Bölerek "bir" olamazsınız

Murat YAZAN

Bir hafta sonra tüm parti bayrakları, afişleri toplanacak…

Kazanan başkanlar belediyelerdeki koltuklarına oturacaklar. Vaatlerini yerine getirmek için önlerinde beş yıl olacak.

Dolar inecek, çıkacak, bir şekilde hayat devam edecek. Ekonomi herkesin yaşamını doğrudan etkileyecek

Seçim sonrası balkon konuşması olmayacak. Balkon konuşmaları damarları kesilmiş topluma yara bandı yapıştırmaktan ibaretti ve verilen mesajlar işe yaramadı. Toplumsal ayrışma o kadar ciddi boyutlarda ki, değil iki sayfa, bir yıl konuşsanız açılan yaraları iyileştiremiyorsunuz.

Eylem ve söylemlerle yıllarca yapılanlar kısa bir konuşmayla geçiştirilemiyor.

Çok sayıda belediyeyi kaybedecek olan iktidar kendi içinde özeleştiri yapmak durumunda kalacak. Kurban aranacak. Muhalefet bu arayışta Tayyip Erdoğan’ın üzerine giderken iktidar kendine yeni “düşmanlar” yaratmaya çalışacak. Belki birileri görevden alınacak.

Bunlar sivil toplumun organizmaları olan siyasi partilerin defalarca denenmiş, bilinen uygulamaları. Birkaç günah keçisi bulunur, tasfiye edilir, işlem tamamlanır…

Yaşam siyasi partiler için sürerken en önemli kısım göz ardı edilir.

Toplumsal kırılma!

Zamanında Mustafa Kemal Atatürk’ün örnek aldığı Ernest Renan milliyetçiliği üzerine çok yazdık. Renan milliyetçiliğinin tanımı içerisindeki “ortak toplumsal hedef” vurgusu çok değerlidir.

Ortak toplumsal hedeflerin oluşması/oluşturulması toplumun hareketlendirilmesi ve kenetlenmesi anlamında neredeyse “kutsal” denilebilecek bir erke sahiptir. Örneklemek gerekirse Kurtuluş Savaşı’ndan, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan, Marmara depremi sonrası oluşan dayanışma ikliminden söz edebiliriz. Sayılan üç süreçte de ortak değerler olan vatan, toprak ve insan öne çıkmıştı.

Vatan ve toprak konusunda bugün Kurtuluş Savaşı ya da Barış Harekatı benzeri bir durum yaşanacak olursa aynı tepkinin verileceğine eminim, zira Türk kültürü partilerden yaklaşık 7000 yıl eskidir ve herkesin genlerine işlemiştir. Ancak toplumsal dayanışma noktasında (Marmara depremi) kuşkularım var.

O gün particiliğin, oy verme oranlarının, ötekileştirmenin, insanların kendilerini tanımladıkları noktanın önem kazanacağını, toplumun bir kısmının yardım edip etmemek konusunda tereddütte kalacağını düşünüyorum.

Bu noktaya 16 yıl içinde yavaş yavaş getirildik. Miting meydanlarında sarf edilen her bir cümle, dile getirilen her argüman toplumun farklı katmanlarının birbiriyle ilişkisi kesti, ötekileştirdi, hatta düşmanlaştırdı.

İnsanlar partiler üzerinden ayrıştırıldı, ortak noktaları olmasına rağmen siyasi tarihimizde olmadıkları kadar ayrı köşelere savruldular.

Saadet Partili'yle AKP’li ortak noktaları siyasal İslam olmasına rağmen birbirlerinin boğazını sıkacak haldeler.

MHP ve İYİ Parti milliyetçilik konusunda ayrı köşelerde.

CHP ve HDP düşman ilan edileli zaten çok oldu.

Bugün Ortadoğu’da yeni sınırlar çizilecek. ABD, İngiltere ve Rusya ellerinde cetvelle yeni sınırlar çizmek için dolaşıyorlar.

İktidar bunu bir “beka” sorunu olarak tanımlamakta haklıdır. Beka sorunu belediyeler değil hazırlanan yeni bölgesel senaryolardır.

Ancak toplumu 16 yıl içinde o kadar yordunuz, birkaç bin oy için o kadar kutuplaştırdınız ki, “badem bıyıklıların ağzından çıkanlara inanmıyoruz” diyen kitleyi yarattınız.

Aslına bakarsanız önemsediğim kimin hangi belediyeyi kazanacağı falan değil.

Bir sosyal bilimci olarak toplumsal barış ve huzur benim için her şeyin üzerindedir.