Dünya koşuyor biz yürüyoruz...

Ruhittin SÖNMEZ

Türkiye’yi değerlendirirken dünya sıralamasındaki yeri üzerinden değerlendirmek gerekir. Yoksa "20 sene önce şu mu vardı? Bakın şimdi şu imkanlar var" gibi anlamsız avunmalar içine gireriz. 

Bütün dünyada bilim, teknoloji ve ekonomik gelişmelerin sonucu insan hayatında daha önceki dönemlerde olmayan imkân ve kolaylıklar söz konusu. O halde belli kriterler üzerinden dünya ülkelerini sıralayan araştırma sonuçlarına bakmak gerekir.

Bu anlamda üç tane haberle durumumuzu anlamaya çalışalım:

- IMF verilerine göre, ekonomik büyüklük açısından Türkiye, 2021 yılında en büyük 20 ekonomi arasından çıkarak 21. sıraya geriledi.

Türkiye, 2005 ve 2010 yıllarında 17. sırada idi.

2015 yılında bir basamak yükselerek 16. sıraya çıktı. 

2020 yılında 20. sıraya geriledi.

2021’de 21. sırada yer aldı. 

IMF tahminlerine göre, ekonomik büyüklük açısından Türkiye 

2022 ve 2023 yıllarında 23. sıraya düşecek,

2024 ve 2025 de 22. sırada yer alacak.

Türkiye’nin 2015 yılından bu yana hızlı çöküşünün sebeplerini bulup gerekli değişimleri yapmazsak, gidişatımız hiç iyi değil. 

Çünkü dünya koşuyor biz yürüyoruz. Hem de mehter takımı gibi iki ileri bir geri yürüyoruz. Tabi ki aradaki fark açılıyor.

- Küresel Refah Endeksi’nde 2011 yılında 66. sırada olan Türkiye, 2021 yılında 167 ülke içinde 93. sıraya indi! (Euronews) 

Bu endekse göre Hollanda 6, Almanya 9, İngiltere 13, ABD 20, Fransa 22, Malezya 42, Yunanistan 43, Bulgaristan 48 ve Türkiye 93. sırada. Yunanistan’ın sırasına gelebilmek için 50 ülkeyi geçmemiz lazım. Türkiye gibi bir ülke için utanç verici bir durum.

Bu endeks hesaplanırken Emniyet, kişisel özgürlük, yönetim, sosyal sermaye, yatırım ortamı, girişimcilik şartları, pazara erişim ve altyapı, ekonomik kalite, yaşam koşulları, sağlık, eğitim ve doğal çevre gibi 12 temel alanda 300 gösterge analiz ediliyor.

Görünen o ki Türkiye refah yarışında son 10 yılda çok geriledi. Ve her geçen yıl daha da gerilerde kalıyor.

- Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 2011 yılında 54. sırada olan Türkiye bugün 96. sıraya indi. (25 Ocak 2022)

Türkiye’nin ekonomik göstergelerde gerilemesinin temel sebeplerinden birinin “yolsuzluk” olduğu çok açık değil mi?

*   *   *

GÜVENİLİR VERİLER

Ülkenin ekonomik durumunu helikopterden karayollarındaki araç sayısını gözleyerek karar vermek kolay ama yanlış sonuçlar veren bir yöntemdir.

Türkiye, Avrupa’daki ülkeler arasında, kişi başına araç sayısı bakımından sondan ikinci. Yani nüfusuna göre en az araç olan ülkelerden biriyiz. 

Fakat yeterince yol, evlerin altında garajı olmayınca "her yer otomobillerle dolu" diye övünebilirsiniz. 

Hem aracınız az ve hem de altyapınız eksikse yollar araç dolu gözüküyor diye "gelişmiş bir ekonomiyiz" kanaatine varırsanız geri kalmaya devam edersiniz.

Yukarıda verdiğim rakamlar, uluslararası güvenilir kuruluşların, dünya ülkelerini veriler üzerinden objektif değerlendirmesiyle ortaya çıkıyor. 

TÜİK gibi güvenilirliği kalmamış, iktidarın talimatlarına göre veri ürettiğine inanılan bir kurumla rakamlara takla attırabilirsiniz. 

Ama siyasi iktidarın etki alanında olmayan kurumların ürettiği rakamlar S.O.S. veriyor.

Çünkü kötü yönetiliyoruz.

Kötü yönetiliyoruz fakat yönetenleri denetleyemiyoruz, sorgulayamıyor ve hesap soramıyoruz.

AB Komisyonu 2022 Türkiye Raporunda yer alan şu tespit doğrudur: “Meclis, hükûmetin hesap verebilirliğini sağlayacak gerekli araçlardan yoksun olmaya devam etmektedir. Anayasal mimari; yasama, yürütme ve yargı arasında sağlam ve etkili bir kuvvetler ayrılığı temin etmeden yetkileri Cumhurbaşkanlığında merkezileştirmeye devam etmiştir.”

O halde kuvvetler ayrılığını temin eden, denge ve denetim mekanizmaları olan bir sisteme dönmeliyiz.

*   *   *

YURTDIŞINA BEYİN GÖÇÜ VE GENÇLERİN HEDEFİ

Ülkenin durumunu anlamak için, İstatistik rakamlara boğulmadan, yurtdışına çalışmaya giden doktorlar, mühendisler ve diğer iyi yetişmiş meslek sahiplerine bakmak kâfi. 

Almanya 15 bin doktor açığının yarısını Türkiye’den göç eden doktorlarla kapatmış. 

Her sene Türk Tabipler Birliğinden yurt dışına gitmek için sicil belgesine başvuran doktor sayısında rekor kırılıyor. 2021 yılında 1405 doktor başvuruda bulunmuşken 2022’de 2 binin üstünde doktorumuzun daha yurtdışına gideceği tahmin ediliyor. 

Tam bir beyin göçü. Hem de en nitelikli olanların kaybı demek bu. Ekonomik açıdan da korkunç bir israf bu.

Gidenlerden daha çok, gitmek isteyip de gidemeyenler ve ne pahasına olursa olsun kapağı yurtdışına atmak hayali ile yaşayanlar var.

Gelişmişlik, refah ve demokrasi tamamen nitelikli insan oranımızın artmasına bağlı.

Eğitim sistemimiz çok az sayıda nitelikli meslek sahibi yetiştiriyor. Onları da yabancılara kaptırıyoruz.

Gençlerimizin üçte ikisi bir Batı ülkesinde yaşamak hayali içinde. 

Gençlerimizin hayallerini bile çalanlar onların "daha iyi telefon almak ve konser izlemek için" gitmeye çalıştığını sanıyor. Bu da sorunun neden çözümsüz kaldığını gösteriyor.

Bu zihniyet değişmedikçe beyin göçünü de gençlerin yurtdışına kapağı atma heveslerini de önleyemeyiz...