ABD ve Batı'nın Türkiye projesi...

Nazım PEKER

Soru şu, siz dünyaya egemen bir ulus olsanız; karşınızda düşünen, çalışan, irdeleyen, senaryo yazan ve sizi ileride tehdit edecek bir başka ulus ister misiniz?

Yanıtınız lütfen! Ben istemem.

Ben Bulgaristan’ın, Yunanistan’ın, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın, Gürcistan’ın, Ermenistan’ın, Ukrayna’nın, Rusya’nın da kalkınmış, güçlü birer devlet olmasını istemem.

Zira gelecekte beni tehdit etmeyecekleri ne malum!?

ABD ve Batı, Ortadoğu’da iki ülkeyi ileride kendilerine rakip ve tehdit olarak görürler. Birincisi Türkiye ve Türkler, ikincisi Mısır!.

Mısır bir şekilde hal edildi. İsrail belasıyla ekonomisi, askeri ve siyasal gücü törpülendi.

Türkiye’yi uzun yıllardır bir türlü dize getiremediler. Ne Ülke insanını parçalaya bildiler, ne de Atatürkçülük felsefesini yıkabildiler.

Sağcı-solcu oyunu tutmadı.

Laik-Anti laik çalışması tutmadı.

Komünist çalışması netice vermedi.

Alevi-Sünnî çatışması ekmek yedirmedi.

Türk-Kürt etnik ayrıştırma gayretleri de isteneni vermedi.

Bütün bunlara rağmen Türkiye ilimde, bilimde ve uluslararası güç olmada epey yol aldı. İslam’ı ayrışmada da dikiş tutturamadılar. Çünkü Maturidi islam inancı hâkimdi. Yani İslam’ın emrettiği: AKILCI İSLÂM.

Ama Türkiye’nin demokrat ve laik devlet sistemi, akılla birleşince projeler sonuç vermiyordu.

Fakat Türkiye’nin de durdurulması gerekliydi.

Parlamentoyla, Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, bakanlarıyla TSK’liyle uğraşmak, ikna etmek zaman alıyordu ve oldukça zordu.

Birisi ikna olsa öbürleri, olmuyordu.

Atatürk ilke ve inkılapları da ülkenin betonuydu adeta.

İsteniyordu ki, Arap dünyası gibi kral, emir ya da sultan yönetimiyle yönetilsin ve bir kişi ile uğraşmak ve ikna etmek.

Ya da yeni devlet olan Türk devletleri gibi, bir kişinin egemen olduğu oligarşik bir yapı oluşturmak. O kişi ile neticeye ulaşmak.

Bu nasıl yapılacaktı?

Türkler'i, Atatürk ilkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinden uzaklaştırmak,

Ordusunu pasifleştirmek, siyasallaştırmak,

Din örgüsünü güya kuvvetlendirerek, Tarikat- cemaat saçmalığı ile hem İslam’dan hem de benliğinden uzaklaştırmak.

Akılcılık yerine biat eden, itaat eden bir toplum oluşturmak.

Devlet sistemini demokrat ve laik kimliğinden uzaklaştırmak!.

Görünen o ki, epey yol alınmış. Ülkenin milliyetçi unsurları, siyasi partileri ve liderleri bile bilerek ya da bilmeyerek bu projeye destek verir hale getirildi.

Ey Türk! Uyan artık. Ekonomin, eğitim sistemin, sağlık sistemin, hukuk sisteminle, demografin yapın da bozulma yolunda!?

Din diye Arap örf ve âdeti dayatıldı. Fakirlik kutsallaştırıldı. Şükür edebiyatı yaygınlaştırıldı, sabır taşın yükseltildi. Cehalet övüldü. Kâbe’de bile olmayan kadın-erkek ayrımcılığı: din diye dayatıldı.

Öyle ki Arap-Emevi, tarikat-cemaat Müslümanlığı değil; “Kur’an Müslümanlığı” diyenler, kâfir ilan ediliyor.

Yani senin geleceğin çalınıyor. Derenin taşı ile derenin kuşu vurulmak isteniyor. Sen tarihten de, Anadolu’dan da silinmek, üçüncü sınıf dünya ülkeleri konumuna getirilmek isteniyorsun.

Unutma!

                Ülkede cemaat ve tarikatların çokluğu, senin iyi dindar olduğunun değil, çok cahil olduğunun göstergesidir.

                Sakın ha unutma! Sen Türk’sün! Sen tarih yapmış, tarih yazmış bir ırksın. Onun için sen dünyadan değil, dünya senden ürksün!.

                Ülkene ve dinine sahip çık. Atatürk’ün dediği gibi:” Bu din yobazlarla cahillere bırakılmayacak kadar yüce, kutsal ve değerlidir.”

İsrail’deki Hahambaşı diyor ki; “Türkiye’deki 72 tarikat ve cemaati biz kurduk.”

“Türkleri savaşarak, asker ve silah kullanarak asla yenemezsiniz. Türklerin sadece DİN ADAMLARINI ele geçirip onları kullanın. Onlar devleti yıkarlar” Winston Churchill.

Uyan! Oyunu gör. Sana örülmek istenen oyuna gelme ve bu sinsi oyunu boz.

Esen kalınız.