Arınç, adeta Pinokyo’yu andırmaktadır

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman,“Arınç, adeta Pinokyo’yu andırmaktadır. Ancak aralarında bir fark vardır; Pinokyo’nun yalan söyledikçe burnu uzamakta, Arınç’ın ise gözlerinden yaşlar akmaktadır” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman “Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, terör sorunu çözülürse MHP baraj altında kalır iddia ve ithamın”a ilişkin yazılı bir basın açıklaması yaptı.
 
Bülent Arınç için "Türk siyasi tarihinin en büyük anti kahramanı Bülent Arınç’tır ve yeni nesil siyasetçiler için ne yapılmaması gerektiği konusunda en önemli tarihi kişiliktir." diyen Büyükataman'ın Basın Açıklaması şu şekilde:
 
"Bülent Arınç yaptıklarıyla Türk siyasetinde değil ama muhakkak Türk siyasi tarihinde kendine hak ettiği yeri bulması gereken bir figürandır. Bir siyasetçinin kendisiyle en fazla ne kadar çelişebileceğini göstermek açısından Türk siyasi tarihinde emsalsiz bir yere sahiptir. Sert çıkışları ve bu sert çıkışların kendi genel başkanınca terbiye edilişi yine Türk siyasi tarihinin en acı, en trajik vakıalarındandır. Yaşına başına aldırmadan, bu yaştan sonra ikbal için küçük duruma düşmekten çekinmemenin en net örneğidir. Kendi partisi içinde de bu özelliği; zillete, rezalete bulaşmaktan çekinmemesi göze çarpmış olmalı ki son zamanlarda açılım sürecinin paratoneri olmakla vazifelendirilmiştir. Türk siyasi tarihinin en büyük anti kahramanı Bülent Arınç’tır ve yeni nesil siyasetçiler için ne yapılmaması gerektiği konusunda en önemli tarihi kişiliktir.
 
Vermiş olduğu demeçler ve yapmış olduğu açıklamalarla dili basit, kelime haznesi sınırlı, acemi bir hikâye yazarını andıran Sayın Bülent Arınç namus kavramına atıfta bulunmaktan hiç çekinmemektedir. 2002 yılında yaptığı bir konuşmasında “Başörtüsü meselesi bizim namus meselemizdir. Bu sorunu çözmek bizim namus borcumuzdur.” sözleriyle başlayan; “Biz teröristle, örgütle pazarlık yapacak, namussuz ve ahlaksızlardan değiliz” açıklamasıyla sürükleyicilik vaat eden, merhum BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümünün ardından sarf ettiği “Bu olayın, yüzde yüz aydınlatılması bizim namus borcumuzdur.” cümleleri ile okuyucuda büyük bir beklentiye yol açan “namus” serüveni; Başbakan Erdoğan’ın PKK müzakeresi itirafının ardından takipçilerinin ilgisini kaybetmiştir. AKP hükümetinin bölücülere karşı teslim bayrağını çekip, yeniden müzakerelere başlamasının ardından da asılsız çıkarak okuyucuları arasında büyük bir hezeyan ve hayal kırıklığına yol açmıştır. 
 
Geçtiğimiz günlerde, Müstakil İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Bursa'da gerçekleştirdiği genel kurulda yaptığı konuşmasında, -aynı dönemde terör örgütü ile görüşmenin ahlaksızlık ve namussuzluk olduğunun altını ısrarla ve defalarca çizmiş olduğunu unutmuş olacak ki-  son üç yıldır verdiği demeçlerin birleştirilmesi halinde,  hepsinin belirli bir amaca hizmet ettiğinin anlaşılacağı ve İmralı’daki bebek katili ile yapılan pazarlıklara uzanan sürece ilişkin, sistemli ve uzun vadeli bir taktik anlayışı olduğunun görüleceğini belirtmiştir. "Terörle mücadele için harcanan paralarla kaç bin tane hastane, kaç yüz tane havaalanı, kaç bin tane derslik yapabilirdiniz? Bunu bildiğimiz için görüşmeler yapıyoruz. Türkiye'nin istikrarını koruması şart." sözleriyle de planlı bir şekilde fakirleştirdikleri halkımıza karşı“umut taciri” kostümünü giyinmiş ve devam eden “terör örgütüne teslimiyet süreci”ne ilişkin meşru bir zemin yaratma çabasına girişmiştir. Arınç, konuşmasının bir yerinde algıda seçicilik yöntemine başvurarak terör örgütü ile yürütülen müzakereleri, “terörle mücadele” sözleriyle pazarlamak kurnazlığına soyunmuştur. AKP hükümetinin alışkanlık haline getirdiği Türk milletinin zekâsıyla alay etmek küstahlığı bir kez daha kendisini göstermiştir. Aslında Arınç’ın bu açıklaması; sadece son üç yıldır değil, iktidara geldiği günden bu yana AKP hükümetinin Türk milletini nasıl sistemli bir şekilde aldatmakta ve kandırmakta olduğunun alenen ispat ve itirafıdır. 
 
Bülent Arınç, Paris’te 3 PKK terör örgütü üyesinin öldürülmesinin ardından, “Böyle ölmeyi hak etmediler” ve “Üzüldüm” açıklamalarını yaparak terör sorunun çözülmesi halinde MHP’nin baraj altında kalacağını iddia etmiştir. Daha önce terör örgütü üyelerinin dağa çıkmalarını haklı bulan Arınç’ın “Türklük şuur ve gururunu, İslam ahlak ve faziletini” ilke edinen, şeref ve haysiyet mefhumlarının üzerine inşa edilmiş bir siyasi hareketi var eden sebepleri anlaması mümkün değildir.
 
Hiçbir söylediği diğerini tutmayan, yalan söylemeyi âdet edinen ve terörist başına teslimiyet filminin esas oğlanı haline gelen Arınç,  adeta Pinokyo’yu andırmaktadır. Ancak aralarında bir fark vardır; Pinokyo’nun yalan söyledikçe burnu uzamakta, Arınç’ın ise gözlerinden yaşlar akmaktadır."