"Biz olabilmek..." (4) Kime, neye güveneceğiz?

Mehmet YILMAZ

"Ona kurşun sıkacak olsalar hiç tereddüt etmeden bedenimi kalkan eder, önüne geçerdim. Ona zarar verilmesine asla müsaade etmezdim."

Duygusal yoğunluğunu konuşmasındaki zaman zaman kesilmelerden anlıyordum. "Son günlerde ters düştüğümüz konular oldu. Konuşmak istedim, çok soğuk davrandı. Kendi kendime ‘Bunca yılın emeğinin karşılığı bu mu olmalıydı? Hiç mi hatırımız yoktu?’ diye sordum. Çok ağırıma gitti. Daha çok kırıldım, ‘gidiyorum’ dedim. ‘Yolun açık olsun!’ dedi. 

‘Dur, nereye gidiyorsun, derdin nedir?’ demedi. Ben sadece aidiyet hissetmek istiyordum. Oraya ait olduğumun hissettirilmesini istiyordum. Bana, ‘Gitme, dur konuşalım.’ dese zaten kalacak, gitmeyecektim. ‘Güle güle!’ dedi…

*   *   *

"Yazılarınızı okurken kendi kendime, ‘biz neredeyiz?’ diye soruyorum. İdealist insanlardık. Ülkemiz adına gerçekleştireceğimiz hayallerimiz vardı. Mevcut siyasi partileri ülkenin problemlerini çözecek yeterlilikte görmüyorduk. Büyük umutlarla iki yıl önce yeni kurulan partimize üye olduk. Kısa zamanda yurt genelinde teşkilatlanacağı ve seçimlere gireceği söylendi. Seçimde arzu ettiğimiz sonucu alamasak da ittifakla girdiğimiz için mecliste temsil ediliyoruz...

Muhalefet saflarında girdiğimiz seçim sonrası bazı yöneticilerin iktidar yanlısı söylemleri bizde hayal kırıklığı yarattı. Bize inanan, bizi gönülden destekleyen insanları kaybetmeye başladık. Bu bizim de azmimizin kırılmasına ve umudumuzun azalmasına sebep oluyordu...

İlçe Başkanımıza kendi etki alanımızda neler yapabileceğimizi sorduk. ‘Sizin bilmediğiniz şeyler var. Onlar zaten gitmek için bahane arıyorlardı, gittiler…’ diyerek konuyu kapattı. Söylediklerinin bir kısmı doğru olsa da, bazı arkadaşlarımızın ekip içerisindeki üç beş kişinin dışlayıcı tutumlarından dolayı ayrıldığını biliyorduk. O konuşmadan sonra biz de payımızı aldık… Sonuç olarak heyecanla katıldığım partimde üyelik dışındaki bütün görevlerimden istifa ettim, bekliyorum.”

*

"Bursa’nın kronikleşmiş çevre ve kentleşme sorunlarını kamuoyunun gündemine getirerek farkındalık oluşturmak maksadıyla …… ……… derneğini kurduk. Görevimizin önemli bir sosyal sorumluluk olduğu inancındaydık. Kuruluşumuzun akabinde meydana gelen KOVİD 19 salgını nedeniyle sesimizi duyuramadık…

Büyük umutlarla çıktığımız yolda salgının da etkisiyle umduğumuz üye sayısına ulaşamamıştık. Yönetimle birlikte ancak yirmi kadar insan bir araya gelebiliyorduk. Başkan ve bir arkadaşımızın bizleri temsilen gittikleri yerlerdeki görüşmelerde dernek faaliyetleri yerine kendilerini ön planda tuttuklarını gördük. Faaliyetlerimizin derneğin kuruluş felsefesine uymadığını başkana her ilettiğimde, yanlış düşündüğümü söyleyerek konuyu kapatmaya çalıştı. Israrımı sürdürünce de önce beni WhatsApp yönetim gurubundan, daha sonra da dernek gurubundan çıkardı.

Şimdi kendi kendime ‘Dernek çalışmalarımızın sebebi bazı kişileri bir yere getirmek miydi? Biz birilerinin statü kazanması için mi bedel ödüyorduk? Yoksa ideallerimiz uğruna topluma hizmet etmek, geleceğimize yön vermek için mi çalışıyorduk?’ diye soruyorum…

*

Yukarıda yer alan, farklı sosyal çevre ve statüdeki insanlardan gelen iletiler aynı ortak özelliği taşımaktadır. Her iletide bir değersizleştirme, bir ötekileştirme, bir gönül kırgınlığı dile getirilmektedir.

Her platformda "Lider, teşkilat, doktrin tartışılmaz!" düsturu kendini göstermekte, "Çatlak ses!" olarak tabir edilenler dışlanarak organizasyonun dışına itilmektedir. Genetik kodlarımız kadar olmasa da eski alışkanlıklarımız davranışlarımızı fazlasıyla etkilemektedir. İnsanı yanımıza çekmek yerine, kendimize tehdit olarak gördüklerimizi öteye itiliyor.

Karşımızdakini değersizleştirdiğimizi sanırken kendi değerlerimizi değersizleştiriyoruz. Bizi biz yapan değerlerimizi değersizleştiriyoruz. Ne büyük kayıp!

"Lider, teşkilat, doktrin tartışılmaz!" Ne demek tartışılmaz? Tartışmadığımızda tekâmül etmek nasıl mümkün olacak? Hangi hipotez doğruluğu sorgulamadan ortaya konulabilir? Her tezin bir antitezi vardır. Tartışma olmadan hakikate nasıl ulaşılır? Evrendeki her şeyi sorgulanır. Kimse tartışılamayacak kadar kutsal değildir! Hiç kimse layüsel (hesap sorulamaz) değildir!