AKP tarihi bir ihanetin içindedir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

Bahçeli, "Türkiye'yi istihbarat ve terör devleti olarak göstermeye, bir kamu görevlisi üzerinden bölgesel senaryolara gerekçe oluşturulmasına hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur. Başbakan bu hususta gerekli tedbirleri almalı, dolambaçlı yollardan mesaj verme çabası içinden olanlarla yüzleşmelidir. Türkiye'nin ne yapacağını, nasıl politika takip edeceğini ABD'nin derin yapılanmasının taşeron elemanları belirleyemez, belirleyemeyecektir" dedi.

Demokratikleşme Paketi ile ilgili olarak Bahçeli, "Sözde demokratikleşme paketini ekonomiyle pekiştiren Başbakan aldatmayı kendine rehber seçmiştir. Ekonomik büyümemenin demokrasiyle doğrudan alakası vardır ancak ortada. Demokratikleşme adına bir şey yoktur, sevinmenin de anlamı yoktur. İşin püf noktası bugünkü şartlarda adaletsizliğin durmadan artıyor olmasıdır. Vatandaşlarımız acil ihtiyaçlarını gidermek için çareyi kredi kartlarında aramaktadır. Kredi kartı borçları 81 milyar olmuştur. Hane halkımızın borçları yüzde 50.7 olmuştur. Felaket her evdedir, yangın her yerdedir. Tüketici kredileri can yanmakta, aile dramlarına neden olmaktadır" dedi.

"BAŞBAKAN YARDIMCISI YILLARDIR NE YAPMIŞ"

Ekonominin tüm ayarlarının kaçıtığını belirten Bahçeli, "Herkes yorgun ve dertlidir. İşçimiz hak kaybına uğramıştır. AKP hükümeti esnaf ve sanatkarlarımızı ihmal etmiştir. Hükümetin banka kredilerinde komik indirimlere gitmesi pervasızlığın örneğidir. 2008’de hazırladığımız 2011’de yenilediğimiz AVM teklifimizin dikkate alınmaması neyin peşinde olunduğunun göstergesidir. Başbakan Yardımcısı yıllardır ne yapmış, neyle oyalanmış. Esnaf açıktayken, AVM açmak ile meşgul olan hükümet kimi kandırmaktadır" diye konuştu.

"ESNAFIN ARKASINDAYIZ"

Başbakan Erdoğan ve hükümete çağrıda bulunan Bahçeli, "Partimizin hazırladığı AVM ile ilgili kanun teklifi dikkate alınmalı ve yasalaşmalıdır. Esnafın arkasındayız. AKP'nin sakat, çarpık politikası tehditlere maruz bırakmaktadır. Hükümetin bölgesel meselelere tavrı başımızı ağrıtmaktadır. Kör dövüşlerinin içinde yer almaktayız. Bu haliyle hükümet ülkemizi sonu meçhul bir şekle sokmaktadır. Karmaşa ve kamplaşmaya doğrudan doğruya varlığımıza kast etmeye başlamıştır. Türkiye güvenilmez bir ülke görünümüne bürünmüştür" dedi.

PİLOTLARIN SERBEST BIRAKILMASI

Pilotların özgürlüklerine kavuşması herkesi rahatlandığını ifade eden Bahçeli, "Esaretin bitişi mutluluk vericidir. Aileler iki bayramı birlikte yaşamışlardır. Tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Sevinçlerini elbette paylaşıyoruz. Böyle bir vahşilikle bir daha karşılaşmamayı diliyorum. Pilotlarımızın neden kaçırıldığı, böyle muameleye maruz kaldığı ortaya çıkmalıdır. Bu hadisenin peşini bırakmayacağız. Olan oldu demeyeceğiz. THY’nin değerli pilotları alçakça kaçırılmıştır. Hükümet silahlı örgütlerle ilişki ağları kurmuştur. AKP’nin diyalog halinde olmadığı hiçbir örgüt kalmamıştır. Hükümet öyle bir imaj vermiştir ki Türkiye sanki terör ülkesidir. Vatandaşların kaçırılması kimseyi şaşkınlığa sürüklememelidir" diye konuştu.

"PİLOTLARI KARŞILAYAN, SANKİ ÇOK BİR ŞEY YAPMIŞ GİBİ ALGI YARATAN BAŞBAKAN HİÇBİR ŞEY YAPMAMIŞTIR"

Bahçeli, "Birileri masum pilotların orada geçirdiği her günün hesabını vermelidir. Başbakan Erdoğan neden olduğu tuzakların, kumpasların mutlaka izahını yapmalıdır. Vicdanı varsa af dilemelidir. Pilotların kurtarılması mucize değildir. Ortada bir operasyon da yoktur. Havalimanlarına giderek pilotları karşılayan, sanki çok bir şey yapmış gibi algı yaratan Başbakan hiçbir şey yapmamıştır.

Katar rehine değişiminin başıdır. Katar uçağıyla gelmişlerdir. Esad kendi ellerindeki rehineleri bırakmıştır. Pilotlarımız takas edilmiştir. Bize göre iki pilotun dik duruşları, sabırları hakikaten takdire şayandır" dedi.

"DEMOKRASİLERDE HİÇBİR SİYASİ YÖNETİM BAKİ DEĞİLDİR"

"Demokrasi hesap verme sistemidir" diyen Bahçeli şunları söyledi: "Sandıktan ibaret değildir. Siyasi iktidar kendisinden sonra tufan olacağını iddia ediyorsa, orada demokrasi rafa kalmıştır. Demokrasilerde hiçbir siyasi yönetim baki değildir. Demokrasi bölünmeye değil, birleşmeye hizmet edecektir. Dürüst bir anlayışın bölücülüğe pirim vermemesi gerekir. Dışlayıcı tavırlarıyla baskı oluşturan siyasi anlayış barınamaz. Başbakan’ın niyeti teröristlerle birebir örtüşmektedir. Anadilde eğitim için kolları sıvayan, andımızı kaldıran AKP tarihi bir ihanetin içindedir. PKK sözde mezarlıklar oluşturmakta, İmralı'da görüşmeler sürmektedir. PKK tehdit çıtasını gittikçe yükseltmektedir. Başbakan hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam etmektedir."

"YOL KESENLER, VATANDAŞIMIZI KAÇIRANLAR DA HABER YAPILACAK MI?"

Bahçeli, "Vatan topraklarında teröristlerin sözde şehit sayılmaları hükümette herhangi bir sinir oluşturmamıştır, tepki vermemişlerdir. Bu aziz şehitlerimize küfürdür, ihanettir. Sözde şehitlikler yapmak kahraman şehitlerimizi bir kez daha vurmaktır. Bir vatanda iki ayrı şehitliği olamayacağının farkında mısın Başbakan Erdoğan. Şehitle cesedin birbirine karışması halinde felaket oluşacağını biliyor musun Başbakan ? Bitlis’te balık tutmaya giden vatandaşımızın dövülmelerini son dakika haberi olarak verenlere soruyorum. Bu haberleri de verecek misiniz? Yol kesenler, vatandaşımızı kaçıranlar da haber yapılacak mı? PKK paralel devlet yapılanmasının çivilerini çakmaktadır. Kandil, BDP, İmralı AKP’yi arasına almış top gibi bizim oralardaki tabir kiriştek gibi çevirmeye başlamıştır. Söz biterse silahlar konuşuyor açıklamalarını barış diye açıklanan Meclis'teki PKK'lılar tarafından dile getirilmiştir. PKK'nın tüm talepleri paket paket karşılanmaktadır" diye konuştu.

"HERKES SAFINI BELİRLEMELİDİR"

"Yerleşim yerlerinin ismini değiştirmeye kadar işi götüren AKP hükümeti için geri dönüş yolları çoktan kapanmıştır" diyen Bahçeli, şunlanı söyledi: "Göroymak'a Norşin, Aydınlar'a Tillo, Tunceli'ye Dersim isimlerini vermenin arifesinde olan Başbakan ve etrafındaki bazı zevat, acaba kendi isimlerini de değiştirerek asıllarına rücu edecekler midir? Yedi yaşında Türkçe öğrendiğini her fırsatta ifade eden, ama Türk Dili ve Edebiyatı alanında Doçent unvanı alarak bugünkü seviyesine ulaşan AKP'nin kapı gıcırtısı ve akorttu bozuk sözcüsü acaba ismini değiştirmek için neyi beklemektedir? Türk milletine şükran duyması gerekirken etnik tetikçiliğe soyunan, Ali Suavi'den hiçbir şey anlamadığı da net olarak anlaşılan bu zat, mesela Hado, Hazo ya da Hander ismini almayı düşünmekte midir?

Şayet ayrımcılık olsaydı, bu kişi Kültür ve Milli Eğitim Bakanlıklarına kadar yükselebilir, dört dönemdir parlamentoda yer bulabilir miydi?

Bunun yanında, Başbakan Erdoğan'ın gündeminde kendi ilçesi olan Güneysu'nun adını Potamya olarak değiştirmek var mıdır?

Bugün geldiğimiz noktada artık herkes tarafını ve safını belirlemelidir. Kimse karambolden fayda devşirmeye, belirsizlikten nemalanmaya çalışmamalıdır. AKP'nin politikaları etnik fitneyi körüklemektedir. AKP'nin yeni Türkiye tasarımı bu gidişle yeni nüfuz cüzdanlarının hazırlanmasına da kapı aralayacaktır. Gelişmeler bize, Başbakan ve hükümetinin, nüfuz cüzdanlarına 36 etnik kimliğin yazılmasını ve Türkiye'nin Babil kulesine dönüşmesini sağlayacak her sinsi adımı atmaktan sakınmayacağına işaret etmektedir.

Mademki demokratikleşme adım adım yürümektedir, mademki Türkiye yüklerinden ve ayak bağlarından kurtulmaktadır, o halde Başbakan'ın nüfuz cüzdanlarında etnik menşe düzenlemesi ve tanımı yapması imkansız olmayacaktır. Böylelikle kimin ne olduğunu, neyin peşinde koştuğunu Türk milleti açıkça görecek, netleşerek bütünleşmenin yolları sonuna kadar açılacaktır. Eğer olursa bizim nüfuz cüzdanlarımızda yazacak aidiyetimiz ve kökümüz hamd olsun bellidir ve bilinmektedir. Karanlıktan aydınlığı taşa tutan namertler, sanal korkuluklara kafa tutmayı maharet gören ahmaklar, siz kendinizi ne olarak tasvir edecek, ne olarak sunacaksınız?"

"BASINDA ÇIKAN HABERLERE BAKARAK TEST ETMEYİZ"

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın bir ara yedirmem dediği, uğruna kanunlar değiştirdiği MİT Müsteşarı son günlerde gündemin üst sıralarına yerleşmiştir. ABD'de yayımlanan tirajı yüksek iki gazetede yapılan bazı yorum ve değerlendirmeler bu bürokratı ister istemez ön plana çıkarmış, polemiklerin içine çekmiştir. Bu kapsamda; Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere verdiği desteğin ABD'nin çıkarlarına ters düştüğü, bu stratejinin mimarının da MİT Müsteşarı olduğu, Türkiye'nin izlediği Ortadoğu ve güvenlik stratejisinin ABD ve müttefiklerin menfaatleriyle çeliştiği, Üç yıl evvel İsrail ve ABD tarafından toplanan ve hassasiyet düzeyi yüksek bir istihbarat bilgisinin İran'a bu şahıs tarafından sızdırıldığı belirtilmiştir.

MİT'in, İsrail istihbarat örgütüne çalışan on İranlı ajanın kimliklerini Tahran'a bildirdiği de deşifre edilmiştir. Şurasını açık yüreklilikle ve tam bir inanmışlıkla söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin herhangi bir milli kuruluşunu dış basında çıkan haberlere bakarak test etmeyiz, bunlara dayanarak eleştiri yağmuruna tutmayız" dedi.

"BAKANLARIN ARKASI ARKASINA DEMEÇLERİ TELAŞIN VE PANİK HALİNİN İFŞASIDIR"

Bahçeli, "Bizim milliyetçilik anlayışımızda yabancıların, kendi ülkelerinde kapalı devre gibi çalışan, psikolojik hareket üssü gibi faaliyet gösteren gazetecilere ve ısmarlama kalemlere itibar etmek yoktur ve olmayacaktır. Bu itibarla ABD böyle diyor, ABD'li köşe yazarları bu şekilde bakıyor diyenlere de aldırış etmemiz söz konusu değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nde devlet ya da siyaset sorumluluğu taşıyan hiç kimse zaten yabancıların çıkarını gözetmemelidir ki, aksi halde bunun ismi hainlik, yapan da hain olacaktır. Burada bizim garibimize giden husus, ABD ve İsrail ortak yapımı olduğu anlaşılan bu kampanyanın niçin bir kurum üzerinden yürütüldüğüdür. Siyasi kararları alan hükümettir. Politikaları şekillendiren, bu çerçevede sorumluluk taşıyan da hükümettir. MİT Müsteşarı hükümetin üstünde bir güç müdür ki, Türkiye'nin bölgesel stratejilerini belirleyecek yetkiye sahip olarak lanse edilmiştir? ABD'den gelen haber ve kamuoyu yönlendirme operasyonuna AKP'li bakanların arkası arkasına demeçler vermesi de deyim yerindeyse telaşın ve panik halinin ifşasıdır.

Diktikleri Fidanı söktürmeyeceklerini açıklayandan tutun da, Fidan'ı gelecek nesiller hayırla anacak diyenlere kadar her bakan kendince savunmaya geçmiştir" diye konuştu.

"FIRSAT VERMEDEN ENSELERİNDEN YAKALARIZ"

Bahçeli, "Biz Oslo'da PKK'lı militanlarla Başbakan'ın özel temsilcisi olarak kimin pazarlık yaptığını elbette biliyoruz. Biz Başbakan'ın İmralı canisinin ayağına kimi nasıl gönderdiğini elbette biliyoruz. Biz MHP'yi böcek gibi sararak dinleyenlerin, siyah camlı arabalarla partimizi gözleyenlerin ve Başbakan'a Balgat haberleri olarak sunanların kimler olduğunu pekâlâ biliyor ve bu yüzleri tanıyoruz. Her şeye rağmen biz, yabancı basında çıkan haberlere bel bağlayarak, üzerimizde hesap yapmış olan bir devlet memuru hakkında bile yorum yapmayacak kadar şahsiyetli, milli ve vicdanlı bir hareketiz. Bizim muhatabımız Başbakan ve hükümetidir. Biz hesabı onlardan sorar, sır küplerinin arkasına saklanmalarına fırsat vermeden enselerinden yakalarız" dedi.

"TÜRKİYE'Yİ İSTİHBARAT VE TERÖR DEVLETİ OLARAK GÖSTERMEYE HİÇ KİMSENİN HAKKI YOKTUR"

Bahçeli, "Bu aşamada şu kadarını sizlerle paylaşabilirim ki, Türkiye'yi istihbarat ve terör devleti olarak göstermeye, bir kamu görevlisi üzerinden bölgesel senaryolara gerekçe oluşturulmasına hiç kimsenin hakkı ve haddi yoktur. Başbakan bu hususta gerekli tedbirleri almalı, dolambaçlı yollardan mesaj verme çabası içinden olanlarla yüzleşmelidir. Türkiye'nin ne yapacağını, nasıl politika takip edeceğini ABD'nin derin yapılanmasının taşeron elemanları belirleyemez, belirleyemeyecektir. Bu aziz millet AKP'ye ve BOP'un melanet hedeflerine rağmen Okyanus ötesinden istikamet çizilemeyecek kadar kudretli ve muktedirdir. Başbakan Erdoğan Kırmızı Salonlarda yanına alıp çok gizli görüşmelere dahil ettiği devlet memurlarının, eğer varsa boyundan büyük işlere kalkışmalarını incelemeli ve gerekli yaptırımları da hemen devreye sokmalıdır. İlave olarak TBMM'ni gizli bir oturumda bilgilendirmeli, şaibeler ve iddialar konusunda değerli milletvekili arkadaşlarımızı muhakkak ki aydınlatmalı, sis perdesini aramalıdır" diye konuştu.

ASKERLİĞİN 12 AYA İNDİRİLMESİ

Bahçeli, "askerlik süresinin kısalmasıyla ilgili özet olarak bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.

Bakanlar Kurulu, 1 Ocak 2014'ten itibaren geçerli olmak üzere, silah altındaki yükümlüleri de kapsayacak şekilde askerlik süresinin, er ve erbaşlar için 15 aydan 12 aya indirilmesini kararlaştırmıştır. Genelkurmay Başkanlığı'nın da olumlu görüşü olması nedeniyle yeni düzenlemenin halen vatani görevini yapan evlatlarımıza ve ailelerine hayır olmasını diliyorum. Askeri ihtiyaçlar bakımından bir mesele olmadıkça, konunun bizim açımızdan itiraz edilecek herhangi bir tarafı da bulunmayacaktır. Bu düzenlemenin 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinin öncesinde hayata geçecek olması aklımıza başka şeyleri de getirmektedir. Ancak terhisi gündemde olan Mehmetçiklerimizin ve ailelerinin siyasi rant ve rüşvet arayışlarına izin vermeyeceklerine canı gönülde inanıyor, bu düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum" dedi.