Belediye başkanı mı seçiyoruz yoksa holdinge CEO mu?

Ahmet Baybars GÖĞEZ

Kamu kaynağı kullanan şirketler GİDER MUHASEBESİ temelli, VERİMLİLİK ve TUTUMLULUK ilkesine göre, “basiretli” yöneticiler tarafından yönetilmelidir. Tabii ki biz tüm kamu şirketleri KİT- Kamu İktisadı Teşekkülleri yerine, belediyelerin kurdukları BİT- Belediye İktisadı Teşekkülleri ağırlıklı olarak bakacağız.

Buradaki basiretli tanımı bana ait değil. 6102 sayılı TTT- Türk Ticaret Kanunu m. 18.2; “Her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden pozitif olarak ayrıştığımız bir konu da büyükşehir belediyelerimizin birer holding, il ve bazı ilçe belediyelerimizin şirketler grubuna sahip olması. Birçok belediye şirketlerinde çalışan personel sayısı, bağlı olduğu belediyenin personel sayısından kat, kat fazla. Özellikle 696 KHK’lı personellerin çalıştırılmaya başlanmasıyla her belediyenin kurduğu Belediye Personel şirketlerinden sonra, şirketlerde personel çalıştırma çok daha belirgin şekilde görülüyor. Sanki partili- yandaş- akraba- eş- dost için istihdam kaynağı ve potansiyel oy deposu olarak görülüyor..!

Bu kadar çok personel çalıştırıp, yüksek cirolar elde edilince, belediye başkanlarının vatandaşa söz verdiği hizmetleri üretmek için verdiği mesainin büyük kısmını şirketler almaya başladı. Her ne kadar her şirketin belediye başkanı tarafından atanmış YKÜ- Yönetim Kurulu Üyeleri ve üst yönetimi olsa da, hepsi Sayıştay denetimine tabii olup, denetim sonrası bulunan aksaklıklardan belediye başkanı da sorumlu tutuluyor.

Bu şirketler iflas etmez. Yanlış yönetilseler bile zarar ettiklerinde belediye başkanının teklifi ve belediye meclisinin kararı ile sermaye artışı yapılır. Her sermaye artışı aynı zamanda belediye hizmetinde kullanılması gereken kamu kaynaklarının, şirketlere aktarılarak, kötü yönetim sonucu yok olmasına neden olur.

Kamu genel itibarıyla iyi bir işletmeci değildir. Verimlilik ilkeleri pek uygulanmaz. 1-3 kişi imza yetkilisi olsa da 19- 29 kişilik YKÜ olan birçok şirket vardır. Hepsi de birkaç istisna dışında huzur hakkı alır. Şirket zarar edince kimsenin aklına bu sayıları azaltmak gelmez. YKÜ’lerinin çoğu belediye üst yönetimidir. Bir kısmı da partili, yandaş ve tanıdıklar. Halbuki bu kişilerin şirket üst yönetimine danışmanlık yapabilecek şekilde donanımlı olması gerekir. Huzur hakkı dışında sağlanan menfaatler pek açıklanmaz. Gelir tablosu Genel Yönetim Giderleri yüksek, şirket bu giderler yüzünden zarar ediyorsa hemen anlarsınız. Kesinlikle BİT ve KİT’lerde en az üç kişi olmak üzere, şirketin faaliyet konusuyla ilgili olarak, yetkin kişilerden oluşan 2 kişi de Bağımsız YKÜ olma şartı getirilmelidir. Kamuya mal olmuş İstanbul Borsasındaki şirketler için TTK’na göre 1/3 oranında Bağımsız YKÜ bulundurma şartı olup, seçilecekler için asgari yeterlilik şarta bağlanmıştır.

Sıradan vatandaş belediyelerin şirket sayılarını bilmez. Bilse de sorun yaşadığı veya hayatına dokunan birkaçını bilir. Örneğin Metro veya toplu taşım, otopark, doğalgaz şirketi- İGDAŞ gibi. Ancak genel kanı, belediye kendi işini yapsın şeklindedir. Aşağıdaki tabloda bazı büyükşehirlerden örnek vereceğim.

Belediye

Şirket sayısı

İştirak sayısı (*)

2018 toplam sermaye TL

2021 toplam sermaye TL

2018 YKÜ sayısı

2021 YKÜ sayısı

İBB

30

11

7.082.701.000

7.846.876.000

424

483

ANKARA BB

15

4

471.388.000

1.125.364.000

88

88

İZMİR BB

17

10

3.072.542.000

4.081.164.000

132

162

BURSA BB

10

3

268.150.000

703.151.000

73

61

GAZİANTEP BB

8

2

197.735.000

517.102.000

39

28

ADANA BB

5

2

134.471

132.847

42

46

ANTALYA BB

8

3

131.740

221.099

45

45

ESKİŞEHİR BB

10

-

57.078.000

393.667.000

8

7

(*) Belediye payı %50’den az olan şirketler iştiraktir. Belediye sermaye payları ve YKÜ toplamlara dahildir.

Şirket sayılarına göre sermaye miktarları ve YKÜ sayılarının yorumunu okuyucularıma bırakıyorum. Ancak Eskişehir BB hemen dikkat çekiyor. 10 şirketten 5 tanesi Ltd. Şti. olduğu için YKÜ yok. Diğerlerinde 1-2 kişi.

Belediye şirketlerinin bir amacı da, elde ettikleri karların belediye hizmetlerinde kullanılmak üzere temettü geliri olarak belediyeye aktarılmasıdır. Ancak sermayesinin yarısı kadar bile cirosu olmayan birçok şirket var. Özellikle de Kovid- 19 sürecinde şirketlerin çoğu zarar etmiş. İBB şirketleri ise toplam ciro ve karını artırmış.

Belediyeler siyasi partilerle ilişkilendirildiği için, TBMM adına denetim yapan Sayıştay raporları ile sorumluluk duygusuyla görev yapan İÇ DENETÇİLER ve bakanlık müfettişlerince DIŞ- VESAYET denetimlerinin gereği yapılmayıp, “benim belediyeme ve şirketime dokundurtmam” bakışıyla hesap sorma yetkileri yeterince kullanılmıyor. Sadece belediye şirketlerinde değil, belediyelerin denetimleri sonrası da. Hatta Sayıştay’ın kesinleşmiş yargı kararları sonrası, belediye üst yönetimine gönderilen ilamların gereğini bile yerine getirmeyen başkanlar var. Tabii ki görevden ayrıldıktan sonra devlet peşlerini bırakmıyor ve kişisel borç haline gelen bu yargı kararları nedeniyle şahsi mal- mülkleri ile banka hesaplarına haciz konulunca isyanlar başlıyor ve akılları başlarına geliyor eski başkan ve üst yöneticilerin.!

O yüzden belediyelerin mümkün olduğunca siyasetten arındırılması gerektiğine inanıyorum. Siyasetten arındırılmış Yerel yönetimler, başta TBMM adına denetim yapan Sayıştay denetim sonuçları olmak üzere, tüm siyasi partilerin radarına girecek ve çok daha tarafsız olarak kamu çıkarlarına uygun hesap sorma mekanizması kendiliğinden gerçekleşecektir. Senin- benim belediyem tavrı da ortadan kalkacaktır. Tabii ki siyasetçilerin belediyelerdeki rant beklentileri de. Buna en çok belediye başkanları ve üst yöneticilerinin sevineceğini adım gibi biliyorum.

Vatandaşlar da “benim partimin belediyesi veya belediyemin şirketi” baskısıyla onları savunmayıp, beldelerindeki hizmet ve akçeli işlerde yaşananları daha dikkatli izleyerek sorgulayacaktır. Bunlar gerçekleşir ve aday belirlemede liyakat öne çıkarsa, belediyelerdeki sorunların %90’nı bir anda çözülür. BİT’ler de arpalık olmaktan kurtulur. Sevgiler ve saygılar sunarım.