Bir yanlış var ama nerde...

Hülya SEZGİN

Yaş ilerledikçe ve çekirdek ailemiz daha da küçülünce pişirdiğim yemek tencerelerimin hacmi de küçüldü. Eskiden koca bir tencere kuru fasülye yapardım, ikinci öğüne ya bir tabak kalırdı, ya da biterdi. Şimdi küçücük tencerelerde pişiriyorum, gene de bir tabak ertesi güne kalıyor. Çalışırken hafta sonu 4-5 çeşit yemek yapardım hafta ortasına kadar bizi idare ederdi. Oysa şimdi yemek yapma zamanım çok... Bayat yemek istemiyoruz. Taze taze pişirip sıcakken, soğutup ısıtmadan yemeği seviyoruz. Hem daha lezzetli, hem de vitaminli... Dolayısı ile mevcut mini kazan gibi tencerelerimle aramız iyi değil. Küçük tencerelerle daha samimiyim...
 
Geçtiğimiz yaz... Mordoğan'dayım. Pazardan küçük bir tencere satın aldım. Kuş yuvası gibi cam kapaklı bir şey. Çok sevdim. O akşam yemeğimi onda pişirdim. Yıkadım kaldırdım, ertesi günü gene onda pişireceğim. Dolaptan aldım kapağını açmamla yoğun bir klor kokusu yüzüme çarptı...

Allah Allah!.. dedim. Sular sanırım klorlu... Bahçedeki tulumbadan sabunlu su ile yıkadım... kokladım... I-ıh... hâlâ kokuyor... Dolaba kaldırdım... Aradan zaman geçti yeniden denedim... Gene aynı kapağı açmamla bir klor kokusu karşımda...

Derken yaz bitti... İzmir'e döndüm. Tencereyi de dolaba kaldırdım. Geçtiğimiz gün gene küçük tencere gerekti. Aldığım gibi yerine koymam bir oldu. Anladım ki bu kadar yoğun klor kokusu sudan selden değil kendinden kaynaklanıyordu. Tencerenin altında firma damgası vardı.”Gülsan Çelik Eşya-İstanbul” Hemen netten adresini alarak bir şikayet mektubu yazdım:

“Ben İzmir'de yazlık evim için sizin küçük bir tencerenizi satın aldım. Kuş yuvası gibi, cam kapaklı tam da istediğim gibi bir şey.
Çok severek kullanmaya başladım. Takım olarak tamamlamayı düşünüyordum ki daha ilk yıkamadan itibaren ister makinada olsun, ister elde sıcak su ve sabunla olsun; yıkanıp kuruduktan sonra yoğun bir klor kokusu salgılıyor. Onlarca çelik tencerem var. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Ve dolayısı ile zehirli bir şey olabilir mi diye huzursuz oldum.
 
Acaba üretim hatası vs. olabilir mi? Zehir içermese bile ki içerdiğini düşünüyorum bu koku son derece rahatsızlık veriyor.Konuyu üretici firma olarak öncelikle sizinle görüşmeyi doğru buldum...”
 
Akşamına firma kimya mühendisi hanım yanıtlamıştı.

“Öncellikle ilk defa böyle bir şikayet aldığımızı ve şaşkınlığımızı bildirmek isterim. Ürünlerimizde hiçbir şekilde klor içeren veya herhangi bir zehirli malzeme kullanılmamaktadır, ürünü inceleyip size daha iyi cevap vermek adına, sizden ürünü  aşağıdaki adrese karşı ödemeli olarak göndermenizi rica ediyorum.”

“Ne kadar dürüst, duyarlı bir firma” dedim, sevindim. Ve tencereyi yolladım.

Üç gün sonra bir mail daha geldi.

“Ürününüzü inceledik, herhangi bir maddeye rastlamadık üretimsel bir hatadan kaynaklanmıyor, temizleyici olarak kullandığınız herhangi bir kimyasal madde yol açmış olabilir, biz ürünün bakımını yaptık tekrardan kargoya verdik,birkaç gün içinde elinize ulaşmış olur.”

Aptallaşmıştım. Hemen yanıtladım.

“Ben 35 yıllık evli bir hanımım. Belli bir kültür düzeyindeyim. Bulaşık yıkamaya uygun piyasada satılan ürünlerden başka bir temizleyici
kullanmam mümkün değil. Hatta sizin dediğiniz gibi olabilir mi... bulaşık makinası deterjanından kaynaklanıyor olabilir mi düşüncesi ile sabunlu sıcak su ile bile yıkadığım halde sonuç değişmedi. Ben kararınıza çok üzüldüm ve ürünümün değiştirilmesini talep ediyorum...”

İki gün sonra kargodan aynı tencere geri geldi. Paketi açmamla bir gene aynı koku... Mailime yanıt yok!.. Hem üzüldüm, hem öfkelendim. İlk maildeki bütün iyi duygularım tam tersine bıraktı yerini...

Google amcaya akıl danıştım. Kaymakamlıklarda “Tüketici Şikayeti” birimleri varmış. Ve oraya derdinizi anlatabiliyormuşsunuz. Hemen aradım, anlattım ve sordum. “Yirmi liralık tencere sonuçta... bu şikayetin astarı yüzünden daha pahalıya çıkar mı bana?” Eğer bilirkişiye başvurulursa bir ücreti oluyormuş. Ama bazen bilirkişiye başvurmadan da firmaya kaymakamlık olarak yazarlarsa düzeltme yoluna gide biliyorlarmış kimi firmalar. “Bize faturanızı getirin, işlem başlatalım” dediler. Ben pazardan almıştım. Fatura ne arar?.. “Ama tencerenin altında firmanın damgası var” dedim. “Olmaz” diye yanıtladılar. “Çünkü sizin muhatabınız üretici firma değil. Satın aldığınız firma...”

Yani anlayacağınız vaz geçtim... Zaten bu durumda sizinle dertleşmekten öte de demek elimden bir şey gelmeyecek... Yani hatalı malı üreten değil, satan suçluymuş... O mala bir devlet mercii tarafından “sağlıklıdır” diye bir rapor filan demek ki verilmiyormuş... Allaha emanet yaşayıp gidiyoruz. Bu işte bir yanlış var ama nerde?

Haaa... Tencere mi? Çiçek dikeceğim içine... pembe sardunyalar... İnşallah öldürmez...

Hülya SEZGİN / hulyasezgin@hotmail.com