Diyanet ve siyaset

Ruhittin SÖNMEZ

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın düzenlediği çalıştayda kanundaki siyaset yasağı kavramının “yeniden tanımlanması” kararı alınmış. Bu karar Diyanet mensuplarına siyaset yasağının kaldırılması talebi olarak algılandı.

Diyanet / Siyaset ilişkisine girmeden bir durum tespiti yapalım.

Atatürk’ün yaptığı reformlardan en doğru ve en önemli bulduğum ikisi Tevhid-i Tedrisat ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmasıdır.

AKP hükümetleri döneminde “eğitimde birlik” ilkesinin ağır yaralar aldığını söyleyebiliriz.

Şimdi Diyanet’in yönettiği Camileri parti propaganda merkezi olarak kullanmaktalar. Ama eskiden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını isterlerdi.

Mesela E. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan 1993’de Yeni Zemin Dergisi’ndeki ‘Dinin Özgürleşme Talebi’ başlıklı makalesinde devletin dinden elini çekmesini ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını savunmuş.

Akdoğan makalesinde, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılmasını ve dini hizmetlerin sivil topluma devredilmesini, okullardaki din dersinin kaldırılması ve TRT’nin dini yayın yapmayı bırakması yönünde düşüncelerini yazmış.

AKP Milletvekili Mehmet Metiner’in de derginin aynı sayısında ‘Devlet dinden elini çekmeli’ başlıklı makalesi bulunmakta imiş.

Bu bilgileri eski arkadaşları İslamcı Kürtçü HDP’li Altan Tan açıkladı.

AKP’nin 15 Temmuz 2016’ya kadar “FETÖ okullarına” verdiği desteğin arkasında bu zihniyetin olduğu açık.

Şimdi bu kesim Diyaneti tam kontrolüne aldığı için “devletin dinden elini çekmesi” fikrinden vaz geçti.

Ama ben bambaşka gerekçelerle DİYANET OLMALI diyorum. Ancak kesin bir ıslah ihtiyacını vurgulayarak…

Diyanet itibarsızlaşırsa, siyasallaşırsa veya ortadan kalkarsa Almanya’daki gurbetçilerimiz ve Türkiye’de bazı örneklerini gördüğümüz gibi Müslüman halkımızın aynı Camiye gitmeyen cemaat, tarikat ve dini gruplara bölüneceğine inanıyorum. Ayrıca IŞİD gibi aşırı yorum ve yapılanmaların Türkiye’de de gelişmesine zemin hazırlanmış olur.

Din eğitimi veren okullar ve camilerde İslami değerler öğretilmeli. İmam Hatipler ve Camiler parti seçim bürosu gibi olmamalı.

Ama ne yazık ki, Taha Akyol’un tespit ettiği gibi, “Siyaset ve güç hırsıyla dinin ahlaki ve manevi içeriğini boşaltan bir siyasi akımın etkisindeyiz.”

*******************************

DİYANET NE KADAR ETKİLİ?

Diyanet İşleri Başkanlığı kadrosu ve bütçesiyle devasa bir kurum. Temmuz 2017’de yazdığım yazımda rakamsal bilgileri paylaşmıştım.

Türkiye dünyadaki Cami sayısının en yüksek olduğu ülke, 90 bin camimiz var.

1 milyon 150 bin kursiyeri olan 16 bin Kur’an Kursumuz,

1,5 milyon öğrencisi olan 3500 adet İmam Hatip okulumuz,

100 İlahiyat Fakültemiz var.

Birlik Vakfı, Ensar Vakfı, Hizmet Vakfı, Hayrat Vakfı gibi bir sürü vakıf üzerinden, normal okullarda da dini eğitim veriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının İmam-Hatip unvanında 71 bin 362 personeli, müezzin olarak 11 bin 908, Kur'an kursu öğreticisi olarak 19 bin 721olmak üzere, toplamda 141.233 personeli bulunuyor.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na, 2017 bütçesinde 6 milyar 867 milyon lira ödenek ayrıldı. Camilerde toplanan yardım paraları bu rakamların dışında.

Diyanet’in 2017-2021 Stratejik Planı’na göre, bu beş yıllık dönemde 40 milyar TL harcama yapacak.  Bu harcamaların yüzde 95’i personel maaşları için.

Bütün bunlara TV’lerde verilen dini eğitimleri de ilave etmeliyiz. Onlarca TV kanalında yapılan dini yayınlar tarihimizde hiç bu boyutta olmamıştı.

Peki, bunlar ne kadar faydalı oluyor?

*****************************

SUÇ ARTIŞ ORANLARI KORKUNÇ

2002-2015 arasında TÜİK ve Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre, (2018 rakamlarının daha da yüksek çıkacağından kimse şüphe etmesin.)

13 yılda fuhuş yüzde 790, çocukların cinsel istismarı yüzde 434, adam öldürme yüzde 261, boşanma oranları yüzde 38, kadına yönelik şiddet yüzde 1400 arttı.

Son yıllarda uyuşturucu madde kullanımı ile ilişkili tedavi merkezlerine ayaktan başvuruda % 678, yatan hasta sayısında % 381, madde bağlantılı toplam ölüm sayılarında % 500 oranında artış gerçekleşti. (2017’de ölüm sayısı 2000’e yaklaştı.)

‘Uyuşturucu’’ madde bağlantılı suçlardan ceza infaz kurumlarında bulunanların sayısındaki artış oranı  % 401 oldu. (Sağlık Bakanlığı 2016 yılı rakamları) AKP döneminde, uyuşturucu maddeyi ilk kullanım 10 yaşına kadar indi.

Çocuk hükümlü sayısı, son 5 yılda 5 kat arttı

Karşılıksız çek yaklaşık 8 kat arttı, bu yüzden 8 yılda 929 bin kişi ceza aldı ve hapse düştü. 

*********************************

ASIL GÖREVİNİ YAPAMAYANA SİYASET HAKKI

Bu kadar cami, okul, kurs ve TV’de, İslam doğru bir şekilde anlatılsaydı, Müslümanlara bir fayda vermesi gerekirdi.

Demek ki, doğru bir din anlatmayı beceremiyoruz. Bunun da en önemli sorumlusu (DİB) Diyanet İşleri Başkanlığıdır. DİB hem kurum olarak sorumludur, hem de din görevlisi olarak çalışan, çoğu kifayetsiz ve liyakatsiz olan personeli sorumludur.

Bu başarısızlığın temel sebebi, Anayasanın 136'ncı maddesine göre, “bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak görevlerini yapmak zorunda olduğu” halde, bunların yönettiği Camiler ile din eğitimi veren okulların politize olmasıdır.

Kendi kutsal görevlerinde başarısız olanlar, şimdi aktif siyaset yapma hakkı istiyor.

Şimdi mademki hocalarımız bu kadar günlük siyasete batmıştır, “fiili durumu hukukileştiriverelim” diyenler olacaktır.

Bu anlayış tam bir felaket olur. Çünkü camilerimiz imamların partilerine göre cemaatin ayrıştığı mekânlar olur.

Atatürk’ün tercihi doğruydu.

Subaylar, hocalar (imamlar, müezzinler ve öğretmenler), hâkim ve savcılar kesinlikle siyasi yasak kapsamında kalmalıdır.