Erkek Şiddeti

Murat YAZAN

            Şiddet tam da buradan başlıyor…
            Âdem ve Havva vardı, Havva Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştı…

            ŞİDDETİN İNANÇ KAYNAKLARI;

            Kur’an’da Havva diye biri yok! “Âdem’in dişisi” diye geçer.
            Havva adı Tevrat’ta geçiyor.

            Tevrat’ta “Lilith” de var! (Merak edenler Tevrat’ın Yeşaya kısmına bakabilirler)
            Kutsal metinlerin tümü sembolik anlamlar içerir.

            Bunu kavrayamayıp, anlamayıp “kadın erkeğin kaburga kemiğinden yaratılmıştır” sözünü pek bir beğenip peşine düşenler kadını erkeğin bir kemiğine indirger, aşağılanmaya ve şiddet görmesine layık bulurlar.
            “Âdem” erkek değil, “insan” demektir! Birinin diğerinin kaburgasından yaratılması ”aynı kökten” geldiklerinin işaretidir. Kök hücreler, bugün bildiğimiz klonlama vs. konularına girmeyeceğim. Yazımın konusu bu değil.
            Âdem, Âdem’in dişisi ve yılanın elma yemeye teşviki. Tamamı sembolik anlatım. Kimileri elmanın bilgi, kimileri cinsellik olduğunu ileri sürüyor. Bin yıllardır Havva (ya da Âdem’in dişisi) üzerinden kadınlar suçlanmış, hor görülmüş, cennetten kovulmanın nedeni kabul edilmiştir. Erkeklerin bilinç altınının örümcek ağlı köşelerinde şu yanlış algı oldum olası yatar; Havva (Âdem’in dişisi) baştan çıkaran, kandıran, fettan bir figürdür. Erkek de ona inanan saf ve temiz şahsiyettir…
            Biliyorum siz inanmadınız ama buna inananlar var.

            Hemen bir genel çerçeve çizip kutsal metinlerin mesajlarına dair düşüncemi paylaşayım ve konudan ayrılayım. Kur’an üzerinden gidecek olursak;  Kutsal metinlerin vahyi zorlu bir süreçtir. İki farklı frekans alanı buluşur ve peygamber ne kadar seçilmiş insan olursa olsun kendine vahyi getiren frekans onu sarsar. Fizik bedenin kaldıramayacağı bu süreci “seçilmiş” olması itibarıyla bir yere kadar taşır. Vahiyler sonrası Hz. Muhammed’in hastalandığı kaynaklarda yer alır. Eve gelir, titrer, yatar ve üstü örtülür. Kur’an her şeyi açık açık anlatmaya kalksa (ki muhtemelen binlerce cilt olurdu) peygamberin ömrü yetmezdi.
            Bir de 600’lü yıllardan bahsediyoruz. Kime neyi anlatacak? Onun yerine defalarca “aklını kullan” demeyi tercih etti. Bu hiç tesadüfi olmayan bir yaklaşım.
            Bu çerçeveyi çizip kapatıyoruz.
            Hristiyan inancı “cadı” olarak tanımladığı kara kedileri ve kadınları katletmekten geri durmadı. Papalık kurduğu düzmece mahkemelerde kadın ve kedilere dair hükümler verdi. Canlı canlı yakılarak katledildiler. Protestanlık ve Humanizm de buradan doğdu.
            Dinsel “yanlış yorumlamalar” kadına şiddetin kökenlerinden biridir ve güçlü bir etkiye sahiptir.

            ŞİDDETİN TOPLUMSAL KAYNAKLARI;

            Feodal toplumlarda nitelik yerine nicelik öne çıkar. İnsan kalitesi değil, sayısı önemlidir. Aşiretseniz erkek kalabalık önemlidir, kadına yer verilmez. Kadın doğurup çocuk bakacak, yemek yapacak, ev işlerini halledecek cinsiyettir. Bu da Araplardan bize bulaşmış hastalıklı düşüncedir. Erimiş sakız gibi ayakkabılarımıza yapıştı ve yıllardır oradan atamıyoruz. Oysaki Türk kültüründe kadınlar devleti erkekle birlikte yönetir, savaşlarda ok atar, ön saflarda savaşır. Ancak Fars ve Arap etkisi bizi başka yerlere savurur. Bu anlayış bazı erkeklerin de işine gelir. Özellikle Mezopotamya’da Abbasiler ve diğer kavimlerle ilişkilerde özellikle kadına şiddet sıradanlaşır.
            Feodal yapının yerleşmesiyle birlikte kadın iyice araçsallaşır. Çok erkek çocuk doğuranı makbul, kız doğuranlar ve kısır olanlar “gereksiz” hale gelir. Feodal yapı fazlasıyla erkeğe ihtiyaç duyar. Tarlada çalışacak, iş yapacak güçlü erkekler gereklidir. Aşiretler arasında anlaşmazlık yaşandığında fedai/asker olarak kullanılacak erkeklere ihtiyaç vardır. Bu kaynağı yaratmayan kadınlar hemen harcanabilir.


            ŞİDDETİN SİYASİ KAYNAKLARI;

            “Kadınla erkek eşit olur mu?”

            “Kadın mıdır kız mıdır bilmem…”
            “Al ananı da git”

            “Kadınların kahkaha atması yanlıştır”

            “Hamile kadının sokakta dolaşması terbiyesizliktir”

            Kadınlar hakkında karar verme ve söz söyleme hakkını kendisinde gören siyasi figürler kadına şiddetin nedenlerinden biridir..

            ŞİDDETİN HORMONAL, FİZYOLOJİK VE KİMLİK TEMELLİ KAYNAKLARI;

            Joanna Bourke bir savaş tarihçisi.

            Kendisi Amerikalı, Amerikan ordusu üzerinde ciddi olarak çalışmış.

            “Öldürmenin Mahrem Tarihi” adlı kitabında Amerikan ordusundaki eşcinsellerin düşmanlarına eşcinsel olmayanlara göre daha fazla şiddet uyguladığını anlatıyor. Nedeni de bulundukları yerde kabul görmek için kendilerini “erkek” olarak ispatlamaya çalışmaları.

            “Erkek dediğin şiddet uygular, geleni geçeni ortadan kaldırır” diye zihinlerinde bir erkek modeli oluşturmuşlar.
            Gerçek öyle mi?

            Başta hayvanlara ve çocuklara, ardından kadınlara cinsel şiddet uygulayan erkeklere dair bilimsel veriler var. Genellikle küçük cinsel organ ve iktidarsızlık sorunu yaşıyorlar. Yaşıtı kadınları cinsel anlamda tatmin edemeyeceklerini düşünüyor ve cinselliği hastalıklı bir şiddete dönüştürüp hayvan ve çocuklar üzerinde kendilerini ispat etme yolunu seçiyorlar.       Dünyayı kana boğan Hitler’in tek testisli olduğu kayıtlarla sabittir. (her tek testisli erkek dünya savaşı çıkarmıyor elbette)
 

            KADINA ŞİDDET NEDİR?;

            Modern psikoloji şiddeti kapsamlı olarak sınıflandırdı, hukuk da ona katıldı.

  • FİZİKSEL ŞİDDET: Dövme, yaralama, öldürme.
  • CİNSEL ŞİDDET: Tecavüz ve taciz
  • SÖZLÜ/ DUYGUSAL/ PSİKOLOJİK ŞİDDET: Aşağılama, hakaret etme, yok sayma. Evden çıkmasına izin vermeme.
  • EKONOMİK ŞİDDET: Maddi gereksinimlerini karşılamama, evin ihtiyaçları için gerekli olan maddi kaynağı kasıtlı olarak bırakmama.
    Son zamanlarda buna mobbing de eklendi.

      Gördüğünüz gibi erkeğin şiddet uygulaması için tonla kaynak var. Tam da bu noktada erkekle “adam”ı (kültürümüzdeki karşılığıyla) birbirinden ayırmak gerekiyor. Kadına şiddet uygulayanlar erkek olabilir ancak asla “adam” olamazlar.