Hayat beklemez

Hülya SEZGİN

Bankaya ilk girdiğim yıllardı. Şubenin en küçüğü benim, kanım kaynıyor. Çocuk mu, yoksa erişkin mi olmaya karar verememişim henüz. Devamlı gezmek, eğlenmek istiyorum...

Kalabalık bir şubeyiz. Yaş ortalaması çok genç. Çoğunluk bekar. Sürekli otobüs kiralayıp, geziler düzenliyoruz. Toplu olarak müzikli akşam yemeklerine katılıp, doyasıya eğleniyoruz. Öbür arkadaşlar benden büyük ya da taşıt sorunları yok. Sıkıntı yaşamadan bu tür toplantılara rahatlıkla katılabiliyorlar. Oysa benim var...

İçim eriyor... Çünkü akşam geç gelinebilecek bir yere gidildiğinde beni karşılayacak babam ya  da ağabeyim olmadığından annem huzursuzluk edip gitmemi istemiyor. Haklı da... Ama ben gitmek, arkadaşlarımla beraber olmak, eğlenmek istiyorum...

Bir şefimiz var: Çetin Yüceşen. Şefim değil sanırsınız öz ağabeyim. Eşi Semiha’da sanki ablam. Böyle bir gezi olduğunda anneme geliyorlar:

“Teyze kızın bize emanet. Hiç merak etme, düşünme. Biz onu bırakmayız. Evden alır, eve teslim ederiz” diyorlar.

Annem o zaman gönlü rahat izin veriyor. Beni pikniğe, denize, toplu gittiğimiz her yere götürüyorlar. Çok mutluyuz. Şubede kırk yedi kişiyiz. Öyle ki  sanırsınız çalışma arkadaşı değil de, bir aileyiz. Birbirimizi çok seviyoruz...

Sonra tayin dolayısı ile hepimiz başka başka şubelerde görev yaptık, ama hiç kopmadık. Hâlâ bir araya geldiğimizde, mutlaka o günlere dair anılarımızı anlatarak mutlulukla söyleşiriz...

Aradan yıllar geçti. Artık eskisi gibi görüşemiyoruz.  Duydum ki Çetin ağabeyim kas erimesi hastalığına yakalanmış. Bu hastalığın iki türü oluyormuş. Birisi uzun yıllar hastalıkla birlikte yaşatırken diğerinin kurtuluşu yokmuş. Ve son çabuk geliyormuş!

Onlarla ailece görüşen ortak arkadaşımız Tülay Bombar’dan hastalığını öğreniyorum ve mutlaka bir gün ayarlayıp Çetin ağabeyimi ziyaret etmek istiyorum.

Araya pek çok engel giriyor ve gitme işim uzuyor. Her Tülay’la bir araya geldiğimizde “Ayarlayalım da gidelim” diyoruz. Ama bir türlü gidemiyoruz...

Derken bir gün o acı haberi alıyorum. İçim yanıyor. Suçluluk duyuyorum. O bir türlü ayarlayamadığım buluşmayı ağabeyimin son yolculuğunda yapıyorum...

Anlıyorum ki “Hayat beklemez!”

Eski bir dostunuzu görmek istiyorsanız ertelemeyin görün. Sevdiklerinize sevdiğinizi  söyleyin, elini tutun, gözlerine bakın, sohbet edin, kahkahalarla gülün. Eğer sonra benim gibi pişman olmak istemiyorsanız, yapacaklarınızı yarına bırakmayın.

Çünkü hayat beklemiyor...

Hülya Sezgin/hulyasezgin@hotmail.com