Ispanak yiyerek mi yoksa siyanür içerek mi ölsek?

Neşe DİLEKÇİOĞLU

Bir kaç gündür neredeyse her evde pişen ıspanağın neden zehirlediği konusunu araştırıyorum.

Nasıl olur bu? Aklım almıyor.

Çünkü Temel Reis'in, Safinaz'ın animasyonlarıyla büyümüş birisi olarak, konservesini açıp, ağzına boca ederek yemesi, ardından pazularının herkül gibi oluşu, çocukluğumda beni çok etkilerdi.

Konservesi olmadığı için, her seyrettiğimde ben de  buzdolabına koşar, bir kaç sap ağzına çiy olarak atardım.

Ağzımda o hırş hırş dişlerimi kamaştıran sesiyle geveler, alelacele yutardım ev ahalisine göstermeden.

Biraz erkeksi büyüdüğüm için olsa gerek, pazularımın öyle şişeceğine, mahallenin kabadayılarını tıpkı Temel reis gibi tek elimle tutup dövebileceğime inanırdım her nedense?

Ancak bir türlü onları dövebilecek güce erişemedim. Pazularım onun kadar  olmadı ne yazık ki.

Bu iş üç-beş sap ıspanak yemekle olmuyormuş, anladım.

Bunu Temel Reis o sıska Safinaz'ı ıspanak yiyerek kurtarıyorum kötülerden ayağına, kendini güçlü göstermek için yaptı eminim.

Şimdilerde ıspanağın gücü, o okkalı yumruğun gücü geçerli değil.

Ispanaktan demir alacağız diye dişlerimizde, ağzımızın içinde  garip bir tat bırakan o otu az yemedik.

Bu yaşıma kadar ıspanaktan zehirleneni duymamıştım.

İsrail tohumları çok ileri giderek ölüm tarlaları oluşturabilir mi ki ileride?

Ya da var da biz mi bilmiyoruz.

Biyolojiğini arıyoruz ama onlarda da eski tat yok.

Araştırmak lazım daha ne yapıyor, ne zarar veriyor insan bedenine bu tohumlar?

Ecele inanan, ölümleri araştırmak yerine 'Vadesi dolmuş bunun ne desek boş' diyen bizler, 'Allah taksiratını affeylesin, gömün gitsin' dermiyiz?

Deriz tabii.

"Teyze niye öldü abi?"

"Ispanaktan kardeşim" (!)

"Akşam biraz fazla kaçırdı da" (!)

"Neyse verilmiş sadakam varmış, ben sarımsaklı yoğurt döktüm de kurtuldum, panzehir oldu demire demek ki"

.....

Hasss .......?

Bu ne yaa?

Bu kadar da kaderci olunmaz ki kardeşim.

İşte haberlerde duydum arasına şeytan elması otu karıştırmışlar, ya da karışmış.

Şeytanın bile aklına gelmez bu şeytan elması otu.

Otu olduğunu bile bilmiyordur ellaam, zavallı insanı kandırdığını düşünüyor zaar.

İnsanın aklı şeytani da yener ya hu.

Gelin Ata tohumu karakılçık buğdayı ve atalarımızın yerli tohumlarını ekelim, kurtulalım bu siyonizmin kendini patlatan tohumlarından. (Bizi de, midemizi de patlatır bu tohumlar. Ben de niye bir dilim ekmekle  şişiyorum diyorum.)

Peki siyanür işi nedir?

İşte o farklı.

Herkesin tercih etmeyeceği, ağzını direk buran, bizzat  bilerek içilen, direkt ölümle sonuçlanan bir zehirlenme şekli.

Diğeri haberin olmadan kendi isteğinin dışında yabani otla gelen zehirlenme.

Bu siyanür ölümleri  hayat pahalılığı, ödenemeyen elektrik faturaları, maaşlara yapılan zam değil, haciz şoku, kirayı ödeyememe utancı ve ruh yapısıyla gelen bilerek, yaşamdan ayrılma isteği.

Bunun sorumlusu kim peki?

Şeytan elması otu değil elbette.

Dört kardeşin depresyona girerek, dördünün birden ortak karar verip, aynı şeyi düşünerek intihar etmesinin ardındaki neden belli değil mi?

Hayattan beklentilerini, umutlarını yok eden bu zehirli ot kafalılar kimler?

Aman kendi başlarını yesinler inşallah.

Bu gidişle siyanür satışları patlayabilir.

İnsan hayatının bu kadar ucuzlaması, geçim sıkıntısında çaresizlikten intiharlar, ölümler umarım çoğalmaz.
İnsanların yüzünde apaçık görünüyor psikolojik olarak bitmişlik sendromu.

Bakışlar donuk, mat.

Yollarda neredeyse robot gibi duygusuz yürüyen insan kalabalıkları.

Omuzlar düşük, çaresiz.

Yarınından umutsuz, gelecek beklentisi, yaşam sevinci kalmamış bir toplum olduk.

Bu gidiş nereye?

ABD'ye değil elbette.

Kendi halkını kurşun yemeden ölüme sürükleyen anlayış varken, ıspanağı 'demir alacağız' diye ağzında geveleyen bizler suçlu arar mıyız?

'Ecelimiz gelmiş yapacak bir şey yok, herşey Allah'tan başımıza geldi' mi deriz?

Diğeri çok zor bir ölüm şekli.

Ispanaktan olsa bari diyesi geliyor insanın bu gidişle.

Yaşamdan, yaşamak isteğimizden giderek uzaklaşıyoruz.

Hayat herkese adil davranmıyor, eşit kulvarlar sunmuyor.

Yanmaz kefen de yaptılar gerçi ama, sanırım insanoğlu ölünce eşitleniyor, o da bir tek musalla taşında.

Ölümün kimseye torpil geçmediği kesin.(şu yanmaz kefen olmayaydı iyiydi.)

Ama yaşamın bazılarına torpil yaptığı da hiç şüphesiz görünen bir gerçek ve görünen bir köy.

Kılavuzun gereği yok, yolun sonundayız.

Dayanacak güç kalmadı Temel Reis.

Davacıyız.(!)

"Hayallerimizi umutlarımızı öldürmekten ceza alırlar  mı peki hakim bey?"

"Bu insanca yaşama isteğimizi gasp etmek değil midir?"

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışına sığındık. Öyle değil midir?"

"Suçlu değiller mi? Bu ölümlerde payları yok mu? Söyle hakim bey."

"Ekonomik olarak enflasyonu yenemeyeceğiz anlaşıldı."

"İkinci yarı, üçüncü çeyrek beklentilerimiz çoktan  bitti"

"Tefeden tüfeden de anlamıyoruz".

"Hedefimiz de sonuçta tek hanelere düşmedi, deve gibi ağızlarında lafı geveleseler de..."

Bu intiharların bir suçlusu yok mu?

.....

"Gereği düşünüldü. Yaz kızım; Beraat."

O zaman "Ört ki ölek usta.".