Cumhur İttifakı'nın algı tuzağına düşmeyeceğiz

Mehmet SORAL

Cumhur İttifakı'nın algı tuzağına düşmeyeceğiz

Devletin her türlü gücüne; hakimine savcısına sahip olacaksın hatta onları yönlendireceksin; inlerine çekilmiş her hainden puşttan bilgi sahibi olacaksın ama bu devasa yetki ve güçle terör ile iç içe olduğunu her vesile ile dile getirdiğin, millet olarak da vakıf olduğumuz bir partiyi kapatamayacaksın öyle mi? Sizin bu gıpta edilecek "Tahammülünüzü" demokrasi aşkınıza bağlayacağız öyle mi? Geçiniz onu.

Bazı şoförler arabada sopa bulundururlar. Asıl amaçları ihtiyaç duyduklarında kavgada kullanmak içindir ama sorunca da "Arabada bulursun istedim" derler. HDP'nin de; üzerine boca edilen tüm haklı suçlamalara rağmen kurumsal olarak kapatılması da dahil cezalandırılması yoluna gidilmiyor. Çünkü HDP, başkalarına dayak atmak için arabada bulundurulan beysbol sobası gibi cumhur ittifakının elinde diğer partilere dayak atmak için kullanılan bir enstrüman durumunda.

Şu ikiyüzlülüğe bakın; HDP orada, mensubu olup suç işleyenleri sokakta, devletten maaş alan, Avrupa seyahatlerinde ve çalıştaylarında ülkemizi temsil eden, her türlü vekil ayrıcalığından yararlanan vekilleri mecliste ama cumhur ittifakının tarafları cezayı hak edenlere değil, HDP üzerinden tiyatroda bir araya gelmiş parti genel başkanlarının eşleri üzerinden partilerine kesiyorlar.

Bu eşlerin bir araya gelmesinde siyasi bir mesaj verme düşüncesi olmadığını iddia etmek ne kadar ahmakça bir düşünce ise; sizin de HDP'yi kapatmak için yeterli yetki ve gücünüzün olmadığına inanmamızı bekleyerek, seçmen iradesini HDP sopası ile kendinize yönlendirme tezgahına gelerek diğer partileri oylarımızla cezalandıracağımızı beklemeniz de o kadar ahmakça bir düşüncedir.

Cumhur irtifakı HDP sopası ile millet ittifakını dizayn etmek istiyor. Çünkü HDP kapatılsa HDP'nin bütün oyları doğrudan CHP'ye kayacaktır. Bu da ne demek; Cumhur İttifakı'nın gireceği ilk seçimde istediği sonucu kesinlikle alamayacağı anlamına gelir. CHP'nin hiç bir şekilde HDP'yi refüze edecek söylemlerde bulunması mümkün değil. Nasıl olsa oylar sayılırken niteliği; yani kimden geldiği değil niceliği dikkate alınıyor. Dolayısıyla CHP'nin HDP seçmenini küstürecek bir görüntü vermesi mümkün değil, sürekli kaçınacaktır.

17-25 Aralık sonrası Bank Asya'ya belki de "iyi faiz veriyor" diye para yatıran devlet memuru kodese atılırken, PKK'nın arka bahçesi olarak devlete ve millete bu kadar zarar veren HDP'ye dokunamayacaksınız öyle mi? Millet bunu yutmuyor tabi ki. İşte millet bu aptal yerine konma saygısızlığına tepkisini 813 bin oy farkını çakarak gösterdi.

Biz İYİ Parti mensupları olarak CHP için "Niçin onu yapıyor, bunu yapıyor veya yapmıyor?" sorgulamasını yapmamız durumunda; işte tam da bu noktada Cumhur İttifakı'nın algı tuzağına düşmüş oluruz.

Şunu hiç unutmayalım ki; AKP'nin siyasi gücünün ve varlığının devamı Türk milleti ve devletinin istikbali açısından HDP'nin siyasi varlığından daha risklidir. HDP'nin hiç bir zaman Türk milleti ve devletini yönetme gücüne erişme ihtimali olamayacaktır. AKP'nin 18 yıllık varlığının nelere malolduğuna hep beraber şahit olduk. Bu bilinç ile HDP varlığı üzerinden millet ittifakının hırpalanmasına fırsat vermemek lazım.

Bir poz resmin yarattığı sansasyon sayesinde Demirtaş'ın kitabı satış rekoru kıracak gibi(!)

Zaten Sayın Bahçeli siyasi sponsorluğa alışıktır(!) Erdoğan ile olan muhabbeti karşılıklı nefret derece sindeyken nasıl ki sonradan siyasi sponsorluğa dönüşmüşse, Demirtaş'ın kitabının reklamını yapmasında da yadırganacak ne olabilir ki(!)

Her ne hikmetse ASSAM koordinatörü, SADAT Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Tanrıverdi'nin hezeyanları Devlet Bahçeli'nın hiç de dikkatini çekmiyor, rahatsız etmiyor, öfkelendirmiyor.

AKP hükumetinin finansörlüğü, yönlendirmesi ve katkıları ile ASSAM seri toplantılar düzenliyor. THY, Esenler, Sancaktepe gibi kamu kurumları ve onun temsilcileri katılıyor. Yurt dışından, İslam ülkelerinden yüzlerce katılımcı iştirak ediyor.

Ne yapıyorlar bunlar? İslam ülkeleri konfederasyonunu kurma çalışmalarını yürütüyorlar. Konfederasyonun anayasası hazırlanıyor, bayrak şekli belirleniyor, İstanbul başkent seçiliyor; daha neler neler...

Türk milliyetçiliğinden beklenen doğal refleks; doğrudan karşı çıkmak değil midir? Yok; ille de İmamoğlu, Kılıçdaroğlu ve Demirtaş'ın eşleri niçin beraber toplu resim vermişler efendim.

Peki soruyorum; bahsi geçen o resim karesinin mi Türkiye'yi bilinmeyen bir akıbete sürükleme riski vardır yoksa devletin finansörü olduğu, Erdoğan'nın koruyup kolladığı SADAT ve ASSAM başkanı Adnan Tanrıverdi'nin hezeyanları mı?

Sizleri bilemem ama ben Cumhur İttifakı'nın algı suikastına uğramamak için CHP+HDP ortak resim sergisine gitmeyeceğim.

15 Temmuz'un diğer bir birleşeni de AKP'dir...

Bugün 15 Temmuz ihaneti deyince aklımıza ilk gelen Fetö ama sakın yanına AKP'yi eklemeyi unutmayın. Cemaat kırk yıldır vardı da niçin son on yılda puştluk aklına geldi.

Dolayısıyla yazılarımın bu hissiyatımın ve hassasiyetimin göz önünde bulundurularak okunmasını ve yorum yapılmasını istirham ediyorum.

PKK veya onun arka bahçesi HDP kırk yıldır her türlü oyunu deneyip, ihanet provaları ve kalkışmaları yaptılar ama Türk devletinden AKP dışında kimseden zerre taviz alamadılar. Aynı AKP olmasaydı Fetö de o ihanet sürecini programlayamayacaktı. Kandırıldık mazeret olamaz, olsaydı içeride Fetö tutuklusu kalmazdı.

Peki bu gerçekler ayan beyan ortadayken ben ne diye HDP'yi mesele yapıp ona odaklanayım ki. İşte ben bu vahim tespitlerim nedeniyle CHP'nin veya HDP'nin onunla bununla şununla yanyana gelmiş olmasını hiç de umursamıyorum. Ya AKP ile yanyana gelirse; maazallah, Allah korusun. Ne çubuk unuttuk; PKK hendek kazıyıp, AKP "Aman elleşmeyin" diyerek nöbet tutmadı mı. AKP Apo'ya mektup yazdırıp okuttu, yarın Apo ile ne yapıp yapmayacağından emin miyiz.

Dolayısıyla;

Öyle yağma yok. Bu sistemde, önce AKP hesap vermeli, sonra Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçilmelidir.

Tek adamlı partili cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi ile demokrasimizi iğdiş edeceksin sonra tekrar döneceğimiz aşağı yukarı kesin olan parlamenter sistemin nimetlerinden faydalanacaksın...

Olmaz öyle şey...

Cumhurbaşkanı gençlerimizle dalga mı geçiyor...?

Hani bazı insanlar vardır, sadist ruhludurlar. Senin derdinle dalga geçerken, aslında yaşamaktan zevk aldığı bir duygunun tatmini ile meşguldür. Söylediği sözün akabinde; muhatabının çaresizliğine binaen oluşan tepkisini büyük bir hazla izlemek ister.

Mesela bir örnek; bu tipler bataklıkta çırpınan birisine seni kurtaracağım diye ağaç dalını uzatırlar ama bir türlü dala da tutunma fırsatını vermezler. Kurtulmak isteyen büyük çaba harcar ama diğeri sadist duygularını tatminle meşguldür.

Evet çocuklarımız okudular öğretmen oldular mühendis oldular, evlilik yaşına da geldiler. Ancak onlar hala biz emekli anne ve babalarından utana sıkıla istedikleri harçlık ile iş aramaya devam ediyorlar. Eğer bizler devletin muktedirleri arasında olup ayırma ve kayırma ile vakıflar kurabilseydik, çocuklarımızı da oralarda istedikleri maaşla istihdam eder, evlendirebilir dik ama öyle imkan ve gücümüz yoktur.

Dolayısıyla bu psikolojik halde aylardır, bazıları ise yıllardır iş arayıp da bulamayan gençlerimize (Cumhurbaşkanının; gençler niçin evlenmiyorlar sözüne binaen) "Niçin evlenmiyorsun" diye sorulan bir sorudaki amaç olsa olsa çaresiz bir insanın tepkisinden haz almaya yönelik sadistçe bir düşüncedir. İyi niyetli bir soru; "Delikanlı senin için ne yapabilirim" olmalıdır.

Hatıralarımın dile gelişi...

Çok üzgünüm. Olup bitenlere şahit oldukça kahroluyorum. Çünkü bugün, eğer kendimizi adam sayıyorsak bu kuruma yani MHP'ye aidiyetimizin kazandırıldığı edep, adap; bilgi ve birikim sayesinde olmuştur.

Bizim MHP'liğimiz okuyarak, anlatarak, dinleyerek hatta çoğumuz için yazarak olmuştur. Bizden sonra MHP'li olmak için bozkurt işareti yapmak yeterli görülmüştür.

Nasıl ki; zamanında Erdoğan ve AKP denilince dini hassasiyetler ve öncelikleri akla gelirken; bugün ise siyasal İslamcılığa evrilmiş bir AKP'nin aynı din üzerinde yarattığı imani tahribatlar akla geliyor.

Nasıl ki; zamanında Türk milliyetçiliği denince MHP kurumsal kimliği ve 1980 öncesi inanmışlık ve adanmışlık üzerine verilmiş şanlı bir mücadele akla gelirken; bugün ise üç beş biatcının uhdesinde, iktidarın gücüne ram, hizmetine ise amade olmuş, aritmetiksel oyunlarla inanmışlık ve adanmışlıktan öte sadece siyasi konumunu muhafaza çabasında olan bir yapı akla geliyor.

Yazık; çok yazık...