Deprem

Nazım PEKER

Sevgili okurlarım, değerli takipçilerim! Bizim kültürümüzde Türkülerin ayrı bir yeri vardır. Kaderimizi, kederimizi, neşemizi, coşkumuzu, alınyazımızı anlatırlar.

O türkülerden bir bölümüne de ağıtlar denir.

Bugün bize yine ağıtlar düştü. Maraş’a, Hatay’a, Diyarbakır’a, Kilis’e, Adana’ya, Gaziantep’e ve diğer illere; Ağıtlarımız var.                                                                                                              

Türkiye, deprem kuşağında olan bir coğrafyada!. Onun için deprem Türkiye’nin yazgısıdır.

Depremi önleyemeyeceğimize göre, depremle yaşamanın, onu az zararla savuşturmanın yollarını arayacağız, bulacağız ve uygulayacağız.

Bunun yolu da bilimden ve ilimden geçer.

Öyle, “deprem geliyordu, ben onu elimin tersiyle uzaklaştırdım “diyen sahtekârların sözleriyle değil, bu alanda eğitim almış yerbilimcilerin ve deprem uzmanlarının görüş ve önerileriyle az hasarla, en az can kaybıyla geçiştirmek zorundayız.

Marmara depremi sonrası hazırlanan deprem raporları nerede? Elazığ depremi sonrası, bilim insanlarımızın, “burada bir enerji birikimi söz konusu, bu fay, 7’nin üzerinde kırılır” ikaz ve önerilerini neden görmezden duymazdan geldik?

Şimdi tv’lere çıkıp, "Devlet bütün olanaklarıyla depremzedelerin yanındadır" açıklaması, maalesef gidenleri geri getirmiyor, yıkımları telafi etmiyor, ağıtları susturmuyor!

Uçulmayan havaalanları yapana kadar o paralarla depreme yatırım yapsa idik, bir milyon ev projesi yerine buraya aktarılacak paralarla mevcut binaları güçlendirse idik daha mı kötü iş yapmış olurduk?

İşin en akıl almaz yanı da "İHTİYAÇ AKÇESİ" denen bu tür felaketler için ayrılan paranın da, Elazığ depremi için toplanan yardım paralarının da amacı dışında kullanıldığı iddialarıdır.

Çünkü sorulan sorulara "Ticari sır", "devlet sırrı" denilerek doyurucu bir yanıt verilemiyor.

İzahı olmayan şeylerin ya mizahı olur ya da dedikodusu!..

Elbette devletimiz büyüktür. Elbette insanımız yardımseverdir. Elbette ordumuz güçlüdür.

Eskiden bu tür felaketlerde ordu, hemen yardıma koşardı.

Deprem bölgesinin kimi yerlerinde vatandaş, "Bize ulaşılamadı, içecek suyumuz bile yok, battaniye ihtiyacımız var, soğukta donuyoruz"  feryadında iken; neden ordumuza müdahale izni verilmiyor?

Onca deprem yaşamamıza karşın hâlâ bu alanda; koordinasyon ve müdahale tecrübemizin oluşmadığı görülmekte.

"İnşallah DASK (Zorunlu Deprem Sigortası) paraları da amacı dışında kullanılmamıştır" diye kimi vatandaş da bir endişe var.

Umarım bu, alacağımız son ders olur da; bilim insanlarımızca üstüne basa basa olacağını söylediği: MARMARA DEPREMİNDE binlerce insanımızı yitirmeyiz; Yapılan hatalardan dönülerek İstanbul ve çevre şehirlerde, gereken bina güçlendirmesini hakkıyla yaparız.

Üzüntümüz sonsuz, acımız derin. Ama devletimizin baba sıcaklığı ve desteği, halkımızın yardımseverliği ile bu acıyı da, tez zamanda dindirip yıkımları onaracağımıza bütün kalbimle inanıyorum.

Yeter ki birliğimiz bozulmasın. Dayanışmamız siyasete kurban edilmesin.

Şunu da gördük ki, bize her şeyi bilen adamlar değil, kadir kıymet bilen, bilime inanan, eleştiri ve fikirlere saygılı adamlar gerekliymiş.

Depremde canları pahasına çalışan kurtarma ekiplerimize, doktorlarımıza, yardım da yarışan asil halkımıza, devletimize şükranlarımı sunar, ölenlere rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

İnşallah ulusumuz bir daha böyle bir acı yaşamaz!..

Esen kalınız.  

Not: Moralim çok bozuk, acım sonsuz, kalbim yanıyor. Feryatları duydukça kimyam bozuluyor.