BİZ BİZE BENZİYORUZ...

Zeynel KOZANOĞLU

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde şöyle bir gerçek var… O ülkeleri ve o ülke halklarını anlatırken  hangi konuda olursa olsun uçlar arasında büyük uçurumlar yoktur. Ne demek oldu bu?  Yani en zengin adamla en yoksul adam arasında…En kültürlü kişi ile en kültürsüz adam arasında, en sağlıklı adamla sağlığı en bozuk adam arasında…

Bu “en en “ leri uzatıp gidebiliriz. En hırsız adamla en hırlı adam arasında, en vicdanlı adamla en vicdansız adam arasında, en saygısız adamla en saygılı adam arasında, en yalaka adamla en dosdoğru adam arasında,  en anlayışsız adamla en anlayışlı adam arasında…

Uzatmayacağım, en uyurgezer adamla en uyanık adam arasında uçurumlar yoktur.

Bizde öyle mi ya? Derinlemesine araştırmaya gerek yok… Yakın çevremize bakıverelim.

Bilinen bir kişi hakkında  “Pırlanta gibi adam” diyenlerle “Yaramazın biri” diyenler aynı çatı altında bulunabiliyorlar. Bir olay patlak veriyor. Bu olayın adına milyonlarca kişi “soygun” derken, bir başka milyonlar “kalkışma” diyebiliyor.

Türkiye’nin elektriğini  parasını ödemeden kullanmaya kimileri “hırsızlık” derken kimileri tınmayabiliyor. Ülkemizde her dört evden üçünün para ödemeden elektrik kullandığı bölgeler var. Hatta söylenenler doğru ise düşmanlık olsun diye elektriği dağlara taşlara yönlendirenler bile varmış.  Allah ıslah etsin demekten başka da elden bir şey gelmiyor.

İzmir ile Selçuk arasında dolmuştayım. Çiftçi görünüşlü orta yaşlı bir yurttaş yarı yolda bindi. Ayağının altına gelecek biçimde çantam var, onu almaya kalkıştım. “zararı yok” dedi. Ben de şaka olsun diye “İçinde dolarlarım var” dedim.

Arkadaşın yanıtı şu oldu: “Hayrola, ayakkabı kutusu bulamadın mı?”

Ben zeki insanı seviyorum. Hele de aydın görünüşlü olanı. Dolmuşta tanıdığım bu arkadaşın tavrı bana bir okurumu hatırlattı. Bir zaman önce benimle dişe diş göze göz kavga etmişti. Ayakkabı kutuları uuydurma, hırsızlık soygun palavra… başımızdaki yöneticiler birer pırlanta.

Rahmetli öğretmenim Hatice Mısırlı… ilkokulda bize pek öfkelendiğinde “En akıllınız değirmene yoğurt öğütmeye gidiyor” derdi. Bu söz galiba Çankırımıza özgü bir söz. Bunca diyar gezdim, başka illerde bu sözü işitmedim.  İşiten oldu mu bilmem. Öğretmenim benden rahmet istedi. Nur içinde yat, canım öğretmenim.