İktidarın en büyük destekçisi muhalefet!

Özcan PEHLİVANOĞLU

Türkiye, 1994 yılından bu yana çoğunlukla AKP'nin belediyeleri tarafından yönetiliyor. 2002 yılından bu yana da, Ankara'da iktidar koltuğunda AKP oturuyor. Hatta bir rejim değişikliğine neden olarak "tek adam" sistemini de, yürürlüğe koydular.

Şimdi de, önümüzdeki aylarda yapılacak olan yerel seçimlerde ezici bir sonuç almayı hedef olarak ortaya getirdiler. Bu AKP zihniyeti, yerel yönetimlerde 30. yılına doğru gidiyor demektir. Merkezi iktidarda da, 21.yılına gitmek için halktan onay almış durumdalar.

Bu durum karşısında muhalefetin yerel seçimler için bir çalışma başlattığını duyanınız var mı? Onlar da, olağanüstü kurultaylarla meşguller!!!!

Bu durum AKP'nin seçim başarıları kadar, karşısında olan muhalefetin de, başarısızlığının açık bir göstergesidir.

Ülkenin içinde olduğu ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal ve de dış sorunlara bakarak AKP'nin yerelde ve merkezde başarılı olduğunu söyleyemeyiz. O zaman sadece seçim kazanma başarısı olarak tarif edilecek bu durumun nedenleri olması gerekir. Bu nedenler önem derecesine göre sıralanacak olursa, kontrol altındaki muhalefetin başarısızlığı AKP'nin başarısında en baş faktördür. Yani böyle bir muhalefet varsa iktidara gelmek ve o iktidardan gitmemek çok normal bir sonuçtur...

Ülkenin ekonomisi ithalata bağlı bir tüketime endekslenmiştir. İşsizlik tarihi boyuttadır. Sektörel ve kişisel borçlanma rekor düzeydedir. Tarım ve hayvancılık bitmiştir. Ekonomi betona yapılan yatırımlarla döndürülmektedir. Bölücülük azmış da azmıştır. Suriyeliler'in yarattığı travma tarif edilecek gibi değildir. Yolsuzluk, adam kayırma, parti yargısı, denetlenebilir olmaktan uzaklaşma korkutucu bir hal almıştır. Toplum psikolojik olarak hasta bir hale düşmüştür. Cinsel istismar, tecavüz, kadın cinayetleri ve kaybolan çocuklar çok ürkütücüdür. Enflasyon azmış, hayat pahalılaşmıştır. Eğitim yaz boz tahtasına dönmüştür. Şehirlerimiz rant alanlarına dönüşmüş ve betonlaşmıştır. Ülkeyi yönetenler "ne istediniz de vermedik" dediklerinin darbesine maruz kalmış ve büyük mağduriyetler oluşmuştur.

Bütün bunlar karşısında ne yazık ki; şu da iyi olmuş diyebileceğimiz çok az şey vardır!

Hal böyleyken AKP seçimlerde başarıdan başarıya koşmakta muhalefet ise yenilgilere doymamaktadır...

24 Haziran'dan sonra olanlara bir bakın; ümit olması gereken muhalefetin hali içler acısıdır!

Seçimlerde arzu edilmeyen sonuçlar alınabilir. Eğer niyetiniz halis ise kaybettiğiniz andan itibaren kazanmak için çalışmaya başlar ve bunu sizi destekleyen veya desteklemeyen bütün vatandaşlarınıza gösterirsiniz. Demek niyette bir sıkıntı vardır diye düşünmek gerekmektedir.

AKP'nin bir proje partisi olduğu kurulduğu günden bu yana yazılıp çizilmiştir. Bir an AKP'nin proje partisi olduğunu kabul edelim o zaman AKP'nin değirmenine su taşıyan ve başarısızlıkta rekorlar kıran muhalefet partileri de mi, bu projenin bir ürünüdür?

Halbuki, siyaset dahil hiç bir işte uzayı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Yeter ki, siyaset adına doğruları ortaya koyun gerisi kendiliğinden gelir!

Siyasetten anlamaz şu garip, 1999 yılından sonra bu olacakları görüp o dönem baraj altı olup parlamento dışı kalan CHP'nin Genel Başkanı Deniz Baykal'a gidip, "Böyle bir iktidar geliyor, bu iktidarın tahribatını ve gelişini ancak Atatürk'ün kurduğu CHP ile Kuvayı Milliye ruhunu aktif hale getirip önleyebiliriz" dediğimde, kendileri ve arkadaşları tarafından çok haklı görülüp sırtım sıvazlanmıştı. Olayın yaşayan şahitleri çoktur.

Ne bileyim iktidarın başına, siyasetin yollarını anayasa değişikliği yapmak sureti ile CHP'nin açacağını ve tahterevalli siyasetine geçileceğini!

Ardından milliyetçiliği ile maruf insanlardan medet umuşumuz, "Ekmek için Ekmeleddin" vakaları, ardından son olarak CHP'nin Abdullah Gül'ü çatı aday olarak dayatışı ve nihayetinde Tuncay Özkan'ın "gizli merkez" açıklamaları vesaire vesaire... Daha anlatacak çok şey var ama işin özeti bu...

AKP veya her şeyi kontrol eden "üst akıl" kendisine muhalefet eden herkesi yanına alıyor; örnek mi? Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu, Tuğrul Türkeş, Devlet Bahçeli, Mustafa Destici gibi! Hatta Doğu Perinçek bile AKP destekçiliğine soyundu bir aralar! Bazı muhaliflerin gerekçeleri ise çok ulvi; "beka"...

Diğerlerini de, yersiz ve nedensiz tartışmalar içine sokarak; halkın gözünden düşürüp hedeften uzaklaştırıyorlar. Bunlar artık herkesi enayi yerine koymak sureti ile çok alenileşti ve kabak tadı verdi.

Halk siyasetteki olan bitene bakıp her geçen gün siyasete olan inancını ve güvenini yitirmekte...

Daha düne kadar "Kılıçdaroğlu'na vefasızlık yapmam ve onun karşısına aday olarak çıkmam" diyen Muharrem İnce bugün olağanüstü kurultay ve aday olma peşinde...

Siz halktan biri olsanız bu muhalefete güvenip de, oy verir misiniz?

Bence muhalefet "üst akıl" tarafından "kendiliğinden doğan mukavemet" olarak tarif edilen ve halkın içinden çıkacak hareketlerin kontrolü için var ediliyor. Yani ne uzayacak ne de kısalacak bir şekilde!

Onun için Türkiye'nin gidişini pozitife döndürebilmek ancak iktidar ve muhalefet oyunlarını iyi kavramaktan geçiyor...eğer muhalefetin, iktidarın en büyük destekçisi olduğu yönünde hemfikirsek, doğru adamlarla, özgün fikirlerle, özgür eylem ve söylemlerle muhalefete başlamak gereklidir.

Kontrol altında bir muhalefetle, bu iktidarın gideceği yoktur. Herkes işe, ilk önce kendi evinin önünü süpürmekten başlamalıdır. Yoksa her iktidar karşısında bizde olduğu gibi bir muhalefet olsun ister!