İYİ Parti Bursa İl Kongresinin Düşündürdükleri

Mehmet YILMAZ

İYİ Parti Bursa İl Kongresinin Düşündürdükleri

Dün gerçekleştirilen İYİ Parti Bursa il kongresinde İsmail Kaya 285, Nevzat Kocakurt 264 oy aldı. Kongre, yalnızca bir il başkanlığı yarışının değil, aynı zamanda bir zihniyet mücadelesinin de göstergesiydi. Sonuç 21 oy farkla belirlendi. Ancak bu fark, sadece bir sayısal veri değil; teşkilatın iç dinamiklerine dair derin bir mesaj içermektedir.

İYİ Parti için asıl mesele, kazananı değil; kazananla birlikte yeniden kazanabilen bir yapıyı inşa etmek. 21 oy farkla biten bu seçim, kazananı kadar kaybedeni de düşündürmelidir. Zira böylesi bıçak sırtı bir sonucun ardında, teşkilat içi sinerji kaybı, aidiyet duygusundaki zayıflama ve kurumsal kültürle bağ kurma eksikliği yatıyor.

Kongreye bakıldığında görüyoruz ki, kaybeden üzülüyor ama kazanan sevinemiyor. Çünkü bu seçim, bir zafer ya da mağlubiyet değil; bir uyarıdır. Bir partinin içindeki denge bozulduğunda, en güçlü kadrolar bile hatalar zincirine kurban gidebilir.

Birkaç kişiye verilen sözlerin tutulmaması, küçük kırgınlıkların büyük kopuşlara dönüşmesi, aslında “aidiyetin” ne kadar hassas bir duygu olduğunu gösteriyor. Bir delegede oluşan güven kaybı, 13 oyun yön değiştirmesiyle 21 oy farkı yaratabiliyor. Üst Kurula yazılma sözü verilen delege, adı okunmayınca salonu terk ediyor. Kendisiyle birlikte 13 delege mavi liste yerine beyaz listeye oy veriyor. Küçük hatalar zinciri büyük sonuçlar doğuruyor. Oysa siyaset, rakamların değil, duyguların yönetimidir.

Siyasi başarı sadece kazanmaktan değil, kaybedenlerin gönlünü kazanabilmekten geçer. Bir teşkilatın enerjisi, yalnızca kazanan listede değil; kaybedenlerin kalbinde de saklıdır. Eğer o enerji doğru yönetilmezse, parti içi sinerji dağılır. Oysa siyasetin gerçek gücü, “kazananlarla kaybedenlerin” ortak iradesidir. Yeni yönetim, sadece seçimi kazanmadı; aynı zamanda “kırılan güveni onarma” sorumluluğunu da kazandı.

Çünkü sinerjiyi oluşturan, yalnızca aynı masada oturmak değil; birlikte aynı hedefe yürüyebilmektir. Bu kongre, partinin kendi içinde iletişim kanallarını güçlendirmesi gerektiğini bir kez daha gösterdi.

İYİ Parti’nin bugün ihtiyacı olan şey, bir zafer coşkusu değil; bir denge bilincidir. Kurum kültürü; “biz” duygusunu koruyarak, “ben” egosunu yönetebilme sanatıdır. Sadakat, lidere değil; kurumsal değerlere duyulan saygıdır. Bu dengeyi iyi korumak zorundadır.

Yeni seçilen yönetimin en önemli görevi, kazandığı koltuğu değil, kaybolan güveni onarmaktır. Çünkü partilerde asıl iktidar, güvenle kurulur.

İsmail Kaya, artık sadece bir koltuğun değil; bir kırılmanın onarıcısı konumundadır.
Kazandığı fark, zaferin değil, sorumluluğun göstergesidir. Çünkü bu farkın içinde, küskünlüğün, iletişimsizliğin ve aidiyet zafiyetinin izleri vardır.

İl başkanının ilk işi, “kazandık” duygusuyla hareket etmek değil, “kazandırmak için birleştirmek” olmalıdır.
Her kırgın teşkilat mensubunun kapısı çalınmalı, partinin kurucu ruhuna yeniden bağlanılmalıdır.

Bu süreçte doğru tavır kazanmak için herkesin kendine şu üç soruyu sorması gerekiyor:

  1. Bu tablonun en iyi tarafı ne? – Demokratik bir yarışın olgunlukla tamamlanması.
  2. Ben bundan ne öğrendim? – Küçük hataların büyük sonuçlara yol açabileceğini.
  3. Bir daha bu hatayı yapmamak için neyi değiştirmeliyim? – Her şeyden önce iletişim biçimimizi.

Bu üç soru, sadece kişisel değil; kurumsal bir muhasebenin de anahtarıdır. Çünkü siyaset, hatalarla değil; derslerle büyür.

Bugün İYİ Parti’nin önünde iki yol var:
Ya eski kırgınlıkların gölgesinde siyaset yapmaya devam edecek, ya da yeni bir beyaz sayfa açarak, eskiye dair her şeyi geride bırakacak. Şahsiyeti koruyarak aidiyetin güçlenmesini sağlayacak ve dengeyi yeniden tesis edecek.

Aidiyet bizi topluma bağlar. Şahsiyet bizi biz yapar. Denge ise bu ikisini hayata taşır. Üçü bir araya geldiğinde: İnsan köklenir ama özgürdür. Üretir ama tükenmez. Ait olur ama kendinden vazgeçmez…