Beyin çapraz bağları kopunca

Mehmet YILMAZ

Önsöz: Zaman bütün yönlere doğru akar.

Beyin çapraz bağları kopan bir vatandaş, artık “nerede trak, orada bırak” moduna girmiştir… Hayatının bu son virajında, yani alemi berzahtan alemi ervaha transfer durağında romantik bir mekan seçmek ister ve zaman zaman gittiği, önü engin deniz, çevresi yeşillik, güneşin doğuşu ve batışını görmeye değer olan uçurumun tepesinde karar kılar.

Zamanlama konusunda kararı kesindir, tanyeri ağarmadan önce yerini alacak, deniz ufkundan güneşin doğuşunu seyredecek ve ortalık ağarınca da kendisini dönüşü olmayan yolculuğa çıkaracak; yani uçuruma kendisini atacak. Gecenin sona ermekte olduğu bir zamanda yerini alır ve güneşin doğuşunu beklemeye başlar. Tanyeri ışımaya başlayınca ortaya muhteşem bir güzellik çıkar ve doğa ayrı bir aleme dönüşür... Güneş aheste beste yükselerek bütün ihtişamını gösterir. Hayatın ortaya çıkan bu güzel yüzü, beyin çapraz bağlarından sorunlu vatandaşı derinden etkiler ve kararını yeniden değerlendirmeye başlar. Derin düşüncelere dalar, ancak zaman da o sırada su gibi akmaya devam eder ve güneş kubbedeki taç gibi göğün tepesindeki yerini alır…

Ancak, kendisi tepeden denizi seyrederken, denizden de kendisini seyreden birisi vardır, ihtiyar bir balıkçı... Balıkçı da erken saatte denize açılıp o günkü iaşesini doğrulttuktan sonra, iskelesine dönmeden önce sabahtan beri uçurumun tepesine öylece denizi seyreden ademoğlunu merak eder; ve iskeleye dönmeden tekneyi kenara bağlayıp tepeye çıkar. Yaklaşıp selam verir ve sorar:

- Hemşerim, sabahtan beri burada oturup kımıldamadan oturuyorsun, böyle ne yapıyorsun?

- Hiç, denizden gelen dalgaları sayıyorum…

Tabi ki bu cevap doğal bir durum değildir. Balıkçı tekrar sorar:

- Peki şimdiye kadar kaç tane dalga karaya vurdu?

Böyle bir soruyu beklemeyen beyin çapraz bağları sorunlu vatandaş, artık yaşamaya karar verdiği için bu sefer dolambaçlı bir söze girmeden ve o anda sahile vuran dalgayı göstererek cevap verir:

- Valla şimdiye kadar gelen dalgaları bilmiyorum ama şu gelen bir

***

Ve zaman tünelinden biraz geriye, Kudüs’e kadar gidelim…

1. Dünya Savaşı sona doğru yaklaşırken, komutanlığını İngiliz generali Allenbi’nin, büyük çoğunluğunu “Müslüman Arap kardeşlerimizin” oluşturduğu yaptığı son Haçlı Ordusu Kudüs’e girdiği zaman, General Allenbi, balkondaki yerini alıp zafer konuşmasını yaptığı zaman ettiği kelam:

- Haçlı Seferleri bugün zafere ulaşmıştır!

Bu lafı yiyenlere diyeceğim şey şudur: Afiyet olsun!

Benim sözüm her lafı yemeyenlere...

Allenbi şarkılarına vokalistlik yapmak isteyen Derviş Vahdeti ve tayfası 31 Mart 1909’da sahne almış, ancak majestelerinin saraylarında yapılan hesaplar, Hareket Ordusu’na uymamıştı... “Bugün Derviş Vahdeti ihya olmuştur” şarkısı duymak istemeyen Türk çocukları, güneşin ışıklarından gözlerinizi ayırmayın, coşkunluğunuzun kaynağı denizin enginliğinden gelen dalgalar oluştursun, Enderun dehlizlerinden gelen uğultular değil.

Sonsöz Anatol Frans’tan: Cumhuriyet, Agrippine gibi kendi karnında kendi celladını taşıyordu...