BUNCA ŞEY 36 YILA NASIL SIĞAR

Fazlı KÖKSAL

İnternette gezinirken, İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısının, kendisine nezaket ziyaretinde bulunan Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisini kendi koltuğundan daha alçak bir koltuğa oturtarak refüze ettiği olaya ilişkin haber ve fotoğrafları yeniden görünce, içim burkuldu ve aklıma Muhsin Çelebi geldi… Pembe İncili Kaftan’ın unutulmaz kahramanı Muhsin Çelebi…
Ve Pembe İncili Kaftan’ın yazarı  Ömer Seyfettin'i hatırladım…
36 yaşında hayata veda eden, Türk Edebiyatının en üretken hikayecisini...
Türk hikayeciliğinin aşılmaz zirvesini…
Ve hepimizin beynine kazınan, unutamadığımız, unutamayacağımız; Forsa, Diyet, Pembe İncili Kaftan, Kaşağı gibi yüzlerce hikayenin yazarını…
Harbiye mezunuydu Ömer Seyfettin…
Yanya Kuşatması'nda esir düştü. Nafliyon'da bir yıl esareti yaşadı…  1913'te esareti bitince İstanbul'a döndü. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa'nın organize ettiği Bâb-ı Âli Baskını'na katıldı. 
Ordu’dan ayrıldıktan sonra öğretmenlik yaptı… Ringe çıktı, yumruk salladı…Ekmeğini kazanmak için hikayeler, romanlar yazdı..
Ve yazdı, yazdı, yazdı…
İyi ki de yazdı… Türkçemize unutulmaz eserler kazandırdı…
O’nun her hikayesinde ayrı bir ders, ayrı bir güzellik, ayrı bir eğiticilik vardır…
Mesela, Primo Türk Çocuğu’nda; milli benliğinden habersiz yetiştirilmiş Babası Türk, Annesi İtalyan bir çocuğun, Türk milli benliğine dönüş arayışları anlatılır… Şimdi milli benliğinden kopuk yetiştirilen  o kadar çok çocuğumuz var ki… Yabancılarla  evliliklerden doğan ve Türklükten uzak yetiştirilen onbinler var…  Yurtdışında Türk anne-babadan meydana gelip tek kelime Türkçe bilmeyen yüzbinler var..  Ancak,  bürokraside bu soruna, Ömer Seyfettin’in gösterdiği ilginin yüzde biri kadar önem veren yetkililer yok...
Mesela, Bomba’da; Balkanlardaki Bulgar eşkıyanın vahşeti anlatılır… Türkiye’de, Bulgar vahşetinin, Sırp vahşetinin kat kat büyüğünü PKK vahşetini yaşadık- yaşıyoruz… Ama ne yazık ki, bu vahşeti, Ömer Seyfettin ustalığında aktaracak, ne hikayeci, ne romancı ne de sinemacı çıkaramadık…
Mesela, Efruz Bey’de;  Batı öykünmecisi, taklitçi, şekilci bir sözde aydının çelişkileri, inançsızlığı, çıkarcılığı anlatılır… Sık sık fikir değiştiren Efruz Bey, Ömer Seyfettin’in, o günün düşünce önderlerine yönelttiği eleştiridir aynı zamanda…  Günümüzde de öykünmecilik gündemdedir… Türk(!) Aydını (!) yine taklitçidir, yine şekilcidir ve yine Türk’e ve Türk’ün geleneklerine göreneklerine düşmandır… Ama bu sözde aydının hikâyesini; dramını, trajedisini ve komedisini anlatamamıştır, 21. Yüzyılın kalemleri (!)…
Mesela, Yalnız Efe’de; Bir Türk Kadınının -Kezban’ın-  şahsında haksızlığa ve zulme isyanın hikayesi anlatılır…  Ne kadar ihtiyacımız var günümüzde, zulme, haksızlığa karşı sesimizi yükseltmeye… Zulme karşı mazlumun sesi olmaya… Ve bu duyguları kağıda dökecek Ömer Seyfettin’lere…
Ömer Seyfettin’i büyük yapan yalnızca hikayeciliğindeki üslup, hikaye konularının orijinalliği değildir. O’nun en büyük özelliği, idealistliğidir… Aynı kahramanları gibidir Ömer Seyfettin…
O’nun gibi yazarlara ve kahramanlarının özelliklerine sahip insanlara ülkemizin  ne çok ihtiyacı var…
Mesela; Pembe İncili Kaftandaki, Muhsin Çelebilere... Başa kakılan diyetlerin bedelini gerekirse kolunu feda ederek ödeyecek Koca Alilere… Ferman’daki Tosun Beylere… Nadan’daki doğru bildiğini kellesi (Bugün kelle gitmiyor-En fazla koltuk gider) pahasına söyleyecek  Köse Vezirlere…. Düşünebiliyor musunuz, yöneticilerimizin bu kahramanlar gibi olduğunu… Türkiye ne güzel Türkiye olurdu…
Ve bu ihtiyacı, Ömer Seyfettin kadar güzel dile getirecek kalemler sahip olabilseydik…
 “Genç Kalemler”in duru Türkçeyi çok güzel kullanan bu genç yazarını; iyi bir hikayeci yapan özelliği yalnızca güçlü kalemi değildir. O’nu ve hikayelerini unutulmaz kılan,  hikayelerinin konularını ve  kahramanlarını  kağıda dökmesini  sağlayan dünya  görüşüdür….
Kısacası, Ömer Seyfettin’i Ömer Seyfettin yapan Türkçülüğüdür…
“Milli Edebiyat” akımının ve  “Sade Türkçe” uygulamasının  öncülerinden olan, Türk Ocağında da görevler alan Ömer Seyfettin dünya görüşünü  “Yarınki Turan Devleti” ve “Türklük Ülküsü” isimli kitaplarında dile getirmiştir…
İlginçtir, bu kitapların basımı telif ücreti kapsamında da olmamasına rağmen, 33 yılı aşkın süredir yeni baskıları yapılmamıştır…

Neden?