Abdest alımında şirk mi var?
Müslümanlığın gelişinden bugüne 1415 yıl geçmesine rağmen halâ abdesti konuşuyor olmak bence de yadırganacak bir durum. Fakat Müslümanlar arasında şahit olduğum tartışmaları görünce bu konuda da yazma ihtiyacı hissettim.
Abdest, dilimize diğer ibadet adlandırılmalarında olduğu gibi Farsçadan geçmiştir. Türkler Müslümanlığı Araplardan değil, Farslardan öğrenmiştir. Türkler Anadolu’ya gelmeden önce, Farslara (İran) komşu idiler. Farslar bizden önce Müslüman olmuşlar ve Arapça olan birçok ismi Farsçaya çevirerek kullanmışlardır. Mesela: Arapça savmı, (oruç) salatı (namaz) olarak çevirdikleri gibi Arapçası vudû olan namaz öncesi temizlenmeyi de abdest olarak; Farsçaya çevirmişlerdir. Biz ise hiç değiştirme ihtiyacı duymadan olduğu gibi almışız. Bizde Arapça olan bir ismi Türkçeye çevirerek kullansak, bir kesim tarafından hemen kâfir ilan edilir. Şirk olur. Allah, Farsça Hüda olarak söylenir, Türkler itiraz etmez, söylerde. Ama aynı Türkler, kendi diliyle Tanrı diyenleri aforoz ederler.
Farsça âb (su), dest (el) anlamındadır. Su ve el kelimeleri birleştirilerek abdest denmiştir. Yani ‘el suyu’ anlamı taşır. Arapça karşılığı olan vudû kelimesi ise güzellik, temizlik manasındadır. Fıkıhta küçük temizlik anlamında; bazı azaların yıkanması ve mesh edilmesi olarak belirlenmiştir.
Abdestin maddi ve manevi temizliği üzerinde uzun durmayacağım. Namaz ve Kâbe tavafı ibadeti abdestsiz yapılmaz. Bazıları Kur’an da abdestsiz okunmaz dese de okunur. Diğer ibadetlere hazırlık gibi düşünülse de abdest alma tek başına bir ibadettir. İnsanın diğer ibadetlerde olduğu gibi manen temiz olmasına vesiledir.
Abdest, en çok kirlenen uzuvlarımızı temizleme yanında vücudumuzda biriken durgun elektriğin atılarak rahatlamamızı da sağlar.
Kur’an, abdestle ilgili olarak Maide suresi 6. Ayette şöyle buyurmaktadır. “Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedip ayaklarınızı topuklarınıza kadar yıkayın. Eğer cünüp oldunuz ise, boy abdesti alın. Hasta ya da yolculuk halinde bulunursanız yahut tuvaletten gelirseniz yahut da kadınlara dokunmuşsanız (cinsel birleşmede bulunma) ve bu hallerde su bulamamışsanız, temiz toprakla teyemmüm edin de yüzünüzü ve (dirseklere kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez fakat sizi tertemiz kılmak ve size nimetini tamamlamak ister; umulur ki şükredersiniz.”
Ayetlerden anlaşılan abdest için Allah’ın istediği dört şart vardır. 1-Yüzü yıkamak. 2-Kolları dirseklerle beraber yıkamak. 3-Başı meshetmek. 4- Ayakları topuklarla beraber yıkamak.
Bütün Müslümanlar abdestin farzları dediğimiz bu dört maddede hemfikirdirler. Uygulamada Peygamberimiz, elleri yıkamak, ağıza buruna su vermek, kulakların içi ve arkasını temizlemek, enseyi mesh etmek gibi eklemeler yapmıştır. Bu eklemeler abdestin olmazsa olmazları değildir. Yapılmasında fayda, fazilet vardır. Yapılmamasında eksiklik yoktur. Dört farz abdest için yeterlidir.
Bazı Müslümanlar, ayette geçen farzların dışındaki eklemelerin, Allah’ın emirleri hilafına yapıldığını, hiç kimsenin Allah’ın buyruklarına ekleme veya çıkarma yapamayacağı bu tür uygulamaların şirk olduğu görüşündedirler. Ki, çok ağır bir suçlamadır. Bu görüşe göre Müslümanların büyük çoğunluğu şirk ehlidir. Affı da yoktur.
Bu düşünce de olan kişiler, Abdestin farzları dışında yapılan sünnet tamamlamalarını dört bağıntı ile ilişkilendirmiş. Halbuki abdestte farzlar dışında mezheplere göre farklılıklar olsa da 18’e kadar ekleme vardır. Bunların büyük çoğunluğu Peygamberimizin uygulamalarıdır. Mesela: Abdestte besmeleyle başlamak, ‘niyet ve ayetteki sıraya göre azaları yıkamak’, (Şafilere göre farzdır) azaları üçer defa su vermek veya yıkamak, dişleri fırçalamak misvaklamak veya parmaklarımızla diş ve damaklarımızı ovmak, saç ve sakalın içine de suyun girmesini sağlamak, uzuvları ovmak, sağdan başlamak, konuşmamak, başka şeylerle meşgul olmamak gibi.
Bu sünnetlerin dışında adapları da vardır. Suyu az kullanmak, sıçratmamak, Kabe’ye dönmek, sonunda Kelime-i şahadet getirmek, Kadr suresini okumak gibi.
Abdest çeşitlerine, bozan durumlara, özürlü abdestlerine, mesh, gusül abdesti, teyemmüme girmeyeceğim. Esas konum, abdestin farzları dışındaki uygulamaları şirk ve şeytan uygulaması olarak nitelendirilmesi.
Peşin olarak söyleyeyim. Son yıllarda Kur’an bize yeter diyen Peygamberin uygulama ve tefsirlerini kulak ardı eden bence de iyi niyetli olmayan bir akım türedi. Sanki Peygamber ve iyi niyetle zamanımız problemlerine Kur’an-i çözümler getiren ülamayı hepten devre dışı bırakarak sadece ayet diyenlere, Allah sadece Kitaplarını gönderseydi Elçilere ne gerek vardı? Herkes kitabı okur alacağını alır, öğreneceğini öğrenir uygulamasını da yapardı desek yeter miydi? Allah yarattığı insanın yapısını, öğrenme kabiliyetini, yeteneklerini bilmiyor muydu? Peygamberler olmasaydı ayni Kitaptan kaç din çıkardı? Elçiler olduğu halde onlarca uygulama farklılığı gösteren gruplar, mezhepler çıktığına göre; olmasaydı yüzlerce mezhep türerdi. Dinde uygulamalar çok daha karışık bir hal alır, içinden çıkılmazdı. Bu konuda Allah, Bakara suresi 204.ayette: İnsanlardan öylesi vardır ki dünya hayatı konusundaki sözleri senin hoşuna gider; o hasımların en yamanı olduğu halde kalbinde olana Allah’ı da şahit tutar. Yine Allah En’am 106.ayette Resul’e hitaben: Rabbinden sana vahyolunana uy. O’ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir.
Elçilerin önemli üç görevi vardır. 1-Vahiy almak ve aldığı vahiyleri insanlığa duyurmak.
2- Gelen ayetleri tefsir (açıklama) etmek.
3.Örnek davranış göstermek.
Peygamberimizde gelen ayetle abdest için istenenleri uygulamalarıyla Müslümanlara bugün ki uygulama şekliyle daha faziletli olacağını öğretmiş. Ağız ve burun yüzden midir, vücudun içinden midir? Tartışmasına da son vermiştir. Bu uygulamaları şirk ve şeytan işi olarak nitelendirmek esas şeytanlıktır.
Kur’an, Cuma ve Cenaze namazından söz ediyor, Namaz için kıyam, rukü, secdeden bahsediyor ama ayrıntılar yok. Peygamber göstermeseydi kaç çeşit namaz ortaya çıkardı?
Ahzap suresi 21.ayet: ….Hiç şüphe yok ki Resûlullah’ta güzel örneklik vardır.
Nahl suresi 44.ayet: …Sana da hikmet ve öğüt dolu bu kitabı indirdik ki, kendilerine indirilen gerçekleri insanlara apaçık bir şekilde anlatasın ve böylece onlar da Allah’ın ayetleri üzerinde sistemli bir şekilde düşünsünler.
Peygamberin örnekliğini, uygulamalarını kabul etmemek (ayetlere rağmen) ayetleri inkâr olur ki esas şirk budur. Bu gibi düşünenlerden Allah Müslümanları muhafaza eylesin.
Selam ve dua ile
Nurettin Bölük 16.11.2025