İYİLERİ YENEMEZLER!...

Hakan KINAY

Şahit olduğu aptallıklar karşısında,
-Dangalaklık parayla değil ki...derdi babam,
Ama şimdi onun gidişinden yirmi beş yıl sonra,
Aptallık da, hainlik de, onursuzluk da menfaat karşılığı ve imtiyazla.
İyi ki görmedi bu günleri !

Giderken öptüğüm yarı aralık gözlerinin ardına sindirdiği ve kendi demesiyle ''Sevgili ülkesi '' nicedir onun hatırladığı gibi değil.

Yeni Türkiye demeyeceğim,
Çünkü biz Türkler tarihimizde hiç bir zaman böylesine itibarsızlaştırılmadık, 
Böyle duyarsız bir toplum olmayı kabullenmedik.

Parayı ve imtiyazı verdiğinde, 
Kendisinde kalan son onur kırıntısından bile vazgeçebilen,
Güce tapan, bilinçsiz güruh başka bir tür olmalıdır.

Peygamberin, Bedir Savaş’ında tutsak olan Mekkelilerden her birinin, on Medineli gence yazı öğretmesini kurtuluş şartı saymasının altında parıldayan ulvi düşüncenin bile mağlup olduğu,
Cehalete alkış tutulan ve bundan faydalanılan bir coğrafya haline getirilmemiz ne büyük hüsran.

Dikkatli bakarsanız göreceksiniz tarif edileni.
Kaypak bir orta doğu tacirinin yılıklığında, deve çobanlarının fırdöndü bakışlarında, 
karanlık bir sokakta eğri hançeri ile bekleşen Ficar kalleşliğinde..!

Türk'ün uğruna öldüğü onurundan, 
Savaşkan ruhundan, Tengrisine, Tanrısına, Allah'ına bağlılığından, 
Budun'a olan sevgisinden,
Atasına hürmetkarlığından, ailesine şahinliğinden, 
Hayata olan doğallığından, karındaşlığından, masumiyetinden ve birbirileri için akıttıkları göz yaşlarından 
çok uzak, imal edilmiş bir nesil söz konusu olan.

Erkeği ve kadınıyla,
Televizyon kanallarında yaptıkları şaklabanlıkları da, seçim meydanlarında ortaya koydukları taşkınlıkları da parayla kabulleniyorlar.
- Bana bir kelime öğretenin yüz yıl kölesi olurum...diyen yüksek bir anlayıştan, 
- Bana yüz lira ver, kim istersen o olurum...diyen yozluğa !

Bu hale gelmemizin altında, Atatürk sonrası nobran  kadrolarının da,
Sonra ki iktidarların himayesinde semiren anti laik faydacıların da payı var.


Tüm zorluklara karşın bizi sağlam bir Horasan harcı gibi tutan Türklük şuurunu bile zedeleyenler,

Dizayn edilmiş bir dincilik anlayışı ve içselleştirilmiş haramı, fırsatçı ve ilkesiz lumpeni, 

kadrolu müteahhit ve satın alınmış medyayı, ele geçirilmiş bir hukukla harmanladılar.

Travmatik ve özünden uzaklaşmış, genetiği ile oynanmış bir topluma dönüştürmeye gayret edenleri görmek için fazla uzağa bakmaya gerek yok.

Ama biliyoruz ki Demokrasiler silkinir.

'' İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır '' Lord Acton'un bu ünlü deyişiyle işimiz var.

Baskıcı yöneticiler, kendilerinde her şeye karışma hakkını daha önemlisi yeteneğini görürler. 
Çok dahası, sorunların onların yokluğunda çözülmeyeceğine dair inançları tamdır.

Bu özgüven sahip oldukları kalibrasyondan çok, yanlarında Halo etkisi yaratan piyazcı takımından kaynaklanır. 
Kendilerini Saturni İnvictus hissetmelerinin nedeni, etraflarındaki bu ruhsuz buz halkalarının poh pohlarıdır.

Tarihi yazan en kuvvetli kalem insandır.
İşte bu aşamada liderlerin yeterli bir alt yapıda olmasının beklenmesi kadar masum bir istek yoktur. 
Eğitim eksikliğini, şedit hamlelerle kapatmak isteyen firavunların varlığı bilinir ve uzak durulmak istenir.

Yine de zeka ve hayal gücünün toplumlar üzerindeki etkisi ıskalanmamalıdır. 
Becerikli ve vicdanen nakıs bünyelerin elinde, maharetli afrodizyaklara dönüşebilirler.

Eylemlerin temelinde iyi veya kötü olarak ahlaklılık vardır.
Kinden, kıskançlıktan ve ölçüsüz sevgisizlikten doğan herşey erdemsizliktir. 

Yengilerinin verdiği hazlarda boğulup yok olan Monarklarla dolu bir tarihin üzerinde yüzer medeniyet geçmişi.

Demokrasinin gücü, kendisini iyi'leştirme kapasitesindedir.

Sağlıklı demokrasiler; 
sert, kötü niyetli ve yıkıcı birilerinin çıkması halinde ıslah hareketleri geliştirip, aşırılıklar karşısında kendilerini İyi'leştirirler.

Bu tür bir hümanizmanın, onu sağaltacak yöntem ve o yöntemi uygulayacak bireyleri yine kendi içerisinden çıkartacak kudreti bulunmaktadır.

Oklokrasiler ışığı tükenmiş yıldız gibidirler. 

Zamanı gelince kendi içlerine çökerek yok olur giderler. 
Ardlarında bıraktıkları kara deliği onarmak zor olsa da, bunu başaracak bir cesaret ve umut her zaman bulunur.

Çünkü, Demokrasiler en umutsuz anlarda silkinirler,

Çünkü, ulusların içindeki onları o yapan soyluluklarını, onurlarını tümüyle çekip alamazlar.

Çünkü, mavi gök çökmedikçe, yağız yer delinmedikçe,

İyi'leri yenemezler!..