Ayasofya

Murat YAZAN

Ayasofya’nın ibadete açılması daha çok su götürecek ve üzerinde uzun süre konuşulacak. Olumlu ya da olumsuz sonuçlar da doğurabilecek. Konuya dair düşüncelerimi belli konu başlıkları altında sizlerle paylaşmak isterim.

NEDEN AYASOFYA?

Ülke sınırları içinde irili ufaklı yüzlerce kilise varken neden Ayasofya ibadete açılıyor?

Şehir sosyolojisi (ve hatta antropolojide) büyük tapınakların özel bir yeri vardır. Devletin ve hükümdarın gücünü sembolize etmek için heybetli, ince işçilikli, uzun sürede yapılan yapılardır. Özellikle imparatorlukların hüküm sürdüğü çağlarda büyük katedral ve camilerin temel işlevi ibadethane olmaktan öte devletin, hükümdarın ve dinin “gücünün” gözle görülür elle tutulur göstergesi olmaktır. Ayasofya da Doğu Roma İmparatorluğunun en görkemli tapınağı olarak yapılmış güç ve egemenlik anıtıdır. Bu anlamda farklı bir sembolik değer taşır.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih tarafından camiye dönüştürülmüş ve uzun zaman cami olarak hizmet görmüştür.

NEDEN MÜZE OLDU?

Atatürk 1934'te Ayasofya'yı müzeye dönüştürüyor ama her ne hikmetse 1936'da Ayasofya'nın tapusunu vakıflara devrettiriyor.

Yani Ayasofya’yı cami olarak tapulatıyor.

Amaç şartların olgunlaştığı bir dönemde Ayasofya’yı yeniden camiye dönüştürülmesinin önünü açmak.” (Alıntı: Zekai KAHYAOĞLU)        

Genç ve henüz yeterli güce sahip olmayan Türkiye Cumhuriyeti belli ki bazı baskılar yüzünden camiyi müzeye dönüştürmek zorunda kalıyor ancak Atatürk kıvrak bir hamleyle Ayasofya’nın ileride tekrar cami olarak kullanılmasının önünü açıyor. Bu zorlayıcı şartların neler olduğunu şu anda çok iyi bilmiyoruz, umarım ileride öğreniriz.

NEDEN TEKRAR CAMİ OLDU?

İktidar kanadı bunu yargı kararına dayandırarak daha meşru kılma yoluna gitti ve “eseri ihya etme” gerekçesini öne sürdü.

Muhalefet içinde bunun zorda olan iktidarın oy toplama hamlesi olduğunu düşünenler var.

Bu hamlenin bir miktar oy kazandıracağı mutlak olsa da bu oy yüzde 2-3’ü geçmez. Yanı sıra muhalefet seçim meydanlarında neden 19 yıl beklendiğini soracak, Sayın Cumhurbaşkanı'nın 31 Mart öncesi söylediği “Önce Sultanahmet’i doldursunlar. Ben bu oyuna gelmem” sözlerini hatırlatacaktır.

Bu bir “güç gösterisi” olarak da yapılmış olabilir. Tıpkı Çamlıca Camii gibi.

ŞİMDİ SIRASI MIYDI? (ELMALARLA ARMUTLARI TOPLAMAK)

Olgular üzerinde düşünürken olumlu ya da olumsuz yapılan her şeyi aynı torbaya doldurup toptan iyi ya da toptan kötü ilan etme zaafımız var.

“Hayat pahalılığı, enflasyon, salgın, işsizlik, ekonomik çöküntü gibi tonla sorunumuz varken Ayasofya’yı açmanın zamanı mı?”

Evet, hayat pahalı, ekonomi bitik; çünkü iktidar yönetemiyor. Liyakatsiz eller ekonomiye dokundukça daha da beter ediyorlar.

Evet, iktidar salgın sürecini hiç iyi yönetmedi. Maske dağıtmayı, sokağa çıkma yasağı ilan etmeyi beceremedi. Kendine Cumhuriyetin ilanından beri vergi ödeyerek bakan halkına 3 ay bakmaktan aciz, üstelik halkından para isteyen bir iktidar var bugün. Bunları hep yazdık, yazıyoruz, yazmaya devam edeceğiz. Ancak Ayasofya’nın ibadete açılması doğru bir karardır ve bu doğru karar yanlış kararları ve yönetimi ortadan kaldırmadığı gibi o yanlış kararlar da bu doğru kararı ortadan kaldırmaz.

“Çok mu Müslümandık da Ayasofya eksikti? Sanki mahalledeki camiye günde beş vakit gidiyorduk… Şimdi daha mı dindar olacağız?”

İnsanların Ayasofya’da namaz kılması bu kararın alınmasının en ”son” nedenidir. Yazının başında okumuş olduğunuz “heybetli tapınakların” inşa nedeni nasıl ki devletin gücünü sergilemesiyse, Ayasofya’nın ibadete açılmasının ardında da aynı nedenin olduğunu düşünüyorum. Bu sembolik anlam insanların orada namaz kılması ve “kendini daha Müslüman hissetmesinin” çok önüne geçer. Konuya ibadet değil, “ulusal egemenlik” çerçevesinden bakmak kanımca daha sağlıklı olacaktır.

“Barbar ya da vandal mıyız? Neden kiliseyi camiye dönüştürüyoruz?”

Kiliseyi değil, müzeyi camiye dönüştürüyoruz. 1453’de kiliseden camiye, 1930’larda kiliseden müzeye bugün de müzeden camiye…

“Unesco kültür mirası olan bu yapı şimdi dünya mirası listesinden çıkar mı?”

Kurtuba camiini bilenleriniz vardır. Bilmeyenler bu linkten bakabilirler;

https://tr.wikipedia.org/wiki/Kurtuba_Camii

Endülüs Emevileri’nin yaptığı cami İspanya tarafından 1236 yılında katedrale çevrilmiş ve sonrasında müze falan da olmamıştır. Bu eser halen Unesco kültür mirası listesindedir.

Ayasofya’nın orijinalliği bozulmadığı sürece kültür mirası olarak kalmaya devam edecektir.

“Müslüman olmayan ülkelerde camiler için olumsuzluk doğar mı?”

Dünyadaki tek Müslüman ülke biz değiliz, dolayısıyla ülkemiz dışındaki camilere karşı atılacak adımlarda tüm Müslüman ülkeler tavır almakla yükümlüdür. Kaldı ki Müslüman ülkelerde halen binlerce kilise ve havra ibadete açıktır. Dolayısıyla böyle bir kurumsal hamle gelmesini (münferit ırkçı hareketler hariç) beklemiyorum.

“Sırası mıydı?” sorusu o kadar göreceli ki yanıtı bulmak olanaksız gibi duruyor. Soruyla kastedilen her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir zamanın kollanması ve o süreçte camiye çevrilmesi ise, bilinsin ki ülkeler için sorunsuz bir zaman dilimi asla olmadı ve olmayacak. Elli yıla yaklaşan hayatımda askeri darbeler, boğazda tanker patlaması, faili meçhul cinayetler, on binlerce cana mal olan terör, bitmeyen enflasyon ve işsizlik, depremler, seller, çığlar vs. ve bugün de salgına şahit oldum. Bu ülkenin değil bir yılı, bir haftasının bile sorunsuz geçtiğine tanık olmadım.

“Mükemmel dönem” diye bir şey yok.  

BU BİZE NE KAZANDIRACAK?

Asıl anlatmak istediğim noktaya şimdi geldik.

Bu karar tartışılan bazı konuların da önüne geçecek, birçok yeni tartışmanın önünü açacaktır.

* Yargı kararı esas alınarak yapılan uygulamayla miras hukukunun altı net bir şekilde çizilmiştir.  Atatürk’ün İş Bankası hisselerinin CHP’ye vasiyetname yoluyla devri miras hukuku içindedir ve artık kimse “İş Bankası hisseleri devlete devrolsun” diyemez.

* Danıştay kararları istendiği zaman ışık hızıyla uygulandığına göre andımızın okullarda okunmasının yolu açılmıştır. Bu konuda toplum ve muhalefet partileri iktidara baskı yapmakla yükümlüdür.

* Karar “dinsel mekân ve inanç özgürlüğü” bağlamında da ele alındığı için cem evlerine ibadethane statüsü kazandırılması ve masraflarının devlet tarafından karşılanmasına güçlü bir dayanak oluşturmaktadır. Bunun takipçisi de elbette toplum ve muhalefet olmalıdır.

Son bir not…

Ayasofya’nın ibadete açılmasının ertesi günü Srebrenitsa’da katledilen Müslüman Boşnakları andık. Bize akıl ve uygarlık satmaya girişen batının aslında ne olduğunu bir kez daha hatırladık. Hollandalı askerlerin binlerce Boşnağı Sırplar'a teslim ettiklerini, Balkanlar'daki tarihi Türk/Osmanlı eserleri yakılıp yıkılırken seyrettiklerini dün gibi hatırlıyoruz.

Bu topraklarda bulunan her mülkün sahibi devlet ve millettir. Onlara ne yapılacağına devlet ve millet karar verir. Batılı ülkeler değil.