Enflasyon kader değil bir tercih...

Ruhittin SÖNMEZ

Durmuş Yılmaz Merkez Bankası'nın en başarılı geçmiş dönem başkanlarından. Halen İYİ Parti’nin ekonomi kurmaylarından biridir. 31 Ağustos’ta Ankara’da yapılan İYİ Parti çalıştayı öncesi, 20 dakika kadar Durmuş Yılmaz ile sohbet etmiştim.

Bugün o sohbetten hafızamda kalanları canlandıran bir makale okudum. Bilkent Ünivesitesi'nden Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Burçin Kısacıkoğlu, Sang Seok Lee ile Yale Üniversitesi'nden Prof. Alp Şimşek’in ortaklaşa yazdığı makalenin başlığı "Türkiye'nin enflasyon tercihleri." Durmuş Yılmaz’ın bir sohbet ortamında anlattıklarının açıklamasını bu bilimsel makalede buldum.

*   *   *

Önce Durmuş Yılmaz’a sorduğum soruyu ve O’nun cevabını aktarayım.

- Yapılacak seçimden sonra İYİ Parti veya Millet İttifakı iktidar olduğunda ne kadar zaman içinde enflasyon makul bir rakama çekilebilir?

-  Durmuş Yılmaz: “Bana bu soruyu 3-4 ay önce sorsaydın ‘bir yılda’ diye cevap verirdim. Ama tahribat bu arada çok büyüdü. Enflasyonun yüzde 20’nin altına kalıcı olarak düşürülmesi için iki yıla yakın zamana ihtiyaç olur. Ancak iyi bir ekonomi yönetiminin oluşturulmasını müteakip hızla bir iyileşme sağlanır. Böyle bir yönetim piyasalara güven verir ve kötüye gidiş durduğu gibi hızla iyileşme başlar. Her geçen gün dengeler yerine oturur sıkıntılar azalır” dedi. 

"Türkiye’nin iyi yetişmiş uzmanları var. Yetki alındığında derhal yetkin uzmanlardan oluşan bir ekonomi yönetimi oluşturabiliriz. Piyasanın güvenini kazanacak bu ekip kısa zamanda gidişatı kontrol altına alır" diye ilave etti. 

Durmuş Yılmaz’a “Partinin ekonomi kurmay heyeti oldukça güçlendi. Prof. Dr. Bilge Yılmaz, Prof. Dr. Ümit Özlale, Erhan Usta, Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, Cihan Paçacı, Can Pamir, Ayfer Yılmaz gibi isimler birlikte çalışıyorsunuz. Uyumlu ve verimli bir ekip misiniz?” diye sordum. 

Durmuş Yılmaz böyle bir ekip içinde çalışmaktan mutlu. Özellikle kendisinden daha genç isimlerin kadroda olmasını önemli ve değerli buluyor.

*   *   *

YÜKSEK ENFLASYON İKTİDARIN TERCİHİ 

Türkiye’de enflasyon (TÜFE) resmi TÜİK rakamlarına göre: Yüzde 85,5; İktidara yakın İTO’ya göre: Yüzde 108,7 ve Bağımsız ENAG’a göre: Yüzde 185,3. 

Aradaki farklar ciddi bir devlet için korkunç. Fakat hangisini dikkate alırsanız alın çok yüksek!

Şimdi enflasyonun bir kader olmadığını, Türkiye’yi yönetenlerin yüksek enflasyonu ‘tercih ettiği' için bu vakayı yaşadığımızı anlatan bilimsel makalede anlatılanları özetleyeyim. (http://refet.bilkent.edu.tr/GKLS_TR_Enflasyon_Makale_25Ekim2022_TT.pdf)

“Yaşadığımız yüksek enflasyon, hükümetin izlediği genişletici para ve maliye politikasının -yani hükümetin politik tercihlerinin- neden olduğu bir enflasyondur.”

“Türkiye yüksek enflasyona yol açan politikaları tercih ettiği dönemlerde uluslararası konjonktür ve petrol fiyatlarından bağımsız olarak yüksek enflasyonu yaşadı.” 

Makalede, aynı şekilde, Türkiye'nin enflasyonu düşürmeyi tercih ettiği dönemlerde de yine iç dinamikleri ile başarılı bir şekilde enflasyon oranını düşürdüğü vurgulanmakta.

“Enflasyonu düşürmenin ilk şartının niyet olduğunu görüyoruz. Enflasyon politika yapıcılar tarafından yeterince büyük bir sorun olarak görülmeden, enflasyonu düşürmek yeterince öncelikli olmadan, fiyat istikrarına giden adımları atmak mümkün değildir. Bu niyet ortaya çıktığında Merkez Bankası enflasyonu kontrol edebilir.” 

Merkez Bankası’nın bunu yapabilmesi için Merkez Bankası’nın fiyat istikrarına odaklanmasına müsaade etmeyen baskıların üzerinden kalkması gerekir.

Ekonomistlerin görüşü net. Türkiye’nin bugün yaşadığı yüksek enflasyonun belirleyici sebebi dış etkiler (Rusya- Ukrayna Savaşı, petrol ve doğalgaz fiyatlarının artışı vb) değildir. (Savaşan Rusya ve Ukrayna’da bile enflasyon yüzde 20 mertebesindedir.) Savaş, kuraklık ve deprem gibi olayların etkisi geçicidir. 

Türkiye siyasi tercihlerle para politikalarını belirlemekte, Merkez Bankası, Hazine ve Maliye tek adamın direktifleriyle bilimden uzak tercihlerle yönetilmektedir.

"Eylül 2021’de izlenmeye başlanan irrasyonel faiz politikası, ekonomide enflasyon oranının patlamasına ve İkinci Dünya Savaşı döneminden bu yana karşılaşılmayan bir enflasyon artış hızına neden oldu."

RTE’nin "faiz sebep enflasyon sonuçtur" şeklindeki, yanlışlığı defalarca ispatlanmış teorisinin Türkiye’ye ve hepimize maliyeti çok ağır oldu.

*   *   *

BENZER DURUMLARDA BENZER TEDBİRLER

2001’de Kemal Derviş’in hazırladığı istikrar tedbirleri tecrübesi, iktisat politikalarına güven artınca sermaye girişlerinin arttığını ve liranın reel olarak değer kazandığını gösterdi. 

Bugün de aklın ve bilimin gereği olan finansal istikrar ve makro ihtiyati politikalar uygulandığında benzer sonuçlar alınacaktır.

Öncelikle “bugün ne alırsan kârdır çünkü yarın daha pahalı olacak” düşüncesinin kırılması gerekiyor. Yönetimin enflasyonu düşürmeyi en öncelikli politika olarak gördüğünün kitlelere inandırılması gerekiyor.

Elbette istikrar programı israfı ve faydası az harcamaları durdurur. “Kısa vadeli refah bakımından pahalı ve acılı olması” ihtimali de büyüktür. 

Bu endişe ile, hele bıçak sırtı giden bir yarışın olacağı seçim ortamında, gerekli tedbirler alınamıyor. 

AKP iktidarı enflasyonu düşürme hedefini bir yana bıraktı. Sadece kurları sabit tutmaya çalışıyor. Bunun için faiz silahını kullanmıyor. Zengin olan küçük bir kesime Kur Korumalı Mevduat (KKM) vasıtasıyla fakir kesimlerin parasını aktarıyor. Kurları baskılamak için Merkez Bankası imkanlarını hoyratça savuruyor. 

İktidar, acısı sonradan çıkacak, parasal genişletme (her kesime bolca para dağıtma) politikalarıyla hayat pahalılığının altında ezilen kitlelerin öfkesini azaltmaya çalışıyor.  

Enflasyon kontrol edilemeden yapılacak her türlü maaş artışı, teşvik ve sosyal yardımlar kısa bir zaman sonra yetersiz kalıyor, kalacak.

Ancak bu politikalar ertelenmiş acıların daha büyüğünü seçim sonrası yaşatacak ağır bir tahribata yol açıyor.

Bu yüzden Durmuş Yılmaz, "altı ay öncesine göre hasar büyüdü, tedavi süresi daha uzun olacak" diye ifade ediyor.