İnsan-i değerler mi dediniz?

Niyazi BEKTAŞ

Birkaç yıl önce şu atasözünü herkes söylerdi: "Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Aradan birkaç yıl geçmiş toplumsal değerlerimizin hemen hemen tamamı yok oldu. Bireysel çıkarlar öne çıktı.

Başta selamlaşma olmak üzere bütün vasıflarımız rafa kaldırıldı.

Yardımlaşma yok.

Dayanışma yok.

Komşulukta en önde yer alan ödünç alma unutuldu.

Hal hatır sorma bir başka bahara kaldı.

İyi günde, kötü günde bir arada olma anlayışı mazi oldu.

Komşular arasında sevgi, saygı kalmadı.

Hastalık halinde ziyaretler bitti.

Akrabalar arasında dahi selamlaşma yok oldu.

Bayramlarda ülkemizin değişik yörelerinde yaşanılan tüm güzellikler tozlu raflardaki kitaplardan okunur halk aldı.

"Neydi o eski bayramlar" söylemini sıkça duyar hale gelindi..

Güven azaldı.Aile de çocuklar ve ana babaların arasında çoğu kez niza var. Küskünlük, dargınlık, çekememezlik sanki normal davranışlarmış gibi kabul görmeye devam ediyor..

İnsan-i değerlerimizin ne millisi ne de manevisi kaldı...

Eskiden denirdi ki; "Adalet makamlarında mutlaka kimsesizlerin kimsesi vardır.” Bu günlerde hiç kimse hak, hukuk, adalet kavramlarından söz edemiyor. Normal bir hukuk davalarında dahi yargıçlar vicdanlarına uygun karar veremiyorlar.

Devlete ait hiçbir kurumda güven kalmadı.

Üretim yok; Tüketim çok.

Okuyan yok; Konuşan çok.

Bilgi sahibi olan yok, fikir beyan eden çok.

Siyasi partilerde etik kurallar, ahlak-i değerler sıfırlandı.

Demokrasi,hukuk ,adalet sokaklarda aranır hale geldi.

Millet; Haksızlık karşısında, hakkını alabileceğine artık adalet saraylarında aramıyor.

Bütün sivil toplum örgütleri inanç değerlerini unutmuş durumda.

Her şeye rağmen teslim olmak, yenilgiyi kabullenmek demektir. İnsan olmamız, insan gibi yaşamamız, insanlık değerlerini tekrar gündeme taşımamızın tek yolu, yeniden mücadele etmektir.

Mücadeleye devam...