Anneannem 'Deist'miş meğer!

Mine GÖKSU

Dünya kurulalı, insanoğlu da dünyaya geleli beri bir kavgadır başlamış. Kimi yıldırımlardan korkmuş "Tanrı Ateş’tir" demiş, kimi susuz kalmış "Tanrı Su’dur" demiş, kimi topraktan çıkan tohumu görmüş, "Tanrı Toprak’tır" demiş…

Sonraları işler biraz daha değişmiş ve gelişmiş, bakmışlar ki bu yaşam, bu kainat tek tanrının işi olamaz çoğaltmışlar tanrıları, en yukarıya Güneşi koymuşlar, yeryüzünü- gökyüzünü ayırmışlar, lakin bir türlü çıkamamışlar işin içinden..

Bir takım akıllılar türemiş, tanrılara hoş görünelim, onlara kurbanlar takdim edelim, şaraplar sunalım ki bizi gözetsinler, öyle durup durup bizi sallamasınlar, üzerimize ateşler yağdırmasınlar demişler.. En güzel genç kızların başına patlamış kabak..Tanrı onları hiç dinlememiş, sık sık gazabını üzerlerine salmış.. Tamtamlar çalmışlar, ilaçlar yapmışlar, tanrıları çoğaltıp başına Zeus’u oturtmuşlar, ona aile kurmuşlar, lakin bu sefer de onlar da dünyalılar gibi iktidar hırslarına bürünmüşler, entrikalar cinayetler birbirini kovalamış, gökyüzünün yeryüzünden farkı kalmamış.

Zavallı insancıklar gece gündüz yalvarıp yakarmaya devam etmişler ve nihayet tanrı onları duymuş ve bakmış ki kendi başlarına bu işleri beceremeyecekler içlerinden seçtiği akıllı vicdanlı dürüst, yaradanın varlığına gerçekten inanan kullarından bazılarını, insan düzeltmek haksızlıkları gidermek ve toplumları doğru yola sevk etmek için görevlendirmiş.

Uzun lafın kısası peygamberler de uğraşmışlar uğraşmışlar, hatta canlarını feda etmişler, farklı farklı öğretilerle, ancak aynı yolda, aynı menzile varmayı amaçlamışlar, insanları eğitmeye, doğruyu yanlışı öğretmeye çalışmışlar, lakin bu insanoğlunu bir türlü yola getirememişler. Durmadan ayrılmış, ayrışmış insanoğlu, bu sefer de bu seçilmiş güzel insanlara inanlar,bir  başka seçilmiş güzel insanın kavmiyle tutuşmuş kavgaya…

"Benim inanışım doğru –hayır seninki değil benimki doğru."

Ne farkı kalmış ki Zeus’un entrikalı ailesinden. Aslında asıl sebep iktidar hırsı imiş, ama bunların peşine takılan insancıklar bunu hiç anlamamışlar. Kan gövdeyi götürmüş.. ama nafile, insanoğlu hırsından hiç vazgeçmemiş. Lakin aynı zamanda,  İnanmak istemiş – Güvenmek istemiş –Korunmak kollanmak istemiş. Herhalde tanrı da bıkmış ki bin 400 yıldır, insanları ihya etmesi için  bir daha da kimseye görev vermemiş…!

"Ne haliniz varsa görün" demiş.                                             

Böylece din olgusu, gerçekten Tanrıya inananlar ile onu menfaati için kullananlar arasında karışık bir  merhaleye sıkışırken, anneannem benim imdadıma yetişmiş. Beni, dinen şart koşulan vazifelerle donatırken, her şartı, Allah’ın lutfettiği, akıl-mantık- ahlak-ve doğa kurallarını göstererek   vicdan sesini dinlemeyi öğreterek yetiştirmiş.

Bugün, ben 69 yaşımı geride bırakmışken, anneannemin 70 yaşındayken söyledikleri gündeme düşüyor..

Demek her devirde aynı manzaralar, aynı çalkalanmalar, aynı ayrışmalar oluyor ki, 70 yaşına gelen bir insan, "ne O, ne öteki, tek imanım ve inancım Allah’adır" diyor.  Aklı ve vicdanı veren Allah’ın, bunlardan sakındırdığı insanların güdümündeki dünya, alabildiğine hunhar, menfaatçi, düzenbaz, yalancı-talancı  bir  fanusu andırıyor. Ve ömrü boyunca belli bir öğreti ile büyütülen, inanan insan bunların çökertildiğini görüyor..

Akıl devreye girdikçe sorular, görmeler artıyor ve bizler birçok savaş yaşamış neslin torunları, tarihin tekerrür ettiğini gördükçe anneannelerimize daha çok yaklaşıyoruz. Dün ‘’hayır" dediklerimize bu gün "öyleymiş bilememişiz" diyoruz. Ve gün geçtikçe, din adına söylenenler ve yapılanlarla, tüm insanların inançlarına saygı  göstermemize rağmen, farkında olmadan "Deist" oluyoruz.