EVET, NEREDE KALMIŞTIK

Ahmet ÖZDEMİR

Evet, nerede kalmıştık?, diyelim.

Genellikle mevsim normallerinin üzerinde geçen sıcaklıkların da etkisiyle, yaz mevsimi gelince; üzerimize düşen ataletlerin-tembelliklerin etkisiyle, memleketimizin baş belâsı terör-bölücü hadiseler ve sebep olduğu can-mal kayıplarımız-şehitlerimiz-malûllerimiz-gazilerimiz ile bunların verdiği acılara gönülden-kalben iştirakimiz sebebiyle sanal yayınlarımızı makale ortamında sürdüremez duruma düşmüş olduk.

Şimdi, geçen zamana ilişkin olarak akılda kalanlarımızı satır başlarıyla ve paragraflar halinde sıralamaya gayret sarf edeceğiz.

Haziran ayında mavinin-yeşilin-temiz havanın hemhal olduğu şirin ilçemiz Tirebolu’da iken, Yeşiltepe Karakolu’nda PKK’nın çok yönlü silahlı-bombalı-füzeli saldırısına karşılık kahramanca karşı koyup kahpeleri-vatan hainlerini püskürten ve mevzisini cibiliyetsizlere teslim etmeyen ve bu uğurda şehadet mertebesine yükselmek suretiyle Baki Aleme göçen  Yaşar DOYMUŞ’un ilçemizdeki Cenaze merasimine iştirak edip-namazını kılıp, Fatihalarla-dualarla kendisini yolcu ettik. Bu vesileyle, tarihin derinliklerinden bugünlere ve bilhassa son yıllardaki-aylardaki-haftalardaki-günlerdeki milli ve manevi şehitlerimize ayni yönde niyazlarda-geride kalanlarına taziyede bulunduk veya öyle yadettik, malûllerimize şifalar-sağlık/sıhhat ve uzun ömürler diledik. Şehidimize, Ben’im de iştirak ettiğim 20, 21 ve 22 Haziran tarihlerinde Mevlid’i Şerif okutuldu (Ayrıca, 40 Mevlidinde de bulunma şansını yakaladım.).

Sivil, asker-güvenlik güçlerimiz ile köy korucularımızdan-kamu görevlilerimizden-sade vatandaşlarımızdan, belirtilen manada ve TÜRK DEVLETİ-TÜRKMİLLETİ-TÜRK VATANI ile TÜRK-İSLÂM ALEMİ MEFKÛRESİ uğruna hayatlarını teslim etmiş, bu uğurda şehid, gazi veya malûl gazi durumuna düşmüş olan mümtaz Vatan evlâtlarının; defin oldukları mahaller-mezarlıklar-şehitlikler-ikâmetgâhlar itibariyle (köyler-beldeler-ilçeler-iller ve Yurt geneli) sicilleri-kütükleri tutulurdur, herhalde; diyelim.

Gönül ister ki, ilgili belediyelerimiz-il özel idarelerimiz; şehidlerimizin mezarlarının yapım-bakım ve üzerlerine dikilecek Türk Bayrakları ile devamlı ilgilensinler, her yılı Şehitler Haftası dolayısıyla değinilen görevleri devamlı ve periyodik olarak yürütsünler.

*  *  * 

Hatırlanacaktır ve halen tazeliğini kaybetmemiştir ki, bir askeri uçağımız-jetimiz uluslar arası hava sahasında silâhsız-bombasız eğitim uçuşu yapar iken, Suriye’nin hedef alarak fırlattığı bir füze patlatılmasıyla düşürülmüş ve istikbal vaat eden iki gencecik subayımız şehid olmuşlardır.

Bunun üzerine, Esed Rejimine karşı derhal savaş tamtamları çalınmak istenmiş; gerek şehidlerimizin ve gerekse Devletimizin teenni-sağduyu-metanet ve akılca yapılan değerlendirmeleriyle, meselenin bu yönüne kapılınmamıştır.

Kısmı-mevzi veya geneli şeklinde ortaya konulan savaşlar; kısmen veya tamamen felâket olmaktan ileri gitmez. İster bizim topraklarımızda ve isterse milli sınırlarımız dışında olsun. Değişen bir şey olmaz, deriz.

Ancak, akılcı ve ağır başlıyız der iken, uysal koyun durumuna da düşmememiz gerektiği tabiidir. Birleşmiş Milletler kararları ve ikili münasebetler bakımından ve en azından tazminat haklarımızın zaman içinde elde edilebileceği kuşkusuzdur.
Bu konuda, Türk Milleti’mizin kâhır ekseriyeti (Hatta, bütün TÜRK DÜNYASI) ve ahali isterdi ki; uçağımız için kullanılan füze batarya rampası anında hâk ile yeksan edilseydi de, Biz; uçağımıza ve milli birlik ve bütünlüğümüze yönelik şer noktasını bertaraf ettik, diyebilseydik. Bu yönde; Suriye’nin Golon Tepesi’nin 1967 savaşlarında bombalanmasını ve işgalini, fi tarihinde ABD’nin Kaddafi’nin Çadırı’nı bombalamasını ve son Libya hadiselerinde; BM ve/veya NATO kararları olmaksızın Fransız uçaklarının Trablus’u bombalamasını … hatırlatmakta isabet olsa gerektir.

*  *  *

Suriye Rejiminin ahalisine karşı insafsızca ve ölçüsüz kaba kuvvet göstermesine-bombalamasına-katliam yapmasına-askeri harekâtta bulunmasına ve yürütmesine karşılık, binlerce can kaybı-mal (binalar-evler-iş yerler—camiler-okullar-yollar-caddeler-sokaklar-su depoları ve dağıtım kanalları ve kısaca alt-üst yapılar)…) kaybına karşılı; Medeni Alem denilen topluluklar, Batı Dünyası, ABD sus pus olup ve herhangi bir aktif görüntü sergilemez iken, Türkiye’mizin sığınmacılara kucak açmasını çarpıtan siyasi ana muhalefeti anlamak kolay olamayacaktır, zannederiz. Muhalif yöndeki yazar-çizer-eski asker… gibi kalemlerin ve düşünür-konuşur olanların söylediklerinin bir çoğunu eskiden lise ve dengi okullardaki milli savunma derslerinde beşinci kolu faaliyetleri diye anlatırlardı. Bu vesileyle, hatırlatmış olalım. Değinilen sığınmacılara karşı Devletimizin-Milletimizin al-i cenaplığı her türlü takdirin üzerinde olmakla beraber, bu işlerin milletler arası hür ve gelişmiş alemin desteğiyle yürütülmesini görmek isterdik, doğrusu.

*  *  *

Bu PKK (pe kaka) denilen; iç hainlerden ve dış düşmanlardan destekli) bölücüler-caniler ayni tandaslı sol örgütleri ve mensuplarını da zaman zaman kullanarak; karakollarımıza (asker-polis)-asker ve emniyet lojmanlarına, hükümet binalarına, savcılarımıza, askerlerimize-polislerimize, okullarımıza-eğitim kurumlarına ölümüne ve tam bir savaş havasında hücumlarda bulunmaktadırlar.

Bunlara karşı ve son zamanlardaki TSK’mizin ve polislerimizin üstün başarıları, şüphesiz; sevindiricidir ve yüreklerimize su serpmektedir. Bunların artarak ve daha çok telef sağlanarak ortay konulması beklentimizdir.

Hain ve bölücülerin yaptıklarına karşılık:
- Bu mübarek günlerde, aylarda bu da yapılır mı,
- Bunlar insan olamaz, … gibi sözler-beyanlar; belki devlet-siyaset adamı olmanın icabı olabilir. Fakat, Türk Milleti’miz için teselli kaynağı asla olamaz.

Şimdi, TBMM; 01 Ekim 2012’ toplanarak normal mesaisine başlayacaktır.

YÜCE TÜRK MİLLTİ ister ki:
- Vatan hainlerine-bölücülere-yakanlara-yıkanlara;
- Vahşice cinayet işleyenlere;
- Yukarıdaki fiilleri işleyen PKK’lılara, KCK’lılara, sol örgüt mensuplarına;

Uygulanmak üzere İDAM CEZASI derhal getirilsin.

Silâhlı bölücü PKK’lılarla hemhal olan, öpüşen-sevişen sözüm onlara vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılsın, hüküm giyen DTP’li vekil sıfatlı dişi canavarın dokunulmazlığı yok edilsin ve mahkeme hükmü derhal infaz edilsin.

*  *  *

Milletlerarası konsensüs sağlanarak veya bu yöndeki haklar kullanılarak; Kandil dağına TÜRK BAYRAĞI’nın devamlı dalgalanmak üzere çekilmesi için İran-Irak topraklarından tepeye doğru, hava indirme birliklerince tepeden tabana doğru temizlik harekâtı yapılsın. Bunun için koridor mu açılır, yol mu yapılır, ilgili devletlerle anlaşılır mı-anlaşılmaz mı? ne yapılırsa yapılsın. Yetsin artık ve bu iş bitsin yeter. Sonunda da, Golon Tepesini işgal edenler ne yaptıysa, Biz de onu yapalım, isteriz.

Meclis dışı bir partinin genel başkan sıfatlısı birisi konuşuyor: Bunların öldürdükleri de bizim vatandaşlarımız, her birinin ailesi bu şekilde çoğalırsa kitleler arası iç savaş çıkar. Bunlar, onlara silah ve mühimmat verenlerle kol kola olup da böyle neden yaparlar. Asıl silâh verenlerle işleri halletmek gerekir.

Ya, hazret; eskiden olduğu gibi doğudan oy olmak ümidiyle bakın neler neler söylüyor. Yazıklar olsun Sana ve senin gibilere.

Senin felsefene göre, Bizim; İngilizlerle, Fransızlarla, İtalyanlarla, Yunanlılarla da siyasi-iktisadi … milletlerarası münasebette bulunmamamız ve ayni pakt da yer almamamız gerekir, değil mi?

Amma, işler Senin pencerenden görüldüğü gibi değil, şüphesiz; deriz.
Kanunlara karşı gelenlere: Hapis cezası verilince, idari-mali … cezalar kesilince, belirtilenlerin de ailesi ağlıyor-sızlıyor, Devlete buğz ediyor ve isyan etmek istiyor diye, yaptırım yönüne gidilmesin mi? Acaba bunlar için de hangi kerametlerde bulunursunuz.

Ne yazık ki böyle

Ahmet ÖZDEMİR
Maliyeci-İktisatçı
aozdemir2007@hotmail.com