İhtimal...

Bahri YILDIZBAŞ

Hayat ne kadar acımasız ve ayrıntılarla doludur. Hakikaten acımasız, zalim, ucuz. Neden mi? Herkes sevgiden bahs eder ya!.. “Ülkemi seviyorum” diye nutuklar atılır. “Ne diyor be kardeşim”, dememiz gelir içimizden. Bir bakarsınız, ülke sevgisinden bahsedenlerin bir çoğu, bu ülkenin faydasına, hiç bir şey yapmamışlar, sadece kendilerine çalışmış ve toplamış götürmüşler. 

Bir kısım azınlığa bakarsınız, kendilerini unutmuşlar. Çalışmışlar, çalışmışlar, çalışmışlar ve başlarına gelmeyen de kalmamış. Oturup bu zalimlikleri ve zalimlik yapanları düşünmeye bile tenezzül edememişler. Ta ki; büyüdüklerini fark ettikleri güne kadar. Bayraklarını, kendilerinden sonraki çalışkanlara teslim etmişler. Etmişler etmesine de, onlarında başına çok işler gelmiş ve bu ülke böyle devam edip gitmeye başlamış. Azizlerin, gönlü güzellerin, çocukların, gençlerin hürmetine güzel ülkemiz ayakta durmuş.

İş yapanlara, yeni işler verilecek. İş yapmadan etrafta gezenlere, ortalık karıştıranlara, iftiracılara, çakallara, yıkanlara ise sırtlanlık görevi işmiş gibi verilerek, hayat devam edip gidecek. Onlarda kendilerini, bir halt zannedecek.

Ve bir gün, gökten üç elmanın düşmeyeceği anlaşılacak. Ne sen, ne ben, ne de sen ben; OTURUP AĞLAYAMAYACAĞIZ bile. 

O evleri, o yaşamı, soğukta bile sımsıcak yaşanan ortamları, damları ve doğanın saf güzelliklerindeki o hayatı özleyeceğiz. Gökdelenler ile gönül kıranlardan tiksinerek. Sevdamızı, sevdamızdaki o güzel ve huzurlu günlerimizin Türkiye’sini arayacağız. Gökten değil, daldan düşen kıpkırmızı elmaların kokusunu ve lezzetini özleyerek. 

“Bir ihtimal daha var, oda sağlıklı ve güzel uyanmak.” 

Bahri Müdür Amca Yıldızbaş