HUKUK VE KEYFİLİK

Abdullah ALAGÖZ

İnsanoğlu tarihi süreç içinde hep keyfiliğe karşı hukukun mücadelesini vermiştir. Hukukun keyfiliğe galip gelmesiyle insanoğlu modern devletleri teşekkül ettirmiş ve medeniyetlerin inşasını gerçekleştirebilmiştir.

Peki, hukuk kısaca nedir? Toplumun genel yararını sağlamak için konulan ve kamu gücüyle desteklenen kaide, hak ve kanunların bütünüdür. Bireylerin birbirleriyle, toplumla ve devletle ilişkilerini düzenleyen kurallar manzumesidir.

Tanımdan geçen kavramlara dikkat ediniz! Kaideler, hak ve kanun gibi kamu gücüyle desteklenen ve düzenin olmazsa olamazlarından bahsediliyor. Batı da uzun yıllar verilen mücadeleler ve feda edilen milyonlarca insanın kanı üzerine bu kurallar tesis ediliyor. Hukuk toplumda var olan boşluğu ortadan kaldırıyor, keyfiliğe, üstünün gücüne boyun eğmeye son veriyor.

Hangi inanç sistemi ya da ideolojiye mensup olursanız olun hukuk toplumsal düzenin olmazlarındandır. Hukuk eğer yerini keyfiliğe bırakmışsa orada modern toplumlar değil doğal hayatın kuralları geçerlidir.

Diktatörlerin sosyal hayatı doğal hayatta indirgeme çabası tarih boyunca zaman zaman karşımıza çıkıp milletlerin büyük bedeller ödemesine de sebep olmuştur.

Ülkemize gelince AKP ‘nin iktidara gelmesiyle birlikte mevcut sistemle savaşa girişti. Devletin şekli, egemenlik anlayışı ve ona dayanan kamu hukukuna karşı etkisizleştirme hamleleriyle hukuku kadük hale getirdi. Hukuk kurallarını işlevsizleştirdi, hukuku arkadan dolanma, aleni uygulamama ve değersizleştirme en önemli stratejisi oldu.

Bu kadar hukuk kurallarıyla oynayan AKP, ülkede milli orduya kumpas kurdurdu, Genel Kurmay Başkanını terörist ilan etti, ordu içinde vatansever insanların ordudan atılmasına, intihar etmesine hapislerde ölmesine sebep oldu. Ergenekon, Balyoz gibi daha birçok kumpası keyfilik üzerine inşa edilen bir oyunla yol arkadaşı Fetö grubuyla gerçekleştirdi. Sonuçta keyfilik bizi 15 Temmuz darbe teşebbüsüne götürdü.

Aynı keyfilik, irtica faaliyetlerine bulaşmış askerin ordudan atılmasına da engel oldu. Artık kurallar değil  RTE’nin keyfi uygulamaları sahnedeydi.

Keyfilik hukuk yerine geçince her şey algı operasyonuyla şekilleniyordu. Analar ağlamasın teranelerini bir sabah duymaya başladık.(Zira tek kişi diktasının en belirgin özelliği ani kararlar vermesi ve bunu kimseye danışmadan uygulamaya koymasıdır.)

 Oslo ile başlayan ve Yasama ile Yargıdan habersiz Yürütmenin(tek kişinin) keyfi uygulamalarının daha sonra nasıl rezalette dönüşeceğini duymaya başladık. Teröristlerle pazarlık ötesine geçen Vali, kaymakam ve bürokrat atamasını bile teröristlerin iradesine bırakan rezaletler yumağı diyalogları okuduk. Asker kışlaya, polis karakola çekildi. Tek kişinin keyfi arzularıyla meydan bölücülere bırakıldı. Binlerce şehit kanıyla yapılan ihanetin bedelini ödeyerek o bölgeleri teröristlerden temizlemek zorunda bırakıldık. Oysa keyfilik olmasaydı bu kadar vatan evladı şehit düşmez, ülkenin maddi ve manevi kaybı olmazdı. Analar şehit vererek, ağlayarak bir kişinin keyfi kararlarının ceremesini çekti. Tarih, sadece gak Barzani, Şivan Perver’i kırmızı halılarda ağırlayan, askeri kışladan indirilen ay yıldızlı bayrağı ve Habur rezaletini görmedi. Öyle olaylar yaşandı ki Türk devleti ve milleti bunu hiçbir zaman unutmayacaktır.

Eğitimsiz ve timsah gözyaşlarından başka bir özelliği olmayan Fethullah Gülen denilen zatın ne olduğunu herkes bildiği halde dindar insandan zarar gelmez diyerek yine keyfiliği seçen RTE, bu uluslararası şebekenin önünü sonuna kadar açtı. “Ne istedilerse verdik.” Diyerek tarihe geçecek keyfiliğe en somu örneği veriyordu. Dindar nesil bu ülkenin kurtuluşu olacaktır, namaz kılmayan, oruç tutmayan bürokrasiye girmemelidir diyebiliyorlardı. Hak, hukuk fizan’a kaçmıştı RTE için.

RTE için hukuk değil zihninde ezberlediği ideolojik körlük derecesindeki kabulleri olmuştu. KPS sorularından ihalelere kadar bu terör örgütüyle omuz omuza vererek yağan yağmurlarda keyfi uygulamalarına devam ettiler. Zira bir düşman bulmuşlardı “VESAYET” Vesayet hedefe ulaşmak, rakiplerini ekarte etmek için sana bir düşmandı.

Birçok keyfiliğin nasıl ihanette dönüştüğünü anlatsak buna zaman ve bu sayfalarda müsait değildir. Sadece güncel olduğu için dün iyilik seven(!) Rezza ZARAP olayını milletimiz 17/ 25 ARALIK tapeleri ile bilmektedir.  Dün iyi insan bugün hain ve mallarına el konulan fetöcü(!) Yandaşlarının, bakanların nasıl bir rüşvet çarkıyla milyarları götürdüğünü kapatmak için bir düşman icat etti. Fetö terör örgütü. Evet, bu gerçekten de terör örgütü de o keyfiliğin,ortadaki yolsuzluğun hesabı sorulmayacak mı?

Bu olayda da yine diğer olaylarda olduğu gibi hukuk tanımayan, keyfi uygulamalarıyla toplumu bastıran bir RTE uygulamasına şahit olduk.

Ülkemizde  keyfilik ve hukuk mücadelesi veriliyor. Ya hukuk mücadelesini kazanıp parlamenter sisteme geçiş yapacağız ya da keyfiliğe yol açıp diktaya merhaba diyeceğiz. O kadar keskin bir viraja gelmiş durumdayız.