İslamın kaderi bu değil

Zeynel KOZANOĞLU
Biz hep neyi öne süreriz? İslama göre bir tek kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır. Başka neyi öne süreriz? İslamda zorlama yoktur. Bir üçüncü övüncümüz daha var, yeryüzünde yaşanan bütün öldürme olaylarıyla, kanlı baskınlarla, kafa kesmelerle, domuz bağıyla öldürmelerle İslamiyetin uzaktan yakından ilgisi yoktur. 
 
Bunun böyle olduğuna ben de bütün kalbimle inanıyorum. Adam öldürmek insanlık dışı bir davranıştır. Kimsenin kimseyi hiçbir konuda zora sokmaması gerekir. Teklif var, ısrar yok” kuralı bizim için başlıca yol olmalıdır.
 
Ancak yeryüzünde öteden beri şöyle de bir gerçeklik var:  
 
Kundakta bebekler doğranıyor. Evler, köyler yakılıyor. Kameralar önünde insanların ciğerleri sökülüyor. Bin beş yüz yıl önce hazreti peygamberin amcasına reva görülen vahşetin tıpkı benzeri sergileniyor. Ve bilinen başka olaylar. 
 
Bir ülkeden bir diğer ülkeye savaşçıların kadına duyabilecekleri ihtiyacını giderebilmeleri için kadınlar gönderiliyor. Bu demek oluyor ki, bir yandan bir emel uğruna canını dişine takmış ölesiye savaşırken öte yandan da aklından bir kadınla yatmayı geçiren binlerce kişi… Normal bir insanın aklına sığmayacak olay. 
 
Şimdi, bütün bu soytarılıklar yaşanıp dururken İslam da bu olaylardan binlerce kilometre uzakta kendi görkemli duruşuyla güneş gibi parıldamaya devam etse elbette kimsenin aklına bu olayların ucunda kulağında islamın bulunabileceği gelmez. 
 
Nasıl gelsin ki, bu soytarılıklar Hanya’da yaşanıyor, İslam ise Konya’da oturuyor.  
 
Oysa gerçek böyle değil. Nerede bir insanlık dışı olay yaşanıyorsa bu olayı sergileyenlerin dilinde İslami söylemler… Bombalar patlatılıyor. Allahu ekber haykırışları arasında… Katiller başlarına bant bağlamışlar, üzerinde Allahın büyüklüğü yazılı. Nerede ne gibi zarar oluşturuluyorsa, Allahın büyüklüğü hemen dillerde… 
 
Şimdi, elimizi vicdanımıza koyup değerlendirelim… Bunca acımasızlığı İslam adına işlemeye on binlerce kişi devam ederken siz “Bu davranışların İslamda yeri yok” diye ne kadar yüksek sesle haykırırsanız kime işittirebilirsiniz?  
 
Adamların yolcu uçaklarıyla ticaret mekezlerini yerle bir edeceksiniz ve binlerce kişiyi cayır cayır yakacaksınız. Pek çok ülkede insanlar kan ağlarken islam dünyasında sevinç tamtamları çalınacak. Daha dün Kenya’da alış veriş merkezini basıp yüzlerce kişiyi öldüreceksiniz. Bunları yaparken de dilinizde Allah kelamı olacak… 
 
Sonra da İslamın  insan öldürmeye karşı olduğuna insanları inandırmaya çalışacaksınız. 
Adam diyor ki, “Sana mı inanayım gözümle gördüğüme mi inanayım?” 
 
İslam dünyası tarihin hiçbir döneminde bugünkü kadar güç duruma düşürülmemişti. Osmanlı orduları Avrupa içinde kaleleri bir bir fethederken bile en azından o toprakların insanlarından bir kısmı kendi yöneticilerinden memnun değildiler. Osmanlıyı “Hoş geldin” diye karşılamaya hazır topluluklardı. Ya da bize öyle kabul ettirilmiş.  
 
Günümüzde durum öyle değil. Batıda insanlar yaşam koşullarını iyileştirme yolunda çalışıp didinirken, buluş üstüne buluş ortaya koyup ileri giderken İslam dünyasında kadınlar otomobil sürmeye izin alabilme peşindeler. Çok daha çirkini ve insanlık dışı ayrıntı da var, burada dile getiremem… Saçma sapanlıklarla boğuşuyorlar. 
 
Geçmişte en büyük övüncümüz aile yapımız vardı. Kısa zamanda o da çözüldü. Bu konuda Avrupa’nın gerisine düştük. On beş günde sona eren evlilikler, kırk yılda birlikte yaşadıkları halde nikâha hasret giden seven ve sevilen gönüller. Ve ölmeler, öldürmeler. Son haber içimi yaktı. Adam karısını kurşunlayarak öldürmüş. 
 
“Taksir” diye bir şey icat etmişler. Taksiriniz ciğerinize saplansın. Gece yarısı işinden gelen adamın elinde dolu tüfek ne geziyormuş. Gûya yanlışlıkla patlamış. İlkokul çocuğunun bile kanmayacağı bir iddia. Adam salıverilmiş. Ceza meza yok. 
 
Diyorum ki, attığımız her adımın ucuna dinimizi bağlamasak… Her lafımızın başında, sonunda maşallah, inşallah, vallah billah,  ya bismillah… diyorsak, ya bu söylemlerin gereğine tam anlamıyla uysak… Ya da dinden tam bağımsız olarak insan gibi yaşasak. 
 
Akşamdan söz verip de sabaha caymak bizde… Karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşmak bizde… Düğmeler dar gelince terziye “Elin kırılsın” demeler bizde. Kaynanalar için “Kazan karası, Allah canını alası” demeler bizde… 
 
“Anan baban duymadan pencereden kaç da gel” demeler bizde. Ve televizyonda bilgi yarışmasında oğulcuğu doğru yanıt versin diye dudakları kıpır kıpır eden analar da bizde. Başa dönecek olursak bir Müslümanın başını keserken “Allahu Ekber” diye haykıran kalabalıklar bizde… Ve ben inanıyorum ki, bu hallerin İslamla ilgisi yok. 
 
Burada sırası geldi, yüzüncü kez yine yazayım. Tavşana yavrusu sormuş: “Ana” demiş. “Biz mi asiliz yoksa tazı mı daha asil… “ Ana tavşan boynunu bükmüş. “Yavrucuğum, asil olmaya biz daha asiliz de, bunu tazıya nasıl anlatırız?” demiş. 
 
Anlayıverin gayri… Yaşanan bütün olumsuzlukların islamla ilgisi yok ama, bunu gelin dünyaya nasıl anlatabileceğimizi birlikte bulalım… Bulabilirsek elbet.