Ahlaki çöküşün bilimsel tarifi

Murat YAZAN

Ahlakla ilgili herhangi bir konuda bilimsel tarif yapılabilir mi? Ahlak hakkında; “insanın yaşama dair ilkeler bütünü, kazanılan tutum ve davranışlar” tarifi yapılabilir ve bilim buna neresinden dokunur?

Hayatını suç işleyerek sürdüren bir ailenin çocuğu için önemli değerler; hissettirmeden cepçilik yapmak, soyulacak evin kapısını en kısa sürede en sessiz şekilde açmak, polise yakalanmadan gasp yapmak olabilir. Zamanını bu nitelikleri geliştirmeye harcar ve ailesi tarafından buna teşvik edilir. Onun için hayatta başarı budur.

Akademisyen bir ailenin çocuğu bilimsel veya sanatsal üretime yoğunlaşabilir. Bir çalgının virtüözü olmak ya da önemli bir buluş gerçekleştirmek onun için hayat başarısıdır ve bu her iki örneğin de bilimsel süreç açısından birbirinden farkı yoktur.  

Ahlak hakkında eser veren çok sayıda bilim insanı vardır ve en önemlilerinden biri Lawrence Kohlberg’dir. Kohlberg ahlaki gelişimi süreçlere ayırır. Bu süreçler ceza ve itaat eğilimi ile başlar, evrensel ahlak ilkeleri ile son bulur. Kohlberg’e göre geçilen her evreden sonra geriye dönülmez. Yani toplumsal kurallara uyan ama bir yandan da onu sorgulayan biri, kurallara sorgusuz itaat etme evresine geri dönmez. (İlgilenenler için konu hakkında kaynak kitaplar aşağıdadır)

Ve doğal olarak bu da tartışmaya açıktır.

Hayatımız boyunca birçok şey öğreniriz. Fakat beynimizin depolama kapasitesi bellidir ve her şeyi kaydetmez, unutmayı tercih ederiz. Beyin öğrenilen her yeni şeyi önce kısa süreli belleğe kaydeder. Örneğin; yeni bir telefonu not alana kadar aklımızda tutarız. Bir kâğıda yazdıktan sonra bizim için onu hatırlamanın anlamı kalmaz. Ertesi gün o numarayı çevirmek için kâğıda bakmamız gerekir. Bilgi beyin tarafından işlenmemiştir.

İnsan “işine yarayacağına inandığı” bilgileri kısa süreli belekten alıp uzun süreli belleğe aktarır. Yeni bilgi burada depolanan diğer bilgilerle ilişkilendirilir ve gereksinim duyulduğunda çağrılır.

Suçu yücelten ailede çocuk okulda birçok yeni bilgi öğrense de araba kapısını açmakta bulunan yeni bir yöntemi daha fazla önemser ve uzun süreli belleğe kaydeder.

İnsan sosyal bir varlık olduğu için kimliğini ve ahlakını önce ailesinin daha sonra toplumun içinde inşa eder. Aile değerleri, dâhil olduğu arkadaş topluluğu ve sosyal çevresi onu etkiler ve oluşturur.

Ülkemiz ve toplumumuz özelinde ahlaki inşa süreci karmaşıklaşır. Bir ayağı Orta Asya diğer ayağı Batı üzerinde olan kültürümüz İslam ile harmanlanmış ve ortaya az bulunur çelişki ve benzerlikler içeren karışım çıkmıştır. Çoğumuz büyüme sürecinde temel ahlaki ve dinsel kuralları öğrenerek toplumsal yaşama dâhil oluruz. Sınavımız tam da bu süreçte başlar ve bizi seçimler yapmaya zorlar. Günümüzde ne yazık ki toplumsal “geçer akçeler” ile ailemizden öğrendiğimiz temel ilkeler çelişmektedir.

Bireycilik, hızlı köşe dönme, popüler olma, hazcılık vs. Özal’dan beri süregelen sağ iktidarlar döneminde yüceltilmiş, bireysel başarı öyküleri bu dinamikler üzerinden anlatılmış, hatta yüceltilmiştir.

Öğrendiğiniz şeyi bir köşeye atıp “onlar” gibi olmak hedefine yönelebilirsiniz. Daha fazla kazanmak, en iyi araca binmek, en iyi evde yaşamak uğruna insanların üzerine basarak yükselmek, onların hakkını yemek, yasaları çiğnemek, toplumsal ahlak kurallarını çiğnemek cazip bir seçenektir. Bu seçeneği tercih edenler biraz “hayır hasenatla” kulaklarını vicdanlarının sesine tıkayabilirler. Kendilerine göre geçerli nedenler sıralar ( ailem rahat bir yaşam sürecek, herkes böyle yapıyor, enayi miyim sürüneyim vs.) morallerini yıkar, paklar ve yaşamlarına iğreti bir huzurla devam ederler.

Yaşamı ve kuralları sorgulayan biri sonsuz itaat isteyen bir liderin taleplerini yerine getirenlerin makam, para ve güç sahibi olduğunu görünce Kohlberg’in “geri dönülemezlik” ilkesine rağmen bu dümen suyuna girip rahat bir yaşam sürebilir.

Örnekler sadece bize ait değil. İnsanlığa yararlı olmak için bilim insanı olanların ürettiği nükleer silahların on binlerce insan öldürdüğüne şahit olduk. Biyolojik ve kimyasal silah tasarlayanlar da araba hırsızları değil, bilim insanları. Zygmunt Bauman, Ahlaki Körlük adlı kitabında; gaz odasına tıkılan insanlara doğru gaz karışımı verip öldüren doktorların tiksindirici yaşamından söz eder. 9’da işe gelip mesai bitiminde evlerine giden bu “bilim insanlarının” rahatlıkla akşam yemeği yediğini, çocuklarını sevdiklerini, günün ne kadar yorucu olduğundan eşlerine yakındıklarını anlatır. Onlar da vicdanlarını mesai rutinliği ve gidecek huzurlu bir eve sahip olmanın huzuruyla yıkamaktadır.        

Tüm bunlara rağmen “dönmeyen” birey yaşamın zorluklarıyla yüzleşir, bedel öder. Yıllarca okur, kısa yoldan köşe dönen birinin yanında işe girer. İtaat etmeyi reddeder ve hak ettiği makama gelemez. Cebi genelde boştur. Beklentisi toplumsal “geçer akçenin” değişmesi, değerlerin yeniden egemen olmasıdır.

Herkes bu zorlu seçimi yapmakla defalarca yüzleşir.

Ve yaptığınız her bir seçim sizin kimliğinizdir. Huzur kaynağınız ya da vicdan azabınızdır.   

Kohlberg ve teorisi hakkında;

Ahlak Gelişim Teorisi ve Ahlak Eğitimi Yaklaşımı Lawrence Kohlberg – Semra Çinemre – Nobel Bilimsel Eserler

The Philosophy of Moral Development: Moral Stages and the Idea of Justice (Essays on Moral Development, Volume 1) – Lawrence Kohlberg – Harper&Row