Bizdeki enflasyon dünya ile aynı mı?

Ercüment TUNÇALP

TÜİK’in açıkladığı mart ayı tüketici enflasyonu yüzde 61,14’e yükseldi. Daha şaşırtıcı olan da mart ayı üretici enflasyonunun yüzde 114,97’ye tırmanmış olmasıydı. Aradaki bu 54 puan fark kolay rastlanacak türden bir durum değildir.

Evet dünya ekonomisi de Rusya-Ukrayna savaşının tehdidi altındadır…

Evet salgının bize olan olumsuz yansımasından diğer ülkeler de etkilenmişlerdir…

Ancak hasar aynı mıdır ?

İşte bu yazıyı yazma nedenim; akşamları televizyon programlarında milletin aklıyla alay edercesine, “enflasyon sadece bizde yaşanmıyor” diyebilen yorumculardan aldığım ilhamdır.  

Ben de kendilerine soruyorum;

 . Tüm dünyada enflasyon bizim gibi mi yaşanıyor ?

Hayır, sürekli yayımlanan listelerden, bize benzeyen bir durum yaşamadıklarını çok kolay izliyoruz. Afrika ülkeleri dahil oranlar tek hanelidir.

Avrupa’da ortalama yıllık enflasyon yüzde 5’tir. Yani bizim aylık enflasyonun da altındadır…

Yunanistan’da bile yıllık enflasyon yüzde 7,2 dir. En yüksek oran yüzde 7,3 ile Almanya’da, en düşük oran yüzde 2,2 ile İsviçre’de izlenmektedir.    

Brezilya’nın yıllık enflasyonu yüzde 10,54 iken, biz Aralık’ta aylık enflasyonu yüzde 13,58, Ocak’ta yüzde 11,10 olarak yaşamış bulunuyoruz. Yıllardır ekonomik kriz içindeki Arjantin bile yüzde 53,2 ile bizden düşük seviyede kalmıştır. Ancak buna rağmen Türkiye’nin hâlâ orta vadeli yıllık enflasyon hedefi yüzde 5’tir !  

 . Macaristan seçimlerinde Viktor Orban tekrar kazanınca; “gördünüz mü ?” diye soranlara da yanlış kıyaslama yaptıklarını hatırlatmak gerekiyor. Ekonomisi çok parlak olmasa da, enflasyon oranı yüzde 8,3, işsizlik oranı yüzde 3,8, fert başına geliri 18.528 dolar olan ülkenin seçmeni macera aramamıştır. Bizimle herhangi bir benzerliği bulunuyor mu ?

 . Dünyada 193 ülke var. Bunların arasında yıllık enflasyonu bizden yüksek olan 6 ülkeyi de belirtmezsek tek yönlü yayın yapanlardan farkımız kalmaz.

TÜİK’in açıkladığı resmi verilere göre, Venezuela (% 340), Sudan (% 260), Lübnan (% 215), Suriye (% 139), Zimbabwe (% 72,7) ve Surinam (% 61,5) bizden daha olumsuz durumdalar. Eğer bu ülkelerle kıyaslanmayı içlerine sindirenler varsa mevcut tabloya bakarak rahatlamaları mümkündür !   

 . Küresel anlamda yukardaki 6 ülke dışında 3 haneli üretici enflasyonu olup olmadığını aradım ama bulamadım.

 . Küresel anlamda negatif reel faizi yüzde 50’ye yaklaşan bir ülkeyi ise araştırmaya bile gerek duymadım.

Bizdeki enflasyon henüz ‘hiper enflasyon’ sayılmasa da; ‘yıkıcı enflasyon’, ‘yoksullaştıran enflasyon’ veya ‘kronik enflasyon’ şeklinde adlandırılabilir.

 . Sebep olarak gösterilen Rusya işgali mart ayında gerçekleşti. Oysa bizim şubat enflasyonu da yüzde 54,44 idi. 

 . Sebep olarak gösterilen salgın 2020 yılı başında gündemimize girdi. Oysa 2018 yılının enflasyonu da yüzde 20,30 çıkmıştı. Çabuk unutuyoruz ama aynı yıl içinde yüzde 24-25’leri de görmüştük. 

Karşılaştığımız bu olumsuz tablo ‘bize özel’ bir durum olduğuna göre sebeplerinin de bize özel olması gerekmez mi ?

Neden özeleştiri yapmıyoruz ve bu konuda bir türlü harekete geçemiyoruz ?

 . Mesela Merkez Bankası’nın  yüzde 20’lere dayanmış enflasyona rağmen Ekim 2021’den başlayarak uygulamaya koyduğu peşpeşe 4 kez faiz indirimi önce döviz kurlarını, peşinden de enflasyonu sıçratmıştı. Yani ana sebep yanlış para politikasıdır. Elbette tek sebep de bu değildir. 

 . Ülkemizde ekilmeyen topraklar boş kalırken, Sudan’da arazi kiralamak yerine kendi çiftçimize daha fazla destek verilemez miydi mesela ?

 . Et konusunda, sorunu ilk akla gelen ‘ithalat’ ile çözmek yerine hayvancılığımız desteklenemez miydi ? 

Sonuçları itibariyle değerlendirecek olursak;

En düşük emekli aylığının 2500 TL olduğu ülkemizde bu rakamın altında ev kirası var mı ?

Bulunsa bile hem kiraya hem de gıda harcamalarına bu gelir yeter mi ?  

Türk-İş mart ayı araştırması sonuçlarına göre ülkemizde açlık sınırı 4928 TL olarak açıklandı. Bunu aşmaya çalışan ve sayıları hızla artan ‘iş arayan emekliler’ çağdaş bir ülkenin sorunu olabilir mi ?      

Sonuç olarak; salgın geçse, savaş bitse bile yönetimsel hatalardan vazgeçilmediği sürece bu ağır yük devam eder. Zira üretici enflasyonundaki 50 puan fazlalık, tırmanışın süreceğini gösteren en önemli işarettir. Kaldı ki mart ayında KDV indirimlerine rağmen böyle bir sonuç çıkmıştır. Nisan ayından sonrasını tahmin etmek ise o kadar da zor değildir. 

Ne yazık ki; memleket iki cephe olmuş, bir taraf enflasyonu görmezden gelerek marketlere yükleniyor, diğer taraf fiyat denetimlerine itiraz ederek bütün  kusuru hükümete fatura ediyor. İkisi de eksik değerlendirmedir. İşte rakamlarla ortaya koyduk; dünyada enflasyonu en yüksek yaşayan çok az sayıdaki ülkeler arasındayız. Ancak bu karambolde fırsatçılık yapanı, fahiş fiyat uygulayanı, kaliteyi bozanı da nedenlerin dışında tutamayız.  

Demek ki sapla samanı iyi ayırmak, denetimleri de önemsemek gerekiyor.