Diyanet İşleri Başkanlığı'na soruyorum!

Niyazi BEKTAŞ

Diyanet İşleri Başkanlığı'na soruyorum: Atatürk size ne yaptı?

Bu hafta hepinizin bildiği gibi Egemenlik Haftası...

Cuma namazı için her Müslüman gibi ben de camiye gittim. Gitmeden önce kendi kendime dedim ki “bakalım hoca efendiler 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle hutbede ne diyecekler?” Seçim kararı alındığı için her halde ATATÜRK’ü ve Egemenlik Bayramı'nı sözde de olsa birkaç cümle ile anlatırlar, diye düşündüm. Yanılmışım… İmam efendi her zaman olduğu gibi Arapça dualardan sonra Türkçe konuşmaya başladı. Peygamber efendimizin çocuklara bakışını, davranışlarına ,yaklaşımını ,çocuk sevgisini ve Müslümanların çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiğini hutbede söyledi. Hepsi güzel sözler. Söylenmesi ve Müslüman Türk Milleti tarafından bilinmesi gereken davranışlar ve eylemler. Hiç bir sözüm yok. Olamaz da… Hiç kimsenin de olmamalıdır...

Hutbe bitti… Tek kelime dahi ATATÜRK ve EGEMENLİK BAYRAMI ile yok. Ne yalan söyleyeyim. Camiyi o anda terk etmeyi düşündüm.. Yanımda beni tanıyan insanlar var. Sonra yine sessiz düşünerek aynen şöyle dedim: "Niçin camiyi terk edeyim ki? Cami de okul da, kışla da bizim. Bu soyu sopu belli olmayanlara mı bırakalım?" Camiyi terk etmekten vazgeçtim. Allah kabul eylesin. Görevimi yaptım… Yalnız sinirlenmedim de değil… Cami önünde yüksek sesle aynen şunları söyledim. Herkes duysun diye de sert ifadeler kullandım..

"Affedersiniz ama bay Diyanet yetkilileri bu hafta Egemenlik Haftası, üstelik dünyada tek olan çocuk bayramı... 

Atatürk size ne yaptı ki adından dahi bahsetmediniz?

Nerenizi elledi?

Atatürk ile sorununuz nedir?"

Burada yazamayacağım sözleri de özellikle cami önünde yüksek sesle dillendirdim… Herkes yüzüme baktı. Kimseden tık yok. Haklı mıyım, haksız mıyım öğrenemedim. Bu sözleri söylerken çevreye de göz attım. Emniyet yakın olduğu için bir çok emniyet görevlisi ve devlet memurlarının da orada olduğunu gördüm. Tepkiler ne olur, diye biraz bekledim.. İspiyon ederle mi? Amirlerine yaranmak için; onu bilemem… Ne yaparlarsa yapsınlar, umurumda değil..

Bu zihniyetin ne olduğunu biliyoruz. İslamiyet’i rezil ettiler. İnsanların Milli ve Manevi değerlerini yozlaştırdılar.. İnsanları dinden, imandan, insanlıktan soğuttular.. Her gün daha da kötüye gidiyoruz… Hiç duymadığımız sözler duymaya başladık İslamiyet ile ilgili...

Biraz önce anlattığım tepkiden sonra yanında bulunan bir avukat arkadaşım ki yıllardan beri tanırım. Dini duygularının ne kadar samimi olduğunu bilirim.. Sözlerimden sonra yolda yürürken aynen şunları söyledi: "Geçen hafta Cuma'ya gitmedim... Bu hafta da gelmeyi düşünmüyordum. Ancak Allah'tan korktum..." 

Gitmemenin yanında son günlerde de “Artık camiye vakit namazlarını eda etmek için gitmiyorum" sözlerini sıkça duymaya başladım.. Bu şu demek değildir... Bunlardan önce herkes namaz kılıyordu. Vakit namazlarında camiye gidiyordu. Herkes Cuma namazını kılıyordu. Orucunu tutuyordu. Kısaca İslami görevlerini yapıyordu, anlamı çıkarılmamalıdır…Ancak yukarıda ifade ettiğim ve tekrarlamak istemediğim sözlerin hiç birisini duymuyorduk. Camiye gitmeyenler, camiye gidenlere saygı duyuyordu..

Milli değerlerimize düşmanca bakanların sayısı ya çok azdı ya da gizlice düşmanlık yapılıyordu... Şimdi hepsi aleni yapılıyor.. Hem dini değerlerimize Müslüman sanılanlar en büyük kötülüğü yapıyor hem de milli değerlerimize Milli zannettiklerimiz ihanet ediyorlar...

Türk Milliyetçiliğini “ayaklar altına aldım” diyenlerle "Milliyetçiyim" diyenler yan yana. "Ne Mutlu Türk'üm" demekten kaçanlarla “Türk olmaktan gurur duyuyorum"  diyenler aynı fotoğrafın içinde..

Bu Millet mutlaka bir bedel ödeyecek ki sahip oldukları değerlerin kıymetini bilsin. Allah’ın partisi olur mu? Evet olur. Vatandaşa soruyorlar: "Sen hangi partiye oy vereceksin?" Cevap: Allah'ın partisine!  Allah’ın partisi hangisidir? Cevap: …… dır.. Zihniyet bu... Bu zihniyetten kurtulmanın tek yolu demokrasidir, hukuktur, adalettir. Özellikle aydın adı verilen her alanda görev yapan tüm vatan sever insanımızın bu gerçekler karşısında çok uyanık olması gerekiyor..

Hızla uçuruma doğru sürükleniyor.. Bazı siyasilerin sözlerinin hepsi yalan üzerine inşa edilmiştir. Tek ayak üstü bazı siyasi partilerin genel Başkanları onlarca yalan söylüyorlar…

Ülkemizin beka sorunu varmış! Tam bir kuyruklu yalan... Bu sözü söyleyen ve siyasi manevralarına bahane üretenlerin vatan severlikle, Milliyetçilikle, Ülkücülükle, Bilge liderlikle uzaktan yakından alakaları yoktur..

Bu tür kişilerin gizli görevleri vardır.. Tebliğ edilen görevi tamamlamak için her türlü kişiliğe, kılığa bürünebilirler. Onlar bazen vatansever, bazen milliyetçi; bazen Atatürkçü; bazen de Müslüman hatta zaman zaman da sosyal demokrat oldukları gibi, en aşırı akımların yanında dahi yer alırlar... Öyle kişiliklere sahiptirler ki "şeytanı bile kandırırlar"... 

Tanımladığım kişilerin kimler olduğunu merak ediyorsanız Ankara'ya doğru bir yolculuk yapın yeter..

Tek kurtuluş yolumuz Atatürk’ün temelini attığı Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şekli olan demokrasidir. Tek adam ve ya diktatörlük çağı çoktan yok olmuştur..

Kula kulluk değil Allah’a samimi kul olmanın yolu da Demokrasiden geçer. Hepimiz düşmanlığa değil, dostluğa sarılmalıyız..

Atatürk ,bu toprakların yetiştirdiği büyük devlet adamıdır…O’nun önderliğinde, düşünce felsefesinin özünden hareket ederek çağdaş uygarlık seviyesine ancak ulaşabiliriz..

Son söz olarak diyorum ki:

“Ey Diyanet İşleri yetkilileri; bugün özgürce Atatürk'ü tanımıyorsanız, evinizde eşinizle birlikte mutlu bir zaman dilimi yaşıyorsanız, insan olduğunuzu düşünüyorsanız, kendinizi adam yerine koyuyorsanız, namusunuz teminat altındaysa bunları borçlu olduğunuz tek kişi var; Gazi Mustafa Kemal Atatürk... Bir kez daha hatırlatıyorum..." 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. Bu bayramı çocuklarımıza hediye eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhu şad, mekanı cennet olsun...