Daha Önceleri Nerelerdeydiniz?

Zeynel KOZANOĞLU

“Daha Önceleri Nerelerdeydiniz?”

Balyoz davası başladığından itibaren sanıklar tarafı büyük uğraş verdiler. “Eski Genelkurmay Başkanı tanık olarak dinlensin” dediler. Mahkeme buna yanaşmadı. O kadar ki, bütün milletin gözü önünde bir hukuk cinayeti işlendi. Şerefi olanlar “Bu kadar da olmaz” dediler. Ancak, sanıkların ille de cealandırılmasını isteyen kesim buna gerek görmedi.

Benim ordumun yüzlerce subayı hüküm giydi.

Bütün bunlar olup biterken tanıklığı istenen eski komutan uzakta değildi. Ve aylarca, hatta yıllarca ses çıkarmadan ortalıkta dolaştı. Gün geldi, olayı biliyorsunuz, komutan mahkemeye geldi ve sadece on beş dakika süren ifadesini verdi. Davayı kökünden yok edecek şeyler söyledi. Balyoz Davası sanıklaının aklanması yolunda sağlam bir adım atılmış oldu.

Sağol paşam, nur ol... büyüksün. Ancak, kafaları kurcalayan bir acı gerçek yanıt bekler gibi bir hal doğdu. Adamı gibi bir adam parkta rastladığı bir kadına bile “Daha önceleri nerelerdeydiniz” diye soruyor. Şimdi izin verin bu soruyu ben size sorayım.

Gerçekten paşam, siz Daha önceleri nerelerdeydiniz?

“Mahkeme çağırmadı  ki, geleyim. Bak şimdi çağırdılar geldim” demişsiniz.

Keşke bunu söylemeseydiniz efendim. Bu sözünüzden iki ihtimalli bir anlam çıkıyor: Ya siz Türk milletini aptal yerine koyuyorsunuz. Ya da siz elbette aptal olamazsınız. Aptalları oynuyorsunuz. Böyle bir şey nasıl olabilir, efendim. Yüzlerce kişi yok yere hapislerde çürürken ve sizin iki lafınız üzerine aklanaileceekler iken siz nasıl susarsınız?

İnanın sizin adınızı taşıyan torunum olsaydı,hemen yarın onun adını değiştirirdim.

Bakın ben fukara köy öğretmenliğinden gelmiş bir Anaolu köylüsüyüm. Günümüzden kırk yıl önce haksız yere cezaevine konulmuş on altı on yedi yaşlarında iki tekstil işçisini kurtarabilmek için dişimi tırnağıma taktım, çapımın çok üstünde uğraş verdim.

Mahkemede beni tanık olarak dinletmekte ağır davranan avukatlara karşı tavır koydum. Mahkemenin yargıcı beni salondan dışarı attırdı. Yılmadım, iki ay sonraki duruşmaya yeniden gitim ve tanıklığımı kabul ettirdim. Ben iki dakika konuşunca da o çocuklar salıverildiler.

Bu olayı ben kahramanlığımı öne sürmek için anlatmadım. Asla... Hangi insan böyle bir durumda bulunursa benim yaptığımı yapar. Konu uzun. Şu kadarını söyleyeyim. O çocukların suçsuzluğunu yalnız ben biliyordum.

Böyle olunca da ben demek isterim ki, insanlık bunu gerektirir. Adamlık bunu gerektirir. Aksi halde o çocuklar cezaevinde tıkılı iken adam gibi adam bir kimse nasıl uyuyabilir.

Kurtuldukları dakika içinde selamlaştık. Onun dışında ne o çoukları gördüm, ne de ailelerini tanıdım. Balyoz davası dolayısıyla başı derde girenlerin hepsi sizin çocuklarınızdı. Onlar içeride inim inim inlerken sizin vicdanınız nasıl rahatsız olmadı paşam?

“Benim vicdanım rahat” demişsiniz.  Etmeyin, eylemeyin Paşam... Bu olayda bütün insanların vicdanı sızım sızım sızladı. Bütün insanların... Bütün insanların... Ne demek istediğimi bilmem anlatabiliyor muyum?