Haset...

Bahri YILDIZBAŞ

İnsanın kendi sınıfındaki ve mesleğindeki kişilerle istişare yapması, tartışması, topluma yararlı şeyler sunması gerekirken; kıskanması ve haset duyması hem o mesleğe, hem topluma ve hem de geleceğe ihanettir.
Hatta yola çıkarken melek gibi görünen ve şeytanlık görevi yapan nefislere esir olmak ve zavallılıktır.

Kendi aralarında oynayan köpekleri gören öğrencileri “Hocam bu hayvanlar aralarında ne güzel oynuyorlar.” diye sorunca “Siz onların arasına bir et parçası atın, onların halini görün.” diyor Mevlana. Bu anlamlı sözü köpekler için söylüyor.

Peki insanlar... Özellikle aynı görevi yapan insanlar yani bizler; bunları arada bir okur ve merhamet duygularımızı geliştirirsek iyi olmaz mı? Hakikatı söylersek, maddiyatı kaybederiz. Hakikatı söylemezsek, onurumuzu kaybederiz. Hasetlik yaparsak zalimin yanında, düzgün adamın karşısında oluruz. Haset; olumsuz bakış doğuran, ileri düzeyde vahim bir hastalıktır. 

Özelikle, Covid-19 belasının sınavını verdiğimiz bu süreçte, çok düşünmemiz gerektiğine inanıyorum. Bir taraftan görevini en güzel şekilde yapan sağlık çalışanlarımız, doktorlarımız. Bir taraftan, krizi fırsata çevirmeye çalışan doktorlarımız ve medikal malzeme tedarikçileri. Hepsi bu ülkenin imkanlarıyla orada olmalarına rağmen, aradaki merhamet farklılığı nedendir acaba. Gıda, temizlik ve ulaşım fırsatçılarından bahsetmek istemiyorum bile. 

Gelelim eğitim ordumuzun, neferlerine. Yani bize. Yani öğretmenlere, yani eğitimcilere. Yani özel ve devlet okullarına. Yani özel ders veren öğretmenler ile eğitimdeki bu kaosu fırsata çevirmeye çalışan öğretmencik ve özel okulcuklara. Üç çocuğunu okutan, çok mütevazi, az konuşan, öğretmen dostu bir esnaf arkadaşımın, dün benimle paylaştığı; 
“Hocam; doktorların bazılarını anlıyoruz. 40 Yaşına kadar okuyor, zor ameliyatlar yapıyor ve para alıyorlar. Çok saygı duyduğum, hep güvendiğim ve gönül işi yapıyorlar dediğim bazı öğretmenler, ne kadar paragöz imiş. Bu zor dönemde, özel ders için böylesine fırsatçı olmalarına şok oldum.” 

“Sevgili dostum; hele ne öğretmencikler, okulcuklar ile böyle giderse, ne virüscükler göreceksin.” dedim. 

“Anladım hocam anladım. Sen böyle dedikten sonra. Yıllarca niye stresli çalıştığını şimdi anladım.” dedi. Velilerin, yetkililerin ve temiz yürekli, görevini gönlü ile yapan öğretmen arkadaşlarımın bile 40 yılda anlamakta zorlandıkları beni, sevgili dostum bir cümle ile anlamış oldu. Çünkü, içini yakmışlar. Hem; özel okullar, hem bazı öğretmenler. Hem de; bu zor süreçte... İçimiz yanmadan anlasak ve görüp, tedbir aksak.

Özelikle “COVİD-19” sınavı verdiğimiz bu dönem ile tüm zamanlarda; kendi meslektaşı, kendi arkadaşı, kendi dostu, kendi komşusu, kendi akrabası ve ihtiyacı olanlarla ilgilensek. Bu zor ve sıkıntılı süreçte, insanlardan menfaat ile yararlanıp şeytana hizmet edeceğimize; İlime, bilime, eğitimin gelişmesine, yeni icatlara, yeni buluşlara, yeni başarılara, yeni dünya insanına ve öğrencilerine hizmet etsek daha güzel olmaz mı?

Selam ve sevgilerimle...