Ak ekmek, kara ekmek…

Hülya SEZGİN

Ak ekmek, kara ekmek…

Toprak Mahsulleri Ofisi bir sosyal sorumluluk projesi olan ekmek israfını önleme kampanyası başlattı. Kurumda görevli  bir yakınım  Ahmet Refik Yıldırım da bu projede görev almış. Bana anlattı…

Anlattıkları bana hiç yabancı değildi ki! Çünkü bizim kültürümüzde var ekmek. Ekmeğe değer veririz biz. Çocukken rahmetli babam yemeğimizi yedikten sonra sofranın üzerindeki ekmek kırıntılarını tek tek toplayarak yememizi isterdi bizden. O kadar kırıntı ile elbet karnımız  doymazdı. Ama böylece bize ekmeğe değer vermemiz gerektiğini öğretmeye çalışırdı…
 
Ayrıca “Ekmeği israf ederseniz  taş olursunuz”, “Şeytan çarpar”, “Evin beti bereketi kalmaz” diye de annem korkuturdu…

Oynarken doğru dediğimize inandırmak için “Ekmek çarpsın ki!” derdik.Yere düşen ekmek parçasını  üç kez öpüp alnıma koyduktan sonra duvar koğuğuna koyardım. Nazardan, kem  gözden korunmak için başımızın üzerinde üç kez döndürdüğümüz ekmeği fakir birine verirdik… Çocuklarıma da öğrettim öğrendiklerimi tek tek merak etmeyin...

Biz savaş görmüş bir nesilin torunları ve savaştan yeni çıkmış Cumhuriyet çocuklarıyız. Rahmetli babaannem anlatırdı. Dedem Çanakkale savaşında aç kalmış, olmadık yerlerden buğday ayırıp yıkamış ve yemişler… Arpa ekmekleri yemişler…  “Allah açlıkla terbiye etmesin.”  diye yaşanan acıları yansıtan özlü sözümüz bile var…

Analar babalar çalışmaya başlayan çocukları için “Artık kendi ekmeğini kazanıyor.” diye sevinerek övünürler.
Oysa bugün öyle mi ya! Artık bolluk var. Bayatlayan ekmekleri günümüzde hemen çöpe atıveriyorlar.  Günde altı milyon ekmek çöpe atılıyormuş. Bu çok büyük bir israf.  Çöpe atılan milli servet demek, emek demek… Ülkemizde ve dünyada milyonlarca insan açken bu israf iç sızlatıcı…

Şimdilerde tüketim toplumu olduk. Öyle öğretiyorlar çünkü. Üretmekten hızla uzaklaşıyoruz. Eskiden ürettiğimiz pek çok şeyi yanlış politikalar sonucu artık ithal eder duruma geldik. Hiçbir şeyin değerini bilmiyoruz…
Oysa kaybedilen bu milli kaynak yüzlerce hastane demek, okul demek, yol demek…

 Çocukluğumda annem bayatlayan ekmekleri asla atmazdı. Çırpılmış yumurtaya bandırdığı bayat ekmek dilimlerini yağda kızartırdı. Ve adına “çullama” derdik. Aman ne güzel kokardı, bayıla bayıla yerdik. Kavrulmuş kıyma, soğan ve yumurtayı su ekleyerek kaynatır, küp küp kesilmiş ekmeklerin üzerine dökerdi. Sonra onun da üzerine sarmısaklı yoğurt ve salçalı kızgın yağ… mıııımmmm tıpkı mantı! Çal kaşığı…

Ben hâlâ bayatlayan ekmeği atmam atamam… Bana öğretilenler, dedemin ve bu vatanı için çarpışarak kazanan şehitlerimizin, gazilerimizin aç kalmaları; dünyada açlıktan ölen bebeler hiç aklımdan çıkmaz.

Aldığım doğal köy ekmekleri bir hafta içinde bile bayatlamıyor. Demek ki fırından aldığımız ekmekler sünger gibi yumuşacık ve albenili  olsun diye eklenen katkı maddeleri yüzünden hem sağlıklı ekmek yemiyoruz; hem de 2 gün içinde küfleniveriyor!.. Devlet madem böyle bir kampanya başlattı, sorun kaynağından çözülmeli bence. Öncelikle ömrü uzun, katkı maddesiz kaliteli ekmek üretilmeli. Ak ekmek mi… kara ekmek mi… Sağlıklı diye fırınlardan aldığımız esmer ekmeklerin içinde bile tam buğday unu yokmuş, boya katıyorlarmış!.. Pes!..

Sanayide veya lokantalarda ekmek yemeğin yanında mini ambalajlarda verilse… Yani yenmeyen ekmek artık olmadığı için bir başkasına verilebilse…

Sonra biz ev hanımlarına sıra geliyor. İşte burada kendimi anlatacağım. Bir kere annemin yaptığı tüm “bayat ekmek yemekleri” ni yapıyorum. Sonra ekmeğin dilim çokluğuna göre iki veya üç yumurtayı iyice çırpıp içine biraz zeytinyağı döküyorum. Rendelenmiş peynir, maydanoz… Ana malzeme bu. Artık yalnızca bunu da kullanabileceğiniz gibi damak zevkinize göre sucuk, domates, biber, mantar vs… ekleyip karıştırdıktan sonra dilimlenmiş bayat ekmeklerin üzerine yayıp fırının ızgarasında kızartabilirsiniz. Bir anda o bayat ekmekler şölene dönüşüyor. Pizza gibi oluyor, nefis…

Günlük ekmeği oda sıcaklığında değil buzdolabında saklıyorum. Eğer bir iki günde tüketemeyecek gibiysek dilimleyip derin dondurucuya koyuyorum. Oradan dilim dilim çıkarıyorum. Böylece hiç ekmeksiz kalmıyorum. Izgarada  veya teflon tavada hafif ısıtınca taptaze oluveriyor. Soğumuş ekmek bayat ekmek demek değil çünkü.

'' Ekmek İsrafına Hayır '' kampanyasını yürekten destekliyorum. Toplum olarak aynı duyguları gençlerimize ve çocuklarımıza da öğretelim. Çiftçimizin alın teri ve milli servetimiz olan ekmeğimizi çöpe atıp israf etmeyerek yılda 542 bin ton buğdayımızı kurtaralım diyorum...

Gelin yeryüzünde milyonlarca insan açlıktan ölürken ekmeğimizi çöpe atmayalım!..