31 Mart seçiminin ardından...

Nazım PEKER

31 Mart seçimleri, demokrasimiz ve hukuk adına hiçte şık olmadı. AKP tarafından din ve dini motifler oldukça fazla olarak siyasete malzeme edildi. Cennetin neredeyse anahtarı vaat edildi. Dinin siyasete alet edilmesi ve siyasallaştırılması dine en büyük eziyet ve hakarettir.

Başta Erdoğan olmak üzere AKP’nin bütün belediyeleri, devletin ve belediyelerin her türlü maddi ve manevi değerlerini siyasete sürdüler, arabasını, uçağını, TRT’sini,  parasını, alt-üst geçitlerini kendi siyasi çıkarları için sonuna kadar kullandılar. Bu, hem etik, hem adil, hem de demokratik değildi ve kul hakkının yenmesi idi.

Siyasetin dili çok kirli, acımasız, sivri ve merhametsizdi. AKP kurmayları ve Erdoğan, rakiplerini çok acımasızca suçladılar. Atılmadık iftira ve çamur kalmadı.

Demokrasimiz görmezden gelindi. Hukuk olabildiğince çiğnendi. Hak-hukuk, adalet ve eşitlik hep göz ardı edildi ve AKP tarafından kendi lehlerine sonuna kadar kullanıldı.

Kişiler acımasızca eleştirildi. Bakılacak yüze söylenmedik söz bırakılmadı. Muhaliflerin ellerine hep karalar sürüldü.

Oysa biz beklerdik ki, iktidarı ve devlet erkini elinde tutan AKP ve Sn. Erdoğan rakiplerini TV’lere davet etsin, karşısına alsın ve tartışsınlar. Ama hiç öyle olmadı, hep arkadan dolanıldı ve rakiplerin hep paçasından tutuldu.

İslam’ın.” Müminin ayıbını örtmede gece gibi olun” güzel prensibi görmezden gelindi, rakipler acımasızca iftiralara maruz bırakıldı.

'Bay Kemal' sözü dillerde pelesenk oldu. Akşam, sabah, öğle, gece-gündüz fark etmeden “Bay Kemaaaaaal” lafları gına getirdi. İllet-zillet, şer, çamur, iftira ve suçlamaları ile toplumun bir kesimi insafsızca suçlandı, ötelendi, dışlandı.

Oysa Cumhurbaşkanı, tarafsız olacağına dair yemin etmişti. Olamadı, toplumu kucaklayamadı. Cumhur'un değil AKP’lilerin cumhurbaşkanı olduğunu ispatladı.

Yokluk-işsizlik, faizler, zamlar, soğan, patates kuyrukları görmezden gelindi. Bu konularda tek kelime edilmedi, adaylar ve projeler konuşulmadı. "Bir tarım ülkesi olan Türkiye, neden şeker ithal eder, neden soğan-patates ithal eder, neden 126 ülkeden 136 çeşit gıda ithalatı yapar?" diye konuşulmadı.

Suçlamalar, asılsız iftiralar havalarda uçuştu.

Siyaset hiç bu kadar ayağa düşmemiş ve kirlenmemişti.

Seçim esnasındaki eylem ve söylemlerle devlete güven azaldı, cumhurbaşkanlığı makamına karşı soru işaretleri oluştu.

Tarafsız olması gereken bakanlar, siyaset yasağı olması gereken devlet erkânı, tam kadro siyaset sahnesindeydiler. AKP’li başkan adaylarının kazanması için her türlü, sözü, hizmeti vaat ettiler. Hatta çoğu zaman da eğer oy çıkmazsa diye üstü örtülü tehdit bile ettiler.

Bütün bunlara rağmen vatandaş demokratik hakkı olan oyunu kullandı. Erdoğan ve AKP’nin kulağını azıcık çekti. Seçim sonrası da ayak oyunları başladı. Hukuk, AKP lehine zorlanmak istenmekte! Yasaya göre “sandık kurullarında itirazlara “ŞERH-ÇEKİNCE” konmamış ise itiraz kabul edilmez.” denmesine rağmen AKP’nin itirazları kabul edilirken, diğer partilerin aynı gerekçeli itirazları ret edilmektedir.

Ülkem, hukuk ve demokrasi adına kötü bir sınav vermekte ve adeta ”Hukukun üstünlüğü” yerine, “Üstünlerin hukuku” geçerli kılınmaktadır.

Seçim asla bir oyuncak değildir. Kazananı ve kaybedeni olan iki seçenekli bir demokratik sistem ve haktır. 51’in 49’a üstünlüğüdür. Saygı duyulmak mecburiyeti vardır.

31 Mart seçimleri ileride hukuk öğrencilerine doktora tezi olacak şekilde bitmiştir. Sonuçları milletimize hayırlı olsun...

Esen kalınız...