İstikrarsızlık ve "keriz silkeleme"...

Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye ekonomisi belirli periyotlarla kriz dönemlerine girer, krizlerden sonra alınan sert tedbirlerle geniş bir kesimin canının yakılması pahasına yeniden toparlanır. Bu defa yaşadığımızın önceki krizlerden çok farklı yönleri var.

3 senedir devam eden ekonomik sarsıntı, son 4 ayda müthiş bir ivme kazandı. Son 4 ayda yaşadığımız ekonomik fırtınanın yarattığı belirsizlik ve öngörülemezlik ekonomideki istikrarı temelinden sarstı. 

CB ve ekonomi yönetimi bir ay içinde dolar kurunu 9 TL’den 18 TL’ye adeta bilerek çıkartan bir politik tavır gösterdi. 

“Nas” dedi, “faiz indirmeye devam edeceğiz” dedi. “Kur istediği kadar yükselsin, ihracatımız artar, cari açık kapanır” dedi. “Böyle yaparsak üretim ve istihdam artar” dedi. 

Bunların her söylenişinde TL değer kaybetti. Yani döviz kurları yükseldi.

Bir ayda yüzde yüz değer kaybeden Türk Lirasına güven kalmadı. Bu defa bir gecede yapılan bir operasyonla dolar kuru 18 TL’den, 10-11 TL bandına düşürüldü. 

Bu sonucu sağlamak için bir yandan bütün TL mevduatlarını dövize endeksleyen bir vadeli hesap türü keşfedildi. “Dövize endeksli vadeli TL mevduatının faizi kur artışının altında kalırsa aradaki farkı Hazine veya Merkez Bankası ödeyecek” denildi.

Yapılan gece operasyonu sırasında Merkez Bankasının doğrudan değil, devlet bankaları ve KİT’leri kullanarak 8,5 milyar dolar döviz sattığı ve döviz kurunun bu kadar sert düşmesini sağladığı anlaşıldı.

Böylece TL’nin değer kaybından zarara uğramamak için 14-18 TL arasında dolar alan “küçük yatırımcı vatandaşlar çarpılmış” oldu. Çarpanlar da “içeriden bilgi almış olan” büyük mevduat sahibi zenginler. Bu gerçeği Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de itiraf etti.

Bu çarpılanlar arasında, Star TV’de gördüğüm, 17 TL’den sadece 1 dolar alarak para biriktirmeye çalışan teyze de var; emekli ikramiyesini, sattığı ev veya arabasının tutarıyla döviz alan orta ve düşük gelirli vatandaşlar da var. Muhtemelen bunların en az yarısı AKP’ye oy vermiş vatandaşlardır.

Ekonomide çizilen bu sert artış ve düşüşler piyasa profesyonelleri ve içeriden bilgi alma şansına sahip olanlar için servetlerine servet katmak için bir fırsattır.

"Keriz silkeleme" denilen bu tür operasyonlarda daima zenginler kazanır, fakirler kaybeder.

Devletin görevi piyasalarda bu tür manipülasyonlara ve içeriden bilgi almaya (insider trading) izin vermemek, özellikle küçük yatırımcıları korumaktır. Fakat bu defa devlet vatandaşına tuzak kurmuş, küçük yatırımcıların dişinden tırnağından artırdığı tasarruflarının çalınmasına zemin hazırlamıştır.

Bütün bunlar büyük suçlardır ve günü geldiğinde sebep olanların cezalandırılması sonucunu doğurabilecektir.

Bu suçların failleri bir de doları 18’den 11 TL’ye düşürmeyi bir başarı hikayesi gibi sunmaya çalışıyor. 5 yıl önce 3,5 TL ve 4 ay önce 8 TL olan dolar kurunu 18 TL’ye çıkardıkları için özür dilemedikleri gibi kendilerine minnet duymamızı istiyorlar.

Bu propagandaya kanan vatandaşlarımıza Malcom X’in sözünü hatırlatalım: "Size bıçağı dokuz santim saplayanın altı santim geri çekmesi bir lütuf değildir."

*  *  *

SÜREKLİ İYİLEŞTİRME

Ekonomide başarı sert iniş ve çıkışlarla değil öncelikle istikrar olup olmadığıyla ölçülür. Zaman içinde elbette sistemlerde iyileştirme gereklidir. Ancak burada iki yaklaşım söz konusu olabilir: 

Bütün sistemler, bir defa kurulduktan sonra gerileme eğilimine girer. Bahsettiğim ilk yaklaşımda mevcut durumu korumak ve iyileştirmek için gösterilmesi gereken çabalar ihmal edilir. Bu gerilemenin telafi edilmez zararlar verdiği bir noktadan sonra "yenileme" yapılır. Yenileme operasyonları önemli maliyetlere katlanarak yapılan bir defalık, ani ve büyük değişimler gerektiren büyük adımlar atılmasıdır. 

İkinci yaklaşım ise Japonların geliştirdiği ve dünyanın büyük şirketlerinin uyguladığı, işletmelerde sürekli küçük çaplı iyileştirmeleri esas alan Kaizen Modelidir.

Bu modelde önce mevcudu korumak ve her gün küçük iyileştirmeler yaparak, istikrarlı bir gelişim çizgisi içinde, rekabetçi yapıyı geliştirmek esastır. Birkaç senede bir yapılan az maliyetli, küçük çaplı yenilemelerle sıçramalar yapılır.Böylece az maliyetli bir gelişimle rakiplerinin önüne geçilir.

Türkiye ekonomisini yönetenlerin zihniyetinin sürekli iyileştirme anlayışından uzak ve birinci yaklaşım kapsamında olduğu açık. 

Zamanında mevcut sistemi korumak ve geliştirmek için yapılması gerekenleri yapmadıklarından, sistem çalışmaz oldu. Duvara tosladıktan sonra mevcudu yıkıp, yepyeni bir sistem inşasına giriştiler. 

Fakat ön hazırlıkları, bilgileri ve pahalı maliyeti karşılama güçleri yoktu.

Bu yüzden sistem hedeflerinde her hafta değişiklik yapıyorlar. “Bırakın kurlar artsın” dediklerinin ertesi günü kura müdahale ettiler. Milletin kaynaklarının tüketim ve ranta gittiği bir sistemden "üretim, yatırım, ihracat ve istihdam öncelikli bir sisteme geçiyoruz" dediler. Önceki hafta "Çin Modeli", bu hafta "Türkiye Modeli" dedikleri bu sistemden bir gecede vazgeçtiler.

Bütün bu savrulma içinde, istikrarlı oldukları tek husus var: Her şart altında haksız kazanç fırsatı yaratıyorlar ve "fakirden alıp zengine veren" bir yöntem bulmakta son derece maharetli olduklarını gösteriyorlar.

*  *  *

TATLI YORGUNLUKLARINIZ OLSUN

Büyük bestekar Rahmetli Avni Anıl sevdiklerine "tatlı yorgunlukların olsun" dermiş. Bana çok değerli bir temenni ve dua gibi geldi. Ben de sevgili okuyucularıma, 2022 yılında, severek yaptığınız iyi ve güzel işlerinizden doğan, tatlı yorgunluklarınız olsun diliyorum.