıları, Osmanlının yaptığını yaparak en az müdahale, en az planlama, en fazla katılım ve tabiat insan dengesini, mahremiyeti gözeten bir mimari üslup ve şehircilik anlayışı ile yeni şehirler kurmalıdır.'der. Lütfü Şahsuvaroğlu şehirlerimizin tahrip edilmesine tarihi kimliğinin ve dokunun bozulmasına karşı uyarıp şu uyarılarda bulunmuştu. Şehirler cami mihverli medeniyetler olmaktan çıkarılıp AVM mihverli medeniyetler haline getiriliyor ve insanımız sesini çıkarmıyor. Şehir tarumar ediliyor, seyirci…

Değerleri hiçe sayılıyor, seyirci…

Tarihi yok ediliyor, seyirci…

Aile ve millet kavramı içten içe çürütülüyor, seyirci…

Mahalle, komşu, kul hakkı, sokak, bakkal amca, şehrin kimliği, hemşehrilik, milliyetimiz bütün bütün taarruz altında, seyirci…

Mesuliyet burcunu yeniden ikmal etmeliyiz.