Kanlı taht ve endüstri devrimi

Murat YAZAN

İngiltere’nin tarihte işlediği suçları ve katliamları yazmaya kalksam yaklaşık on sayfalık bir alan gerekir ki ne köşem buna uygun, ne de insanlar yürekleri kararmadan okuyabilir. Yaklaşık 150 yıllık süreçte 5 milyona yakın insanın İngilizler eliyle katledildiğini yazsam yeterli olur sanırım.

İngiltere bütün kötülüklerin babası mıdır? Tek başına hayır. Ancak tarih boyunca ışık nasıl doğudan yükseliyorsa karanlık da batıdan çökmüştür. İspanyol ve Portekiz’in Güney Amerika katliamlarıyla başlayan süreci İngiltere eline almış ve devam ettirmiştir. Bu süreçlerin bir numaralı sorumlusu da İngiliz tahtıdır.

Bu aralar nedense İngiliz tahtını İngilizler'den daha fazla korumaya çalışanlar türedi. İçimizde. Bu topraklarda. “kral, kraliçe sembolik bir makamdaymış, devlet politikaları üzerinde bir etkileri yokmuş.” Ancak gelin görün ki, geçtiğimiz günlerde seçilen başbakan kraliçeye bağlılığını sunup görevi ondan teslim almıştı. “Sembolik” bir makam değil mi?

Kraliyet tahtı ve üyeleri. İsviçre çakısı gibidir. Her işe yararlar. Devletin şatafatlı vitrinidir. İşlenen tüm günahları aklayıp paklamak için özel törenleri, katı kuralları, magazin konusu prensesleri, hüzünlü Diana’sı, aşkı uğruna kraliyet ailesinden dışlanan prensleri ile gündemde kalmayı tercih eder. Kraliyet harika bir aparattır, tahtta kimin oturduğu önemli değildir, dikkat edilmesi gereken şey tahtın simgelediği erktir. Günümüz dünyasında algının önemini fazlasıyla kavrayan, hatta bunu ilk yaratan makam İngiliz kraliyetidir. “Üzerinde güneş batmayan” bir birleşik krallık kurmak için çok kan dökülmüş, bugün sömürüldükleri için yoksul olan ülkelerin değerli hammaddeleri adaya taşınmış, Afrika yerlileri köle olarak kullanılmıştır. Aborjinler'den Kızılderililer'e kadar bazı ırklar soykırıma tabi tutulmuştur. Sanayi devriminin merkezinin İngiltere olması da tesadüf değildir. Sömürülen kıtalardan gelen değerli madenlerle ülkenin varlığı tavan yapmış, paraları ve madenleri bir yere sığdıramadıkları için büyük fabrika ve yatırımlara yönelinmiş, sanayi devrimi ortaya çıkmıştır. Çanakkale’de dedelerini anmak için sabah ayinine gelen Okyanusyalı torunlardan da anlaşılmaktadır ki, İngiltere savaşlarını kendi askerlerinin yanı sıra sömürgelerinden topladıkları insanlarla yapmaktadır. Kraliyet ailesine düşen de bu kirli geçmişi makyajlamak, akla İngiltere gelince dikkati hüzünlü prenseslerle prenslerin aşk hikâyelerine çekmektir.

İngiltere’nin önemi bir devlet aklı ve hafızası vardır. İngiliz siyaseti riya üzerine kuruludur. Sadece kendi tarihimize baktığımızda Kıbrıs adasının kiralanmasından tutun, Arap kılığındaki Lawrence’a kadar birçok örneğiyle karşılaşırız. İngiliz siyaseti ve dış politikası; yalanın, riyanın ve düzenbazlığın kurumsallaşmış halidir. Fakat “kendilerince” başarılı olmuş, istediklerini elde etmişlerdir. Bu tavırlarını sadece yabancılara değil, kendi kanlarından olanlara da göstermişlerdir. İskoçya ve İrlanda’da yaptıkları katliamları merak edenler yakın tarihe bakabilirler. Yazılı metin okumaktan sıkılanlara “Braveheart” filmini izlemelerini öneririm. “Uzun bacaklı”nın İskoçya’da nasıl katliamlar yaptığını sadece bir filmde bile görebilirsiniz.

Kraliçe ve prenseslerin şatafatlı mücevherleri, taçların ve kılıçların üzerindeki paha biçilmez taşların altında milyonlarca insanın canı, kanı ve sömürülen doğal kaynakları, köleleştirilmiş insanları vardır. Ve bu tarih asla unutulmayacak, tüm şatafatlarının ve makyajlarının üzerinde silinmeyecek kara leke olarak kalacaktır.