KADINA BAKAR MISINIZ...

Zeynel KOZANOĞLU

  

KADINA BAKAR MISINIZ…

 Sabahın saat altı buçuk yedisi… Diyanet’in televizyonunda bir din adamı soruları yanıtlıyor. Bu arada ekrana ağlamaklı bir kadın sesi düşüyor. Ve derdini anlatmaya koyuluyor. Ben ilkin birileri şaka ediyor sandım… Hayır, hayır… Kadıncağız gerçekten dertli.

Derdine birlikte kulak verelim mi? Kelimesi kelimesine böyle değil ama olay şöyle:

“Hocam bir ricam var. Geçen yıl eşimle birlikte hacca gittik. Hacı olabilmek için gerekli bütün görevleri yerine getirdim. Yalnız veda tavafında bir kuşkum doğdu. Eşimle birlikte tavafımızı sürdürüyorduk. Kaçıncı kez döndüğümü ben hatırlamıyorum. Çok heyecanlanmıştım. Ne yaptığımı bilemez hale gelmiştim. O arada bir şekilde aptesim bozuldu.”

Ben de heyecanla dinlemeye koyulmuştum. Lafın burasında yüreğim ağzıma geldi. “Ya şimdi Hoca Efendi “Nasıl yani?” diye sorarsa… Öyle ya o kalabalıkta aptes ne yolla bozulabilir ki? Neyse ki, hoca sormadı. Kadın da anlatmaya devam etti:

“Aptesim bozulunca eşime haber verdim. Ne yapacağımı sordum. O kalabalıktan çıkmak bir dert. Aptes alıp yeniden geldiğimde kalabalığın içine girmek ayrı dert. Eşim dedi ki…”

Sonrasını anlatmaya gerek yok. Kadıncağız ne yaptıysa veda tavafını kusursuz yerine getirdiğinden emin olamamış. Tam yedi kere dönüp döndüğünden de emin olamamış. Geçen yıldan beri içi içini yiyormuş. Şimdi ne yapmalıymış, bu derdin çaresi neymiş?

Hoca’nın verdiği yanıt ne oldu, ben onunla ilgilenmiyorum. Dilimizde bir ucu biraz çirkince bir özlü söz var. Okurlarımın bağışlarına sığınarak ve çirkin sözcüğün üstünü örterek bu sözü söyleyeceğim. “Tezekten terazinin bilmem neden olur dirhemi…”

Milletinin kafa çapı bu olunca danıştığı adamın kafa çapı normal mi olur?

“Hacı” diye yere uza kondurmayacağımız, kendisine saygıda kusur etmeyeceğimiz bir bayanın televizyon ekranlarında haline bakar mısınız? Açıkça söylemiyor ama, ya altına kaçırdı, ya da bir benzeri. Peki, bunu dünyaya ilan etmekten kaçınmak gibi insanca bir tavrı sen ne zaman sergileyeceksin arkadaşım? Sen hangi halde utanırsın?

Ya sen din adamı bozuntusu… Sen ne zaman böyle manyakça bir soru sormak isteyen kişinin hemen sözünü kesip “Kadın kadın…Sen edep nedir bilmez misin?” diye ne zaman soracaksın?  “İnsanların özel halleri vardır,  sen hiç insan içinde bulunmadın mı?”

Her gün televizyon kanallarında ve radyolarda akşam sabah din iman programları… Ve koca koca adamlar saatlerce yöneltilen her soruya yanıt vermek için çırpınarak daha saçmalarının sorulmasına çanak tutuluyor. Kardeşim bu din geçen hafta mı indirildi?

Elli yaşındasın, altmış yaşındasın… Ve bu dinin içinde doğdun. Bu yaşına kadar İslamı yeterince öğrenemediysen, sen mal mısın? Senin için gerekli olandan fazlasını merak edince boyun mu uzayacak?  Yıkanmam gerektiği hallerde, yıkanmadan önce ineğimi sağarsam o süt bize helal olur mu? Ben namazda iken önümden hızla bir kedi geçse namazım bozulur mu?

Bir de “Peygamberimiz şöyle edermiş, böyle dermiş…” diyorlar ya ben dayanamıyorum.

Kardeşim, peygamberimiz yüksek ahlâk sahibiymiş. Yalan söylemezmiş, hak yemezmiş, hatır sayarmış. Sen bütün bunlara uyuyorsun da sadece tırnağını keserken “Şu tırnaktan başladiği” mi kaldı da, beni uyarıyorsun, “Hop hoop, peygamberimiz tırnağını kesmeye o parmaktan başlamazdı.”  Haaa, öyle mi? Seni peygamber yanına alsın inşallah…