Dayanıklı çocuklar yetiştirmek

Murat YAZAN

Ruh sağlığı profesyonellerinin (psikologlar, psikiyatrlar, pdr uzmanları ve aile danışmanları) son bir yıl kaygı bozukluğu vakalarında ciddi bir artış var. Kendi aramızda yaptığımız sohbetlerde özellikle 15-25 yaş grubunda agorafobiye (açık alan korkusu) varan kaygı bozukluklarında büyük artış olduğunu gözlemliyoruz. Elbet nedenlerin başında yaşadığımız salgın geliyor ama bu tablo çocuk yetiştirme konusundaki hatalarımızı gözler önüne seriyor.

Çocuklar ergenlikle birlikte gençliğe adım atarlar. Hormonal ve fizyolojik değişiklikler beraberinde mental değişiklikleri de getirir. Birey çocuk olmaktan, dolayısıyla anne ve babasına bağımlı olmaktan kurtulmaya başladığını hisseder, farklılaşmanın ilk adımlarını atar. Ergenlerle aileleri arasında baş gösteren çatışmaların arka planında da bu yatar. Söz dinlememe, itiraz, isyan ve inat davranışları ergenlikle birlikte zirve yapar. Genç bu süreçte kendisini ve sınırlarını keşfetmeye başlar.

Ebeveynlerin dayanıklı çocuk yetiştirme konusunda atacakları ilk adım aile yapısını sağlıklı şekilde düzenlemektir. Üç aile tipinden söz edebilir.

Fazla gevşek aile; evde neredeyse hiçbir kural yoktur. Herkes bildiğini okur, kimse diğerini uyarmaz, uyarırsa da saygısız karşılıklar alır. Aile içinde iletişim değil, kakofoni vardır.Toplumsal alanlarda karşılaştığımız anne babayı dinlemeyen, herkesi rahatsız eden hareketler sergileyen, bağıran çağıran çocuklara anne veya babanın sadece “lütfen” diyerek yakarmasını umursamaz, kendisine çeki düzen vermez.

Fazla disiplinli aile; Kurallar çok nettir, katıdır, sınırlar çok koyu çizilmiştir. Evde neredeyse çıt çıkmaz. Mutlak ebeveyn hakimiyeti vardır ve sorgulanamaz. Toplumsal ortamlarda karşılaştığımız anne baba yanında sinik, konuşmayan, yapacağı her şey için izin ve onay bekleyen çocuklar genelde bu tür ailelerden yetişir.

Demokratik aile; Kurallar vardır fakat zamana ve duruma göre esnetilebilir. Örneğin on yaşındaki bir çocuğun sokakta oynadıktan sonra eve hava kararmadan girmesi beklenirken, çocuk on beş yaşına geldiğinde bu süre bir iki saat daha uzayabilir. Evde kararlar ailenin tüm fertleriyle konuşularak alınır ve son sözü ebeveynler söyler. Aile içi iletişim sağlıklıdır. Demokratik aile yapısı tercih edilmelidir.

Çocuk yetiştirmede yapılan en büyük hatalardan biri fazla koruyucu tavırdır. Ebeveynler neredeyse cam fanus içinde büyüttükleri çocuklarının üzülmesini, kaybetmesini, başarısız olmasını istemezler ve hayatı onlar için dikensiz gül bahçesi haline getirmeye çalışırlar. Bu da beraberinde problem çözme becerisi geliştiremeyen bireyler ortaya çıkarır. Oysa kaybetmek de kazanmak kadar değerli ve öğreticidir. Kaybın üzüntüsü, onu kazanıma çevirmek için temel motivasyon kaynağıdır. Nasıl ki kaslarımız eforla ve hareketle yorgunluk pahasına gelişiyorsa, duygularımızı geliştirmek için de problemlerle karşılaşmaya ve onları çözmeye ihtiyaç duyarız. Çocuklarımızı küçük prens ve prensesler gibi yetiştirmeye çabalamak onlara yapacağımız en büyük kötülüktür. Bu yaklaşım küçücük sorunlarla bile başa çıkamayan, (metafor olarak) düştüğü yerden yardım almadan kalkamayan, duygusal açıdan zayıf ve başta depresyon olmak üzere psikolojik sorunlara açık hale gelen bireylerin yetişmesine neden olur. Bir çocuk okul arkadaşıyla küçük sorun yaşadığında devreye anne babası girip sorun yaşanan çocukla ya da onun ebeveynleriyle muhatap oluyorsa o çocuk hem arkadaşıyla olan sorununu çözemez hem ileride karşılaşması olası arkadaşlar arası sorunlarda ne yapacağını bilemez hale gelir.

Dayanıklılığın düşük olmasının nedenlerinden biri de, aşırı korumacı ailelerin kaygı pompalayan cümleleridir. Yaz ortasında “ayağına neden terlik giymiyorsun?”, hiçbir mahsuru yokken; “neden koltuğun kolunda oturuyorsun” gibi anlamsız müdahaleler içeren cümleler çocuğu yaptığı her hareketi sorgulamasına götürür. Yaptığı uygun mudur, değil midir sorularını defalarca kendine soran çocuk kaygı bozukluğuna yatkın hale gelebilir.

Salgında uzun zaman eve kapandık, hastalanma kaygısı, kayıpların üzüntü ve yasını yaşadık. Hayat bir anda cehenneme döndü. Dayanıklılığı yeterli olmayan çocuk ve gençlerde kaygı bozukluğu (aksiyete) ve panik atak tablolarında doğal olarak büyük artışlar meydana geldi. Yarın başka bir salgın olmayacağının garantisi yok. Durup dururken Rusya Ukrayna’ya saldırdı, savaş aylardır sürüyor. Aynı şeyin başımıza gelmeyeceğinin de garantisi yok. O nedenle dayanıklı çocuklar yetiştirmek, dayanıklı toplum yaratmaya yardımcı olacaktır.

İpek böceği kozasını kendisi yırtıp çıkabilirse sağlıklı bir yaşamı olur. Koza dışarıdan delinip böcek o halde çıkarsa uzun yaşamaz.