1. YAZARLAR

  2. Prof Dr Tolga AKALIN

  3. Prof. Dr. Tolga Akalın ile 'sanat sohbetleri'...
Prof Dr Tolga AKALIN

Prof Dr Tolga AKALIN

Ressam
Yazarın Tüm Yazıları >

Prof. Dr. Tolga Akalın ile 'sanat sohbetleri'...

A+A-

Bu röportaj Ortakses sayfasında ilkyazım gibi görünse de aslında öyle değil. Daha önceden birçok sanat etkinliğinde beraber yer aldığım, hayata bakışını, insanlara karşı olan hümanist tutumunu, enerjisini çok beğendiğim adeta sanat ortamındaki genç sanatçıların ablası durumuna gelmiş olan ve bu haber portalında köşe yazarlığı yapan Hülya Sezgin’le sanat üzerine röportaj yaptık ve köşesinde yayınladı.

Bana "Bundan sonra bu tarz yazıları sen yazmak ister misin?" diye sordu ve ardından hemen haber portalının kıymetli editörü Ömer Lütfi Özenç ile tanışmama vesile oldu. Ardından Ömer bey, haber portalında sanat yazıları ve sanatçılarla yapacağım röportajları yayınlamam için bir köşe verdi...

Bu fırsattan dolayı sayfa Editörü Ömer Lütfi Özenç beye ve vesile olduğu için Hülya Sezgin’e teşekkür ederim...

İlk röportajı aynı yıl Gazi Üniversitesi Resim-İş Eğitimi Bölümü'nde, öğretim görevlisi olarak mesleğe  başladığımız ve daha sonra Giresun Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi'ni kurmak için zorlu bir serüvene beraber atıldığımız Doç. Dr. Erol Murat Yıldız ile yaptım.

Okurlarımıza keyifli okumalar dilerim…

murat-3.jpg

AKALIN: Kıymetli hocam hemen hemen 13 yıldır beraber aynı kurumlarda çalışıyoruz. Bundan dolayı sizin akademik sürecinizin bu kısmına şahitlik etme fırsatım oldu. Ancak okurlarımızın sizi daha yakından tanıması için genel anlamda geçmişinize dair bilgilerinizi bizim ile paylaşabilir misiniz?  

YILDIZ: Doğru diyorsun hocam... Birbirimizin akademik geçmişine oldukça yakından tanıklık ettik. Okurlar için kendimi tanıtmak için; 1973 yılında öğretmen bir anne ve babanın 2. çocuğu olarak Bolu ili Mengen ilçesinde dünyaya geldim. Eğitimci bir ailenin mensubu olmam münasebetiyle gözümü açtığımda kendimi okulun dolayısıyla eğitim camiasının içinde bulduğumu söyleyebilirim. İlkokul öğrenimimi Zonguldak ili Devrek ilçesi Gürbüzler köyü ilkokulunda, orta ve lise öğrenimimi ise Bolu ili Mengen ilçesinde tamamladım. Sonrasında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi bölümünde 1994 senesinde lisans eğitimimden, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden 1998 senesinde yüksek lisans eğitimimden ve yine Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Resim-İş Öğretmenliği programında 2012 senesinde doktora eğitimimden mezun oldum. 1994 senesinde öğretmenlik mesleğine adım attım. 16 yıl süre ile ülkemizin farklı bölgelerindeki  ilk ve orta dereceli kurumlarında görsel sanatlar dersi öğretmenliği yaptım. 2011 senesinde Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi bölümünde öğretim görevlisi olarak görev yapmaya başladım. 2015 senesine kadar devam ettiğim bu görevimden ayrılarak Giresun Üniversitesi Görele Güzel Sanatlar Fakültesi'ne geçiş yaptım. Halen bu kurumda Doç.Dr. unvanı ile Baskıresim atölye derslerini yürütmekte olduğumu söyleyebilirim. 

AKALIN: Yıllardır sanatla uğraşan kişilerin ,sanat tarihçilerinin ve kuramcıların sanat ve sanatçı tanımları yaptığını biliyoruz. Senin de kendine has formüle ettiğin bir tarif şeklin var. Bunu okurlarımızla da paylaşmak ister misin?

YILDIZ: Ben sanat kavramını “3F” prensibi içerisinde değerlendiriyorum. Nedir bu “3F” diye soracak olursanız; "Farklı olma, farkında olma ve farkındalık yaratma” olarak açıklayabilirim. Farklı olmak! Sanatın hangi disiplinine dâhil olursanız olun, alanınızda sizden önce ortaya atılmış fikir ve düşüncelerin sonucunda meydana gelmiş eserlerden farklı eserler oluşturmak. Farkında olmak; Kronolojik dizgi içerisinde var olan bütün sanatsal oluşumlarını sosyo-tarihsel, sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve sosyo-kültürel yönleri ile güncel sosyolojik olayların farkında olmak. Farkındalık yaratmak ise; Sanatçı duyarlılığı içerisinde dünya gerçekleriyle örtüşen tespitlerde bulunarak bambaşka bir bakış açısı ile odak haline gelmek şeklinde açıklayabilirim. Bu açılardan değerlendirildiğinde sanat ve sanatçı kavramları girift bir düşünce sarmalı içerisinde yer almaktadır. Sanatı özgünü arama güncesi içerisinde sancılı bir yaratım süreci, sanatçıyı ise bu süreci yöneten temel unsur olarak adlandırmam mümkündür.

AKALIN: Eserlerinizi oluştururken belli konulara ve prensiplere dayandırdığınız belli oluyor. Eserlerinizi izleyecek olan sanatseverlere bir yol haritası çizmenizi istersek bize neler söyleyebilirsiniz?

murat-1.jpg

YILDIZ:  Ülkemiz sahillerinde sıklıkla karşılaştığımız eskimiş, yıpranmış ve dolayısıyla atıl bir durumda yalnızlığa itilmiş tekne ve kayıkların görsel izlenimleri, yaşanmış onca zamana, hizmete ve paydaşlığa karşın insan vefasızlığının bir belgesi olarak ruhumu derinden etkilemiştir. Bundan dolayı kompozisyonlarımda seçtiğim figürler, deniz kültürüne ve onun yaşanmışlıklarına dair aldığım izlenimlerin metaforik yansımalarıdır. Çalışmalarıma dahil olan her bir kompozisyon estetik bir bakış açısı içerisinde günceli sorgulayıp, geçmişe ve geleceğe göndermede bulunmayı ilke edindiğim yüzey izdüşümleridir. Sosyal hayatın acımasız ve bir o kadar travmatik yönlerini ele alma kaygısıyla desen kavramından uzaklaşmadan oluşturduğum düzenlemelerimde ortaya çıkan doku-biçim ikilemlerini, lekesel renk kullanımı gibi farklı plastik unsurlarla destekleyerek oluşturuyorum. Oluşan bu kompozisyonlarımı baskı tekniklerinin hepsinde özüne uygun bir şekilde uyguluyorum. Ancak bu tekniklerin en çok gravür ve ipek baskı olanına ağırlık veriyor eserlerimin çoğunu bu iki teknik üzerinden meydana getirmeye gayret ediyorum.

AKALIN: Murat hocam sanatla olan yakın bağınız nasıl oluştu ve bu bağ oluşumunda nasıl bir serüven yaşadığını okurlarımız ile paylaşabilir misiniz?

YILDIZ: Sanatla yakınlaşmaya dolayısıyla bir bağ oluşturmaya ilkokul yıllarımda başladığımı söyleyebilirim. Aslında bu yolculuğa başlama düşüncesine siz karar vermiyorsunuz. Düşünsenize bir köy okulunda öğrenim hayatınıza başlamışsınız, çevrenizde bu açıdan hiçbir uyaran yok ve siz sanatla yakınlaşıyorsunuz. Neredeyse Altamira ve Lascaux mağaralarının kalsit duvarlarına resim yapan o büyük sanatçıların serüvenine benzer bir noktada duruyorsunuz. Sonra bir içtepi sonucu dışavurumsal ortaya çıkan ilk çizim denemeleri. Sonrasında köy okuluna ulaşan bölgesel resim yarışmaları ve elde edilen başarılara dair sosyal övgüler. İşte böyle bir başlangıç benimkisi. Bu eksende devam eden serüvenin ortaokul ve lise yıllarında bir ifade aracı olarak sanatı kullanmak ve çevrenizin bu anlamda sizi farklı görmeye başlaması. Dönemin resim öğretmenlerinin teşviki. Lisans eğitimi ve bambaşka bir dünya ile tanışmak. Atölye çalışmaları, sanatçıları tanımak, farklı sanat disiplinlerine aşina olmak ve şekillenmek. Ben bu noktada kendimi baskıresim alanına yakın hissettim. Yani bir çalışmayı belirli prensipler dâhilinde farklı tekniklerle çoğaltma fikri bana çok çekici gelmişti.

AKALIN: Başlangıcınızdan günümüze kadar oluşturduğunuz görsellerinizi bir akımının veya ekolün temsilcisi olarak görüyor musunuz?

YILDIZ: Günümüzde geçmiş dönem akımlara, örneğin realizme, empresyonizme veya kübizme sanat anlayışı olarak kendimi yakın hissediyorum şeklinde bir yaklaşımı benimsemek pek de güncel sanat anlayışlarına uygun bir tavır olmaz diye düşünüyorum. Çünkü sanat bir devinim içeresinde sürekli ilerleyen ve gelişen bir olgudur. Bütün sanat akımları belirli bir temellenme içerisinde birbirini takip eden bir dizgide yer almış, dönemini ve sanatçısını etkilemiş ve misyonu tamamlayarak tarih kitapları arasındaki hak ettiği yerini almıştır. Bu nedenle kendimi bir akım içerisinde değerlendirmem veya bir ekolün temsilcisi olarak görmem pek olası değildir. 

AKALIN: Özellikle günümüz sanatçılarının mültidisiplinler ile çalıştığınızı gözlemliyoruz. Bu dönemin akademisyen sanatçılarından birisi olarak eser üretiminde sizde farklı disiplinlerden etkileniyor musunuz?murat-3-001.jpg

YILDIZ: Disiplinler arası etkileşimin sanata ve sanatçıya kattığı değer yadsınamaz. Bu nedenle sanatın hangi alanında uğraş gösterirseniz gösterin mutlaka sizi etkileyen farklı disiplinler olacaktır. Ancak bu etkilenmenin boyutları oldukça önem arz etmektedir. Günümüzde sergi ve fuarlarda o kadar çok taklit çalışma ile karşılaşıyorsunuz ki, işin dozajının hangi boyutlarda olduğunu kavradığınızda acı çekiyorsunuz. İşin doğası gereği, bir baskı-resim sanatçısı olarak gözlemlediğim bir resim çalışmasından, heykelden veya seramikten etkilenmem elbette ki mümkündür. Ancak bu etkilenme beni kendi bakış açımdan uzaklaştıracak nitelikte asla olamaz. Bu nedenle çalışmalarımda kompozisyonlarımı kurgularken en büyük kaygım tekrara düşmemek ve özgün olmaktır. 

AKALIN: Eserlerinize yüklediğiniz anlam veya duygularınızın izleyicide karşılığını alabiliyor musunuz? Bu durum size neler hissettiriyor?

YILDIZ: Herkes alkışlanmayı sever! Ben de öyle. Yani bir çalışmayı tamamladığınızı hissettiğinizde, sizin dışınızdaki izleyicilerin övgü dolu sözlerle yanınıza, yakınınıza gelmesi sizi ziyadesiyle mutlu ediyor. Özellikle sanat camiası içerisindeki paydaşlarınızın eleştirel yaklaşımlarındaki olumlu tavırlar, kendinizi değerli ve önemli hissetmenizi sağlıyor. Bu sayede sanata olan bağlılığınız kat be kat artıyor. Ama bu düşüncenin tersi olan yapılanmaya, yani olumsuz eleştiriye de mutlaka hazırlıklı olmak gerekiyor. Ben içsel yoğunluğumu izleyiciye aktarabildiğimi düşünüyorum. Sanatçının görevi birazda izleyeni şaşırtmaktır diye düşünüyorum. O nedenle temadan uzaklaşmadan, her resimde farklı bir bakış açısı geliştirmeyi ana ilkelerimden biri olarak kabul ediyorum.

AKALIN: Eser üretirken sizi tetikleyen motivasyon kaynağı alıcı bulması mı? Maddiyat dışında başka motivasyon kaynaklarınız var mı?

YILDIZ: Baskı-resim sanatı ülkemizde halihazırda tam olarak anlaşılabilmiş bir alan değil. Bu nedenle galerilerde baskı-resim ile oluşturulmuş sergilere çok fazla rastlayamıyorsunuz. Bunu asla bir mağduriyet olarak adlandırmıyorum. Lakin ülke sanat gündeminin durumuna yönelik böyle bir tespitte bulunmak pek de yanlış olmaz diye düşünüyorum. Çalışmalarım elbette ki farklı kimlikler tarafından beğeniliyor ve satın alınıyor. Ama inanın ben sanatın ticari kısmına hiç önem vermiyorum. Yani bir çalışmaya başlarken 'acaba bundan kazanç elde edebilir miyim?' diye asla sorgulamıyorum. Çalışmayı gören, heyecanlanan ve duygu yoğunluğunu hissetmemi sağlayan biri ile çalışmamı paylaşmak beni daha çok mutlu ediyor. Tabi ki buradan anlaşılacağı üzere benim motivasyon kaynağım maddi değil. Ürettiğim eserlerin izleyicinin içsel dünyasında bir yerlerde oluşturduğu veya oluşturacağı mutluluk duygusu.       

AKALIN: Hocam şimdi geldik sanatçılar tarafından hiç sorulması istenmeyen en zor soruya: Sizce ürettiğiniz eserleri izleyici neden alıyor?

YILDIZ: Gerçekten istenmeyen bir soru olduğu kesin. Aslında bu sorunun muhatabı ben veya diğer sanatçılar olmamalı diye düşünüyorum. Mutlaka her alıcının kendince farklı bir düşüncesi vardır. Kimisi çizgilerden etkilenir, kimisi renklerden veya biçimlerden, kimisi koleksiyonunda bulunsun diye tercih edebilir, kimisi duvarım boş kalmasın diye. Bilemem! Ben çalışmalarımı kurgularken neler hissettiğimi ve resmin arka yapı elemanlarının nelerden oluştuğunu daha önceki sorunda anlatmaya çalışmıştım. Benim duygu yoğunluğuma paralel bir eksende hareket eden bir izleyici çalışmamı sürekli görmek için almayı tercih ederse benim için en kıymetli paylaşımlardan biri olur diye düşünüyorum.

- Murat hocam; Kıymetli zamanınızı ayırdığınız ve sorularımızı cevaplayarak sanat köşemize değer kattığınız için teşekkür ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum