Etnik kimlik ve millet bilinci

Halil KONUŞKAN

Yeryüzünde o kadar çok yerel dil ve etnik grup vardır ki bunları saymakla bitiremeyiz. Sadece Hindistan’da onlarca büyük dil öbeği yaşar. Küçük sayıda olanları da dahil etiğimizde 1000 adet dilden bahsetmemiz mümkündür.

Afrika ülkelerinde onbinlerce etnik grup bulunur. Vatandaşı oldukları ülkelerin içinde bile onlarca sayıda etnik gruptan bahsedebiliriz. Bazıları ise birden çok ülkeye dağılmışlardır.

Kongo hem bir nehrin adıdır. Hem de Kongo etnik grubunun adıdır. Kongo Cumhuriyeti ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti olmak üzere iki ülkeye de adını vermiştir. Kongo etnik grubu Kongo Cumhuriyeti’nin genelinde, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde ise başkent Kinshasa’nın güneyinde baskındır.

Angola’da Ovimbu’lar ve Ovambo’lar gibi belirgin etnik gruplar yaşar. Ovimbu’ların yarısı Angola’nın güneyinde yarısı Namibya’nın kuzeyinde yaşarlar.

Cezayir ve Fas’ta Berberiler önemli bir yekün tutarlar.

Mali’nin kuzeyi Tuaregler’in yurdudur. Geçtiğimiz sene Tuaregler kuzeyi ele geçirip fiilen ayrıldılar. Öyle ya halkların özgürlüğü söz konusu olduğu için bütün çağdaş milletler bu oluşuma bir özgürlük hareketi olarak bakmalıydılar. Ancak hiçte öyle olmadı. Bizde ki Kürt ayrılıkçıların bir numaralı hamisi olan Fransa onların tepesine binmesini bildi. Demek oluyor ki, bunlar için özgürlük mücadelesi falan yoktur. Varsa yoksa emperyalist devletlerin çıkarı, gerisi hikaye…

Dünya genelinde etnik gruplar o kadar fazladır ki, biz ancak çok küçük bir kısmının örneğini verebildik. Daha fazlasını saymaya yerimiz dar gelir ve okuyucularımız sıkılırlar. Sadede gelelim. Bu kadar çok etnik grubun hepsi millet değildir. Millet olmak başkaca özellikleri gerektirir. Dünyada enflasyonu olan etnik grupların ancak kabile bilincine sahip olduklarından dolayı millet bilincine ulaşmaları için binlerce fırın ekmek yemeleri gerekecektir.

Şimdi de bazı toplumlardan ve etnik gruplardan örnekler vererek millet olmanın etnik gruptan farkını tespit etmeye çalışalım;

Nijerya’nın kuzeyi Müslüman, güneyi Hıristiyan’dır. Kuzeyde ki etnik gruplar İslam, güneyde ki etnik gruplar ise Hıristiyan kimliğini öne çıkarırlar. Hatta bazı kabileler Müslüman ve Hıristiyan olarak bölünmüşlerdir.

Sudan’ın güneyinde çok sayıda etnik grup bulunur ama bağımsızlık için Hıristiyan olmak ve Arap olmamak Güney Sudanlıların ortak paydası olmuştur.

Bengal’lerin yarısından çoğu Müslüman iken diğerleri Hindu dinindendirler. Bağımsız bir devlet olan Müslüman Bengal’lerin ülkesi Bangladeş’in batısı Hindistan’a bağlıdır ve Batı Bengal olarak adlandırılan Hindu Bengal’lerin yurdudur. Önemli olan husus Hindu Bengal’lerin Müslüman soydaşları ile ortak bir millet bilincine sahip olmamalarıdır.

Bazı bölgelerde bazı toplumlar sadece etnisiteye göre milletleşmemektedir. Verdiğimiz örneklerde din bir milletleşme unsuru olarak öne çıkmakta ama bu öne çıkış toplumları genel bir ümmet kavramına dahil etmek şeklinde gerçekleşmemektedir. Çünkü öyle olsaydı, Müslüman Bengal’liler bir grubun ismi verilmeden İslam ortak paydası ile kurulan Pakistan’dan ayrılmazlardı.

Bu şekilde millet olamamış etnik grupların hepsinin ayrı devlet kurma hakları olursa dünya kan gölüne değil kan okyanusuna döner. Gerçek özgürlük mücadeleleri onlarca yıl sürmeyip, topluca onurlu bir savaş olarak sürdürülürken etnisitenin ayrılıkçılığının uzun ve terör saçarak uygulanması bundandır.

Bu gerçekler ortadayken oluşmuş bir millet bilincinin yerine suni yeni bir oluşum peydahlamanın hiç gereği yoktur.